Osmanlı'nın Batılılaşma sürecini bir otel üzerinden anlatıyor kitabında. Cumhuriyet tarihinin en hareketli başbakanıyla çalıştığını söyleyen Öztürk, 'Çok orijinal bir dönemden geçiyoruz. Bu sürecin belgeselini çekmek istiyorum' diyor

Kemal Öztürk, Başbakan'ın en yakınındaki isimlerden biri. Başbakan Erdoğan'la tanışmaları ona ilişkin hazırladığı belgesel aracılığıyla olmuş. Öztürk, Pera Palas kitabında Türkiye'nin önemli bir sürecini bir otelden yola çıkarak anlatıyor. Öztürk, kitabını, Pera Palas'ın yaşadığı süreci ve elbette Başbakan'ı anlattı.

- Pera Palas kitabını yazarken nasıl bir yol izlediniz?

Her yönetmenin bir belgesel hazırlama tarzı var. Benim de belgesellerde kullandığım yöntem 'halkalar metodu'dur. En küçük halka, onun bir büyük halkası ve daha büyüğü. Aslında bir fotoğrafın en küçüğünü, ortasını ve büyüğünü anlatan bir tarz bu. Osmanlı'nın yaşadığı Batılılaşma süreci ve bunun semboller üzerindeki etkisini anlatmak istedim. Bu en büyük halka. Orta halka, bu süreci Beyoğlu üzerinden anlatmak. En küçük halka ise Pera Palas Oteli.

Dolayısıyla hikaye küçükten başlayıp geriye doğru açılarak size farklı bir perspektif sunuyor. O da Batılılaşma perspektifi. Mesela daha önceki belgeselimde de Türkiye'de kadın hareketini Halide Edip Adıvar üzerinden anlattım. Bu kitap için en iyi obje Pera Palas'tı.
O yüzden burayı seçtim.

- Pera Palas ne tür değişim dönemlerinden geçti?

Otel aslında Avrupa sosyetesinin Orient Express ile doğuyu ve doğunun egzotizmini keşfetmeleri için yapıldı. Avusturya'nın, İngiltere'nin İspanya'nın sosyetesi, onlara özel bir tren tasarlandığı gibi gittikleri yerde kalacakları mekanların da aynı lükste ve kalitede olmasını istiyorlardı. Bu amaçla yapılan Pera Palas, pek çok kez el değiştirdi ama burayı yaşatma arzusu hiç kaybolmadı, 1890'lardan bu yana.

BELGESEL İÇİN HARCANAN EMEK BOŞA GİTMEZ

- Biz sizi Başbakan'ın basın danışmanı olarak tanıyoruz. Belgeselci yönünüzü çok bilmiyoruz.

Kanal 7'nin haber bölümündeyken yavaş yavaş kopup belgesele yöneldim. Çok büyük bir tutkudur. Belgeselcilerde üç şey aranmaz: Zenginlik, şöhret ve tatmin.

Pera Palas kitabı Başbakanlığın en yoğun olduğu dönemde çıktı ve nefes almamı sağladı. Çünkü siyaset çok kuru bir şey. Belgeselcilik çok emek ister ama asla boşa gitmez.

- Başbakan Erdoğan ile çalışmaya başlamanız nasıl oldu?

Cezaevine girmeden önce Başbakan'ın ilk ve son belgeselini ben yaptım ...

Çocukluğundan, Belediye Başkanı olana kadar yaşadığı süreci belgesel haline getirdim. İlk olarak o zaman tanıştım kendisiyle. Belgeselin yayınlandığı günün ertesi sabahı cezaevine girdi Sayın Başbakan. Daha sonra Ankara'ya Bülent Arınç'ın danışmanı olarak gittiğimde tanışıklığımız devam etti. Bir görev değişikliği esnasında da beni uygun gördüler. Yaklaşık iki yıldır beraber çalışıyoruz.

CUMHURİYET TARİHİNİN EN HAREKETLİ BAŞBAKANI

- Başbakan ile çalışmak nasıl? Zor mu?

Zor bir görev. Basınla siyaset arasında koordinasyonu sağlamaya çalışan bir danışmanım. Dolayısıyla iki tane zorluğu birden yaşıyorum. Herhalde Cumhuriyet tarihinin en hareketli başbakanı. Çok yoğun. Mesela bugün İstanbul'dan başladık beş gün boyunca evimize gitmeyeceğiz. Konya, Muş, Bitlis gibi şehirlere sürekli hareket edeceğiz. Buna bir de uluslararası etki eklendi tabii. Başbakan dünya çapında bir lider olduğu için uluslararası basını, kamuoyunu da yakından takip etmemiz gerekiyor. Yani her açıdan meşakkatli bir iş. Ama çok da onur duyuyorum. Büyük bir şeref. Aynı zamanda Türkiye çok güzel bir dönemini yaşıyor. Buna şahitlik etmek de ayrı bir zevk. Zaman zaman belgeselci gözüyle bakıp 'Bu dönemleri belgesel yapsam nasıl olur' diye düşünmüyor da değilim. Çünkü çok orijinal bir dönemden geçiyoruz.

Yapmak da lazım bence.

- Peki Başbakan Erdoğan zor bir insan mı?

Başbakan olmak çok zor bir şey. Sokakta yürüdüğünüzde karşınıza çıkan bir özürlü, okula gittiğinizde gördüğünüz bir öğrenci, eve gittiğinizde bir ev hanımı hepsinin kendine özel sorunları var. Biz iş yükünün sadece küçük bir kısmını tutuyoruz. Danışmanları sihirli değnekleri olan insanlar olarak görmemek lazım. Siyasetçinin kendisidir asıl olan. Recep Tayyip Erdoğan gerçekten büyük işler yapıyor Türkiye için. Biz de yapılan bu büyük işlere küçük de olsa katkı sağlayabiliyorsak gurur duyuyoruz. Ama işin asıl meşakkatini, stresini çeken kendisidir. İşin gerçeği budur.

BİR ÇOCUĞUN KALBİNİ FETHETMEK ZOR OLANI

- İki yıldır Başbakan Erdoğan ile birlikte çalışıyorsunuz.

Unutamadığınız, sizi çok etkileyen bir anınız var mı?

İlk seçim kampanyası sırasında otobüsü durdurdu. Arkamızda yüzlerce araç var.

Arabadan indi. Ve küçük bir kız çocuğuna bebek hediye etti. O zaman şöyle düşünmüştüm. Bir çocuğun gönlünü fethetmek, binlerce araçlık bir konvoydan, gideceğimiz miting alanından her şeyden çok daha önemli. Bir çocuğun kalbini fethetmek Sayın Başbakan için ülkeler fethetmekten daha önemli.