Yerel yönetim seçimleri üzerinden 600 gün geçti. Belediye başkanlarının toplam görev süresinin neredeyse üçte biri geride kalmış oldu. "Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım" şarkısı gibi zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. Belediye başkanları seçim döneminde olası veya olasılık dışı birçok vaatlerden ve projelerden bahsettiler. Hepsi halkımızın daha iyi şartlarda yaşaması için ne gerekiyorsa yapacaklarını gururla söylediler. Özellikle ilçe belediyeleri seçimlerinde başkan adayları tarafından verilen sözler yerine gelirse çok iyi şartlar altında, çok iyi kentlerde yaşama imkanına kavuşacağımız gün gibi ortada.

Peki gerçekten durum böyle mi?

Böyle olmadığını hepimiz gayet iyi biliyoruz, yapılmayınca da verilen sözleri avcıların muhabbeti yerine koyup gülüp geçiyoruz. Siyasetin cilvesi dedikleri şey bu olsa gerek.

Belediyeleri yönetmek zor iştir aslında. Hele bizim gibi şehircilik yönünden geri kalmış, nüfus hareketlerinin fazla olduğu ve ben yaptım anlayışının kabul edildiği ülkelerde daha da zor.

Her şey bir yana günümüzde iyi bir yönetim için belediye başkanları öncelikle sosyal belediyecilik, altyapı, yoksulluk, eğitim, kent kimliği ve tarihsel birikim konularında çalışmalılar. Özellikle insanın merkeze alındığı yeni belediyecilik anlayışını inşa edip halka benimsetmeliler. Bunu başarabilmek için de halkla el ele verip birlikte hareket etmeliler. Bunu başarmak için kendilerini halka iyi anlatıp onları bu aşamada birer gönüllü haline getirmeliler. Elbette işin en zor yanı burası. Özellikle halkla ilişkiler birimlerinde vasıfsız ve niteliksiz eleman çalıştıran belediyelerin bunu başarması neredeyse imkansız duruma geliyor. Paydaşlarıyla barışmayan, kendini ulaşılmaz gören, halka kendini anlatamayan, göreve geldiği günden bugüne ayağından makosenlerini çıkarmayan belediye başkanlarının bu aşamada işi daha da zor.

İlçe belediyeleri için sadece bunlar da yeterli değil; Büyükşehir Belediyeleri ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla kendi belediyelerinin menfaatleri doğrultusunda barış içerisinde olmaları ve çalışmaları gerekir. Halka hizmet için ortak çalışma anlamında üzerlerine ne düşüyorsa yerine getirmeliler. Ayrıca Muhtarlarla, STK'larla ve hangi siyasi partiden olursa olsun her vatandaşla kendi kentlerini yeniden inşa etmek için çalışmalılar. Ayrıca birlikte çalıştıkları kent konseyleri ve onun alt meclisleri ile iyi iletişim kurup çalışmaları gerekir, halkın sorunlarının en iyi tespit yolu budur çünkü.

Yukarıda yazdıklarımız yeterli mi? Elbette değil. Doğru projeler üretebilmek için personel reformu yapmaları, liyakata önem vermeleri, israfla mücadele etmeleri gerekir. Dedikoduya yer bırakmamak için ihale komisyonları oluşturulmalı ve ihaleleri canlı yayınlamalılar. Mevcut ekonomik ortamda gelir artırıcı önlemler alınmalı, borçlar kontrol altına alınmalıdır.

Özellikle pandemi sürecinde yapılan tüm çalışmalar ve mali durum titizlikle takip edilmeli. Özellikle gelir kaybına uğrayan kesimlere yönelik yapılan sosyal yardımlar artırılmalı, vatandaşların ihtiyacı doğru tespit edilip ona göre harekete geçilmelidir. Bu doğrultuda gıda ve giyim bankaları kurulmalı, el emeği ile üretim yapan kadın kooperatifleri desteklenmelidir. Yoksa bir çuval incir berbat olacaktır.

Pandemi demişken eğitim konusuna da yer vermek gerekir. Eğitimde uygulanan online eğitim sonucu sistemde var olan fırsat eşitsizliği daha fazla derinleşti. Bunu aşmak için belediyeler eğitim çalışmalarına ağırlık vermeli. Bu konuda çalışma yapan belediyeler var, Efeler Belediyesi gibi. Verimli oluyorlarsa büyük bir başarı elde edeceklerdir. Umarım bu konuda çalışan tüm belediyeler verimli olur ve geleceğimiz güvence altına alınır.

Pandemi süreci her yerde büyük değişim yaşanmasına neden oluyor. Artık her alanda olduğu gibi yerel yönetimlerde de hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Bu süreci değişim ve yenilenmeyi başarabilen uzak görüşlü başkanlara sahip belediyeler daha kolay atlatacaktır. Uyumlu, uzlaşı kültürünü benimseyen, barışı sağlayan, kent için çalışan başkanların önü açık olacaktır. Böyle olmayan, "Dinazor" diye tabir ettiğimiz değişime ayak uyduramayan, herkesle kavgalı olan, liyakata önem vermeyen, ekibine güvenmeyen başkanlar ise ilk seçimlerde kaybolup gidecek, yolda selam verecek dost bulamayacaktır.

"Destek alacağınız değerlere dayalı bir vizyonunuz olmalı, aksi halde kararlarınız, havada kalacaktır." (Fransız atasözü)