Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yusuf Ziya Özcan, gelecek 5 yıl içinde bazı vakıf üniversitelerinin kapanma noktasına gelebileceğini belirterek, "Bu yıldan sonra vakıf üniversitelerinin açımında frene basmamız gerekiyor." dedi.

Yusuf Ziya Özcan, Akademisyenler Birliği'nin düzenlediği Üniversite ve Bilim Sempozyumu'na katıldı.

Özcan, burada yaptığı konuşmada, yükseköğretimin sorunlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

En önemli sorunun öğrenci sayısındaki artış olduğunu belirten Özcan, bu doğrultuda artan öğretim üyesi ihtiyacına dikkat çekti. Özcan, kabaca bir hesaplama ile Türkiye'nin 30-40 bin öğretim üyesine daha ihtiyacı olduğunu belirtti.

Liselerden her yıl ortalama 540 bin öğrencinin mezun olduğunu ifade eden Özcan, "Ama bir önceki seneden kalmış, ikinci defa şansını deneyen, bir defa üniversiteyi bitirmiş tekrar girmek durumuna olan, üniversiteden atıldığı için tekrar geri gelen öğrencilerin toplam sayısını düşünürseniz ki, bu sayı 860 bindir. Bu yeni lise mezunlarından çok daha fazla bir rakamdır. Bu kadar rakamı her yıl taşımak zorundayız." diye konuştu.

Söz konusu 860 bin öğrencinin eritilmiş olması durumunda, üniversiteye girişlerdeki arz ve talebin örtüşeceğini kaydeden Özcan, şöyle devam etti: "Ama omuzlarımızda taşıdığımız 860 bin öğrenci, sistemi değiştirmemize de engel oluyorlar. Açık uçlu sorulardan müteşekkil bir sınav vermek hepimizin belki arzusudur ama sayı o kadar yüksek ki onu yapacak durumda değiliz. Onun için o tür faaliyetlerden geri duruyoruz. Öncelikli amacımız 860 bin öğrenciyi eritmektir. O yolda da fena gitmiyoruz. Biraz belki kaliteden de ödün vermek pahasına üniversitemize daha fazla öğrenci almaya karar verdik. Bizim başladığımız yıldan bu yana 2 yıl geçti. Kontenjanlarda neredeyse 200 binden fazla artış oldu ki, gayet iyi bir artış. Bunu mevcut kontenjanları artırarak yaptık, ikinci öğretime ağırlık verdik. Açık öğretimin bazı bölümlerini herkese açık hale getirdik."

VAKIF ÜNİVERSİTELERİNDE FRENE BASMALIYIZ

Üniversite sayısında da tatmin edici artışlar olduğunu ifade eden Özcan, vakıf üniversitelerine dikkat çekti. Türkiye'de 47'si vakıf, 97'ü devlet olmak üzere 141 üniversite bulunduğunu vurgulayan Özcan, "Bu yılın sonunda sayı 150'yi bulacak. (üniversite sayısının) 200'e kadar gidebileceğini düşünüyoruz." şeklinde konuştu.

Türkiye nüfusunun 15-20 yıl sonra 90 milyon olacağını kaydeden Özcan, "Böyle bir nüfusta yükseköğretim çağında olan (bu rakamlar TUİK'in) öğrenci sayısı onların hesaplarına göre 1 milyon 200 bine çıkıyor. Bundan 13 yıl sonra yükseköğretimde yüzde 50 okullaşma oranını tutturduğumuzu farz etsek ki bu 600 bin öğrenci eder. 600 bin öğrenci ile baş başa kalacağız demektir. Bu hem iyi bir haber hem kötü bir haber." ifadesini kullandı.

Özcan, böyle bir durumda öğrencilerin 'zorlu bir sınava girmek zorunda kalmadan' istedikleri üniversiteyi seçebileceklerini; aynı zamanda ise vakıf üniversiteleri arasındaki rekabetin artacağına dikkat çekti.

Özcan, şunları söyledi: "Maalesef, çok isteyerek ve sevinç ile açmamıza rağmen 3-5 yıl sonra kapanma gibi bir durum ile karşı karşıya gelebilecekler. Bir şekilde bu yıldan sonra, vakıf üniversiteleri açımında da frene basmamız gerekiyor. Bu projeksiyonlarla daha fazlasını yapmak bile bile hata işlemek olur. O yüzden bu konuda da ülkece dikkatli olmamız gerektiğine inanıyorum. "

2547 SAYILI KANUN YAMALI TORBAYA BENZİYOR

YÖK'ün mevzuat konusunda da ciddi çalışmalar yaptığını kaydeden Özcan, "Yamalı torbaya benzeyen 2547 sayılı Kanun'umuz var. Ek maddeleri, ana maddelerinden daha fazla bir hale geldi. Onu da derhal düzeltmemiz lazım ama bu siyasi konjonktürde ne kadar başarı ile bu iş yapılabilir, düşünmek bile istemiyorum. O yüzden nokta atışları yaparak, kanunda en çok aksayan yerleri değiştirmek gibi bir karar aldık. Onun için uğraşıyoruz." açıklamasını yaptı.

Özcan, YÖK ve ÖSYM'nin yeniden yapılandırılması çalışmalarına da değindi.

YÖK'ün 'kaburgasının 21 üniversite için kurulduğunu' kaydeden Özcan, bugün sayının 141'e ulaştığını, mevcut yapının bu durumu karşılayamadığını aktardı.

Mesleki ve teknik eğitimin yeniden yapılandırılması çalışmaları çerçevesinde katsayıların yeniden düzenlendiğini aktaran Özcan, Danıştay'ın iptal kararlarını hatırlattı.

İtirazlarının 15'e karşı 14 üyenin oyu ile reddedildiğine dikkat çeken Özcan, bir üyeyi daha ikna etmeleri halinde sorunun çözüme kavuşacağını yineledi.


YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, her yıl üniversite için ikinci şansını deneyen yaklaşık 860 bin öğrenci olduğunu ve bu öğrencilerin sistemi değiştirmede kendilerine engel oluşturduğunu belirtti.

Özcan, 'Mesela açık uçlu sorulardan oluşan bir sınav vermek hepimizin arzusudur ama sayı o kadar yüksek ki onu yapacak durumda değiliz. O tür faaliyetlerden geri duruyoruz. Öncelikli amacımız bu 860 bin öğrenciyi eritmek' dedi.

Özcan, Akademisyenler Birliğinin TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nde düzenlediği 'Üniversite ve Bilim' konulu sempozyumda yaptığı konuşmada, yüksetöğretimde karşılaşılan sorunları ve planlanan çalışmaları anlattı.

Türkiye'de yükseköğretimde karşılaşılan sorunların dünyada karşılaşılan sorunlardan farklı olmadığını belirten Özcan, en önemli sorunlardan birinin öğrenci sayısındaki artış olduğunu söyledi. Özcan, 'Bölümlerimizi, fakültelerimizi ülkemizin ihtiyaçlarına göre uygun şekilde açmadığımız için oradan mezun olan öğrencilerin istihdam edilebilirlik özellikleri az oluyor' dedi.

Türkiye'de yükseköğretimin finansmanı ile ilgili çok az çalışma yapıldığını ifade eden Özcan, müfredat programlarının toplumsal ve sektörel ihtiyaçlara göre güncellenmesi gerektiğini de söyledi. Üniversitede öğretilen ile uygulama arasında ciddi bir fark olduğunu anlatan Özcan, bu konuda iş adamlarının şikayette bulunduğunu kaydetti.

Artan öğretim üyesi ihtiyacının karşılanmasının da önemli olduğunu ifade eden Özcan, 'Kabaca hesaplanacak olursa 30-40 bin öğretim üyesine daha ihtiyacımız var' diye konuştu.

Üniversite kontenjanlarında yapılan artışa da değinen Özcan, son iki yılda Türkiye'nin her ilini kapsayacak şekilde yeni üniversiteler açıldığını hatırlattı.

'VAKIF ÜNİVERSİTELERİ ARASINDAKİ REKABET'

Her yıl yaklaşık 860 bin öğrencinin üniversite için ikinci şansını denediğini belirten Özcan, şunları kaydetti:

'O kadar rakamı her yıl taşımak zorundayız. Bu türden bekleyen öğrenciler olmasaydı belki bu yıllarda arz ile talebi örtüştürmek durumunda olacaktık. Bu 860 bin öğrencimiz sistemi değiştirmemize de engel oluyor. Mesela açık uçlu sorulardan oluşan bir sınav vermek hepimizin arzusudur ama sayı o kadar yüksek ki onu yapacak durumda değiliz. O tür faaliyetlerden geri duruyoruz. Öncelikli amacımız bu 860 bin öğrenciyi eritmek. Bu yolda da fena gitmiyoruz. Belki biraz kaliteden ödün vermek pahasına daha fazla üniversitemize daha fazla öğrenci almaya karar verdik.'

Bundan 15-20 yıl sonra Türkiye'nin nüfusunun artacağını belirten Özcan, böyle bir nüfusta yükseköğretim çağında olan öğrenci sayısının 1 milyon 200 bin olacağının tahmin edildiğini belirtti. Özcan, şöyle devam etti:

'15 yıl sonra yükseköğretimde yüzde 50 okullaşma oranını tutturulursa bu sayı 600 bin öğrenci eder. 600 bin öğrenci ile baş başa kalırız. Bu hem iyi hem kötü haber. İyi haber, çünkü o zaman öğrenciler böyle zorlu bir üniversite sınavına girmek zorunda kalmayacaklar. Kötü bir durum, vakıf üniversiteleri arasındaki rekabet çok ciddi bir boyut alacak alacak ve maalesef bazıları kapanma gibi bir durumla karşı karşıya gelecek. Bir şekilde bu yıldan sonra vakıf üniversitesi açmada frene basmalıyız. Bu projeksiyonlarla daha fazlasını yapmak, bile bile hata yapmak olur.'

Özcan, öğretim üyesi temini ile ilgili bilgi vererek, vakıf üniversitelerinin yurt dışına burslu öğrenci gönderme faaliyetlerini arttırdığını ifade etti.

MEVZUAT DEĞİŞİKLİKLERİ

Mevzuat konusunda önemli çalışmalar yaptıklarını belirten Özcan, 'Yamalı torbaya benzeyen 2547 sayılı kanunumuz var. Ek maddeleri ana maddelerden daha fazla bir hale geldi. Nokta atışları yaparak kanunda en çok aksayan yerleri değiştirmek için karar aldık. Onlarla uğraşıyoruz' dedi.

Doçentlik Yönetmeliği'nde yapılan değişikliği anlatan Özcan, bu değişiklikle geçen seneki doçentlik başvurusunda, daha önce yaşanan şikayetlerin görülmediğini söyledi.

YÖS'ün kaldırıldığını anımsatan Özcan, bu sınav olduğu sürece dışarıdan öğrenci getirmenin mümkün olmayacağını belirtti.

Mesleki ve teknik eğitimin yeniden yapılandırılmasına önem verdiklerini ve bununla ilgili yapılan çalışmaları anlatan Özcan, 'Katsayı meselesi de onun içinde olduğu için benim açımdan önemli. Yoksa bizatihi olarak katsayının kendisinin bir önemi yok. Mesleki eğitimi engellediği için önem arz ediyor' dedi. Özcan, Meslek Yüksek Okullarının yapılandırılması ve Teknoloji Fakültelerinin kurulması üzerinde çalıştıklarını anlattı.

Sınavsız girişi kaldırmak istediklerini belirten Özcan, 'Bu okulların müdürlerinin bize söylediklerine göre, buraya gelen öğrencilerin kalitesi çok düşük. Biz de buna bağlı olarak buraya bir sınav koyalım, üniversiteye giriş sınavında birinci aşamada alınan puan esas olsun gibi bir sistem getirmeye çalışıyoruz. Belki bunu hemen getirmeyiz, çünkü bazı öğrencilerin kazanılmış hakları var, 3 yıl sonra belki devreye girmesi kanuni bakımdan daha doğru olur' diye konuştu.

Almanya ve İtalya ile üniversite konusunda işbirliği yaptıklarını hatırlatan Özcan ancak Türkiye'de İngiliz üniversitesinin kurulması konusunda başarısız olduklarını söyledi. Özcan, 'Çünkü onların işleyiş sistemi farklıydı. Orada devlet karışmadığı için teker teker üniversitelerle anlaşmak gerekiyor. Ama Türk-Alman Üniversitesi ve Türk-İtalyan Üniversitesi için İstanbul'da bir yer arıyoruz' dedi.

'İÇE DÖNÜK KAVGALARLA ZAMAN GEÇİRİYORUZ'

Akademisyenler Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Şükrü Koç, üniversiteleri çağın gereklerine ayak uyduramayan milletlerin çağın gerisine itileceğini vurguladı. Bilim ve teknolojinin yarattığı üstün gücün bugün daha iyi kavrandığını ifade eden Koç, 'Bilimsel bilgi, ateşli silah haline gelip Amerika kıtasının tüm yerli halkını yok edebiliyor, kafesli gemiler şeklinde yüzüp Afrikalıları Amerika'ya, Avrupa'ya taşıyarak köleleştirebiliyor. Bilimsel bilgi, bomba olup Hiroşima'ya düşebiliyor' dedi.

Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:

'İnsanlığın bu merhametsiz ve adaletsiz hatıraları, yaşadığı coğrafya ve tarih bakımından en çok biz Türkler'i uyarmalıdır. Global yarışın bizleri yeterince uyardığı söylenebilir mi? Ne yazık ki, hayır. Türkiye çoktan aşması gereken önemsiz konuları tartışıp duruyor. Türkiye sağlıklı beyinlerin reddettiği akıl almaz olayları yaşıyor. Sürüp giden global yarışa, dereceye girme azmiyle katılacağımız yerde içe dönük kavgalarla zaman geçiriyoruz. Bu tablodan ülkenin aydınları sorumludur. Sorumlulukta hiç şüphesiz önemli pay üniversitelere düşmektedir.'

TOBB ETÜ Rektörü Prof. Dr. Yücel Altunbaşak da Türkiye'nin geçmişte Avrupa ülkelerinin yaşadığı gibi 'bilimsel ve rasyonel bir devrim yaşamadığını' belirterek, Türkiye'nin daha ileri gitmesi için böyle bir devrimi yaşaması gerektiğini düşündüğünü söyledi.

20 yılını ABD'de geçirdiğini ve bu nedenle kıyaslama imkanı bulduğunu söyleyen Altunbaşak, Türkiye'de yükseköğretimin finansman sorunu çözülmediği sürece sorunların çözülemeyeceğini kaydetti.

Altunbaşak, parasını devletten alan üniversitelerin hesap verebilirliklerinin düşük olduğunu, üniversitelerin finansman sorununun biran önce çözülmesi gerektiğini söyledi.

Rektörlerin seçimle yönetime gelmesine karşı olduğunu kaydeden Altunbaşak, 'ABD'de güç öğretim üyesindedir. Bizde, özellikle devlet üniversitelerinde rektörün egemen olduğu bir sistem var. Bunun da değişmesi gerekiyor' dedi.

Vatan