David Gardner Financial Times'taki yazısında Erdoğan'ın başkanlık isteğiyle daha fazla özerklik isteyen Kürtlerin taleplerinin tezat yarattığına dikkat çekti.
 
Financial Times, dört ayrı kalemden çıkan haber ve yorumlarında seçimler ardından oluşan tablonun farklı boyutlarına değindi.
 
Delphine Strauss'un haberinde, "seçimlerin AKP'nin ardından en büyük galibi" olarak tanımladığı Barış ve Demokrasi Partisi'nin desteklediği bağımsız adaylara dikkat çekmiş. Haberin başlığı: "Seçim başarısı Kürtlerin özerklik talebini artıracak".
 
Strauss, meclise girmeye hak kazanan 36 BDP'ye yakın milletvekilinin, yeni anayasa hazırlığına girişecek Başbakan Erdoğan üzerinde, Kürtlerin etnik kimliklerinin anayasada tanınması ve bölgesel özerkliklerin artırılması gibi taleplerin kabulü yönünde baskı oluşturacağını söylemiş.
 
Haberin devamı ↓
reklam
 
Aynı zamanda, Başbakan'ın Anayasa konusunda BDP'den destek talep etmesinin mümkün olduğunun söylendiği haberde, böylesi bir yakınlaşmanın oluşması yönünde kolaylaştırıcı faktörün, BDP'nin yeni vekilleri arasında bulunan ılımılı İslamcı ve sağ eğilimli yeni isimler olduğuna dikkat çekilmiş.
 
'GERÇEK DEMOKRASİ İÇİN TAHAMMÜL'
Financial Times'ta David Gardner imzasıyla yayımlanan yorum yazısının başlığı "Ankara gerçek demokrasi için tahammüllü olabilmeli".
 
Yazıda Erdoğan'ın sıra dışı siyasi başarısına rağmen, Türk seçmenlerin kendisine tek başına anayasa yapma ya da başkanlık sistemini getirebilme yetkisini vermediği söylenmiş.
 
Yeni meclisin yapacağı anayasa için partiler arası bir uzlaşmanın gerektiği ancak bunu karşısındaki engelin Türk siyasetine hâkim aşırı tahammülsüzlük olabileceği belirtilmiş.
 
Türkiye'nin gerçek bir demokrasi olmak istiyorsa, bunu aşması gerektiğini söyleyen Gardner özellikle daha fazla özerklik isteyen Kürtlerin bu talebiyle, Erdoğan'ın aklındaki merkeziyetçiliği artıracak Başkanlık sistemi arasındaki zıtlığa dikkat çekmiş.
 
Yazı, Erdoğan'ın Cumhuriyet'in yüzüncü yılına, İslami kimliğiyle barışık yeni Türkiye'nin kurucusu olarak girme isteğiyle, merkezi gücün bölgelere dağıtılması yönündeki talepler arasındaki mücadelenin diğer tüm konuları gölgede bırakacağı öngörüsüyle bitmiş.
 
'EKONOMİNİN HARARETİ DÜŞÜRÜLMELİ'
Financial Times'taki diğer iki yazı ise seçimler ardından aşırı ısınmış Türkiye ekonomisinin bir an önce soğutulması gerektiğine dair.
 
Gazetenin başyazısında Erdoğan'ın acil gündemindeki siyasi meseleler sıralandıktan sonra, en çetin sorun olarak ifade edilen ekonomi alanındaki dengesizliklere değinilmiş.
 
Hükümetin büyüyen bütçe açığı, kredi kontrolü ve enflasyon konularında daha sıkı bir yönetim sergilemesinin gerektiğinin bertildiği başyazı, AKP'nin 2002'den bu yana sergilediği olumlu ekonomi yönteminin ancak yapısal önlemlerle devamlılık arz edebileceği yorumuyla sona ermiş.
 
'MÜSLÜMAN BİR ÜLKE İÇİN DEMOKRASİ ŞABLONU'
Genel seçimlerle ilgili bir başka başyazı ise Independent'tan... "Müslüman bir ülke için demokrasi şablonu" başlıklı yazıda seçim sonuçlarının demokrasi açısından olumlu anlamlar barındırdığı söylenmiş.
 
AKP'nin zafer elde etmesine rağmen tek başına anayasa yapacak rakama ulaşmasının ve, muhalefetteki CHP ile BDP'nin milletvekili sayılarının artarken aşırı milliyetçi MHP'nin oy kaybetmesinin, Türkiye seçmeninin demokratik olgunluğunun arttığını işaret ettiğinin söylendiği başyazı, Türkiye'nin ilerlediği, Avrupa Birliği üyeliğini de içeren yolun, tüm bölge ülkelerine örnek olması temennisiyle sona ermiş.
 
TÜRKİYE-SURİYE-İRAN 
Daily Telegraph'ın başyazılarından biri de benzer bir şekilde Türkiye ile bir başka Müslüman ülke olan Suriye karşılaştırmasına ayrılmış.
 
Türkiye'deki demokratik seçimlerle, Suriye'de yaşanmakta olan çatışmalar arasındaki büyük mesafeye dikkat çekilen başyazıda, Erdoğan'ın seçim ardından Suriye meselesine müdahil olması gerektiği söylenmiş.
 
Yazıda, Suriye'deki krizin sonlanması için bölge ülkelerinden İran ve Türkiye’nin etkili olabileceği, ancak bu iki ülkeden Türkiye modelinin daha cazip olduğunun şüphe götürmediği belirtilmiş.
 
SEÇİMLERDEN MAĞLUP ÇIKAN AB 
Times'ta yayımlanan, eski İngiltere dışişleri bakanı Jack Straw imzalı yorum yazısının başlığı "Avrupa, kendine güvenen bu Türkiye'yi kucaklamalı".
 
Altbaşlık ise "Erdoğan'ın seçim zaferi demokrasiyle İslam bir arada olmaz diyenleri yalancı çıkardı".
 
Eski dışişleri bakanı yazısında seçimlere katılım oranından, AKP'nin gösterdiği oy oranındaki artışa, Erdoğan'ın seçim sonrasında anayasa için uzlaşma arayacağı sözünü vermesinden, Suriye'yede yaşananlara sessiz kalmamasına dek, Türkiye'nin demokratik düzeyinin yükselmekte olduğunun birçok kanıtı bulunduğunu savunup şöyle demiş:
 
"Türkiye AB üyeliğinden vazgeçmemiş olsa da Brüksel'de Türkiye'nin artan bölgesel gücünden rahatsız olanlar var.
 
Seçimlerden malup çıkan AB olmuştur. Çünkü Avrupalı liderler Arap Baharı'nın sonuçlarının istedikleri yönde şekillenmesini umdukları bir dönemde, geniş orta doğudaki en güçlü, en zengin ve en demokratik ülkeye sırt çevirmiş durumdalar."
 
'YAHUDİ, ERMENİ DİYORLAR'
Guardian ise bir Türk bakana, Bülent Arınç'a yorum sayfalarında yer vermiş. Yazısında "darbeler döneminin kapandığını işaret eden bu tarihi seçimler gelişmiş demokrasiler kulübüne girmeye hazır olduğumuzu gösteriyor" diyen Arınç yeni anayasa hazırlanma sürecinde uzlaşma aranacağının altını çizmiş.
 
Yeni anayasanın tüm vatandaşların sahiplendiği bir metin olacağını savunan Bülent Arınç AKP hükümetine yöneltilen muhalif basını susturma suçlamalarına da şöyle cevap vermiş:
 
"Bugün Türkiye'de, cumhurbaşkanımıza başbakanımıza hakaretler içerenlerde dâhil olmak üzere, muhalif yayınlar bulmak hiç zor değil.
 
Bunların bazıları onların aslında Yahudi ya da Ermeni olduğunu iddia ediyor ve bu yayınların hiçbiri yasaklı değil."
 
'TAKDİR VE ENDİŞE'
Guardian'ın başyazılarından biri de Türkiye genel seçimlerine ayrılmış, yazının başlığı "Takdir ve Endişe".
 
Başbakan Erdoğan'ın ekonomik büyümeyle sağladığı siyasi devamlılığı sıra dışı bir başarı hikayesi olarak değerlendiren Guardian, söz konusu endişenin AKP yönetimi ve Erdoğan’ın gönlünde yatan meclis ve ordunun güçsüzleştiği genişletilmiş başkanlık sistemi konusunda olduğunu söylemiş.
 
Ülkenin yarısının Erdoğan'a oy vermediğinin hatırlatıldığı yazıda, Erdoğan'ın muhalefet partilerinin desteğini talep edecek olması, olumlu bir zorunluluk olarak tanımlanmış. Yazı şöyle son buluyor:
 
"Erdoğan'ın muhalefete gidecek zorunda olması olumlu zira kendisinin, gazetecileri hapse atmak ve muhalif medya organlarını bastırmak gibi otoriter ugulamaları olduğu ortada. Türkiye'nin içeride ve dışarı yaptığı takdir edilecek birçok nokta var. Ancak sakin devrimler de kendilerini aşıp çok ileri gidebilirler. Bu yüzden Türk toplumunun Erdoğan'ın aşırı özlemlerinin önüne set çekebilmesi önemli."