NİÖzge AYDIN /SABAH İNTERNET

UEFA Kupası'na iyi bir başlangıç yaparak gruplara kalmayı başaran Galatasaray H Grubu'ndaki ilk maçında Fransa'da Bordeaux takımına 2 - 1 yenilerek istediği sonucu alamadı. Basında çıkan yorumlar şöyle;

LEVENT TÜZEMEN: ATAMAYANA ATARLAR (SABAH)

Kalli medyaya müthiş bir çalım attı. Basın toplantısında, "Lincoln'un yerine Hasan, Hakan'ın yerine Nonda oynayacak" dedi. Ancak sahaya Galatasaray 4-1-3-2 düzeninde yayılmadı ve Bordeaux'ya karşı ilk kez iki ön liberolu 4-4-2 sisteminde oynadı.

Çünkü geçen yıl Galatasaray'ın Bordeaux'ya kaybetmesinin sebebi defansı önde kurup rakibe geniş alan bırakması ve rakibin hızlı hücumlarına engel olamamasıydı. Barış'ın çabukluğu, çalışkanlığı Galatasaray'ın savunma direncini arttırdı. Kalli vatandaşı Rehhagel'den esinlenmiş olacak Galatasaray'ı Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı oynadığı formatta oynattı.

Gol sonrası Bordeuax kapanıp kontra düzenine geçti. Galatasaray'ın baskısı şuursuzcaydı. Galatasaray gruptan çıkacaktır. Ama bu kadronun tecrübesi ve bazı oyuncuların fizik kalitesi hem ligi hem de Avrupa'yı birlikte taşıyamaz. İki yarıya bakın farkı anlayın.

EMRAH KAYALIOĞLU: BU FIRSAT KAÇAR MI? (SABAH)

Kulüplerimizin Avrupa'daki müthiş haftasına güzel bir nokta koyma şansını G.Saray, Bordeaux'da tepti. Kadrolar açıklandığında doğrusu çok şaşırdık. Bizim gibi Fransız meslektaşlarımız da şaşkındı. Bordeaux
Teknik Direktörü Laurent Blanc, bu sezon kaleci Rame hariç en çok oynattığı sekiz öğrencisinden sadece ikisini 11'e almıştı: Menegazzo ve Chamakh... Obertan 18'de yoktu; Planus, Wendel, Diarra, Bellion ve Jussie yedekti.

G.Saray Teknik Direktörü Feldkamp sahaya söylediği 11'le çıktı, ama görev dağılımında çok önemli bir fark vardı. Lincoln'ün yokluğunda klasik 4-4-2'ye dönmüştü. Orta sahada Barış, Linderoth göbekte, Hasan sağda, Arda solda görev yapıyordu.

G.Saraylı futbolcular rakibin hızını top yaparak değil yerde yatarak kesmeye çalışınca Fransız ekibinin golcüleri Cavenaghi ve Chamakh cezayı kesti. G.Saray geriye düştükten sonra inanılmaz disiplinsiz oynadı ve böyle bir Bordeaux yakalamışken UEFA Kupası'na puanla başlama şansını elinin tersiyle itti.

AZİZ ÜSTEL: KALLİ FACİASI (FOTOMAÇ)

Geçen yıl boyunca sürekli Erik Gerets'i eleştirdik. Ama önce Sion, sonra da dün geceki Bordeaux maçında Kalli'nin yaptıklarını görünce Gerets'i mumla aramaya başladık.

Galatasaray kalesi 2. yarının ilk 30 dakikasında Bordeaux'nun ablukası altındaydı. Ve Kalli bunları seyretti. Sonra, sahanın en iyilerinden Barış'ı çıkardı, yerine Mehmet Topal'ı aldı. Ardından da Uğur'u çıkarıp, Carrusca'yı aldı. Böylece Galatasaray 3-5-2'ye döndü. Hasan, sağ kanadı kontrol eder gibi yaptı. Şu gerçeği kabul etmek lazım, Galatasaray, Kalli gibi 15 yıl futboldan uzak kalmış, bağırıp çağırıp kaş çatmayı ciddiyet ve otorite zanneden bir hocaya teslim edilmemeliydi. Galatasaray yönetimi, bu takımın en iyi işleyen Song, Tomas, Mondragon üçlüsünü böylesine keyfe keder bir şekilde bozmamalıydı. Galatasaray, Kalli'nin yanına çağdaş futbolu bilen, rakibi iyi okuyan, oyundan anlayan bir yardımcı getirmeliydi. Galatasaray bu gruptan çıkar çıkmasına. Ama bu yöneticiler, Kalli gibi hocalar, ahı gitmiş, vahı kalmış futbolcularla; ne Avrupa'nın krallığı kalır ortalıkta, ne de ligin tozunu atabilecek bir takım.

MEHMET DEMİRKOL: YOKSA GERÇEKTEN ÇALIŞMIYORLAR MI? (MİLLİYET)

Lincoln ve Hakan Şükür'süz Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın yarattığı sansasyonu gölgede bırakabilecek bir ilk yarı oynadı. Golden sonra 4 kez, Rame'yle karşı karşıya son vuruşluk pozisyonlara girdiler. Hemen hepsinde Hasan Şaş yaratıcıydı, ama Ümit ve Nonda topa sahip olmada gösterdikleri üstün yararlılığı son vuruşlarda gösteremeyince, soyunma odasına sadece 0-1'le gidebildiler.

Bordeaux ligdeki 2 yenilgisini de evinde almış, evinde 2 aydır kazanamayan bir takım olunca umutlar iyice yükseldi. Birinci turda Tampere'yle berabere kalabilmişlerdi, düşünün. İçerideki oyunlarını oturtamadıkları en belirgin tespitti yani. Ve şimdi geride 2. yarıya çıkacak ve daha da dengesizleşeceklerdi. Bu tabloda Galatasaray'ın liderlik adımıyla gruba başlaması muhtemeldi.

Hep, ama hep aynı şeyi duyuyorduk: Bu takım çalışmıyor. Fizik olarak sezonu kaldıramaz. Yoksa bu doğru mu? İnsan düşünmeden edemiyor. Çünkü o kadar gereksiz, o kadar manasız yerlerde yuvarlandılar ki, her faulde. Bunu güçsüz oyuncular yapar. Ve bu kadar çok yapınca da işte böyle penaltısını yiyorlar adamın.

Neresinden baksanız böyle bir ilk yarıdan sonra çok yazık oldu.

İLHAN SÖYLER: BÜYÜK İKRAMİYE (MİLLİYET)

BORDEAUX karşısında Galatasaray'ın oyun felsefesinde yatan gerçekler neydi? Nonda, Ümit ve Hasan Şaş'ın hızlı, direkt oyun karışımı ile atak yapıp, hücum zenginliği meydana getirmekti.

Galatasaray bunu oyunun birinci bölümünde uygularken, başarılı oldu. Ama yüzde 100 gol pozisyonları bulurken, birini bile atamadı. Nonda ve Ümit ikilisi, "topa her vuruşun arkasında bir düşünce olduğunu" bilselerdi, Galatarsaray açık farkla maçı bitirirdi.

Maçın hakemi, yardımcı hakem direkt aut çizgisine koşup, penaltı kararını bildirmesinden sonra ne kırmızı gösterdi ne de sarıyı... Ümit'in düşürülüşünden kazanılan penaltıdan söz ediyorum. Bunu bizim hakemler yapsa, hemen darağacını kurup, asardık.

G.Saray dün akşam Bordeaux'ya, "ben yemedim, sen ye" ikramında bulundu.

AHMET ÇAKIR: GÜLE OYNAYA KAZANILACAK BİR MAÇTI... (ZAMAN)

BORDEAUX - Grubun ilk maçı iki taraf için de hem dertli hem keyifli idi. Dert, iki favorinin daha ilk maçta kapışmak zorunda kalmalarıydı. Keyif ise ikisinin de gruptan güle oynaya çıkacaklarını bilmeleriydi.

Sarı-Kırmızılı takımda ilk yarıda görünen arızalar ikinci 45 dakika düpedüz felakete dönüştü. Devrenin hemen başında Ümit Karan rakip savunmanın dört metre ilerisinde kendisine gelen topu kontrol etmeye bile gerek görmedi. Bu mutlak gol pozisyonu belki de oyunun kader anıydı. Çünkü bundan sonra G.Saray'ın adeta çöktüğüne tanık olduk. Laurent Blanc'ın gençleri, Galatasaray'ı öyle bir dağıttılar ki gözlerimize inanamadık. Nonda ile Ümit Karan hiç oyunda yoktu. Onlara Hasan'ın kayboluşu, Linderoth ile Barış'ın belki bu sezon ilk kez bu kadar kötü oluşları, Arda'nın da bu berbat tabloya katılması, güle oynaya kazanılacak bir maçın kaybedilmesine yol açtı.

Feldkamp'ın bütün bu olanları seyretmesi çok şaşırtıcı bir durumdu. Doğrusu Alman hocaya duyduğum asla sarsılmayacak güven biraz zedelenmeye başladı. Rakip teknik direktörün kazanmayı pek umursamamasına karşın gerekli hamleleri yapıp maça damgasını vuruşunu Feldkamp seyretti.