Başbakan'ın miting sonrası konuşmasında size 'Kürt bile değiller önce bir Kürt ol bakalım' yönündeki açıklamasıyla ilgili neler diyeceksiniz? Bu çıkışını neye bağlıyorsunuz?
Başbakan'ın ne kadar milliyetçi olduğunu, ne kadar ırkçı olduğunu gösteriyor bence. Ben her şeyden önce insanım. Ve insan kimliğimle anılmak isterim. Ben bugüne kadar Kürtlüğümle övünmedim, utanç da duymadım. Kafatasımı ölçtürmedim, kan tahlili de yaptırmadım. Ben sadece insan olmaya çalışıyorum. Başbakan mümkünse önce insan olsun. Etnik kimlikler vs. sonra gelir.
- Başbakanın Diyarbakır'daki konuşması ayrı bir önem taşıyordu. Üzerinde durduğu başlıklarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Başbakan'ın Diyarbakır'daki konuşmasın dinlemedim. Sadece özetlere baktım doğrusu. Daha öncede belirttim bugüne kadar bir Başbakan'ın yaptığı içeriği en boş konuşmaydı. Tarihe bu şekilde geçti herhalde. Başbakan'ın Diyarbakır ziyareti bu şekilde anılacak. Başlıklar hakkında konuşulmaya hiç gerek yok. Konuşulmaya değmez bence.

TÜRKİYE İÇİN ÖZERKLİK
- Peki, referanduma çok az kaldı. Pazar günkü oylamadan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Boykotun güçlü çıkmasını bekliyoruz. Güçlü çıkacağına da inanıyoruz. Bizim için önemli olan bu anlayışları tamamen reddeden bir iradenin Türkiye'de görünür hale gelmesi. Bunun olacağına da inanıyorum.
- Konuşmalarınızda 'Özerk Kürdistan' ifadesini kullanıyorsunuz. Ülke içinde ülke mi oluşturmak amacınız?
Biz Türkiye'ye özerklik istiyoruz. Türkiye'nin tamamı için özerklik istiyoruz. Bu, Türkiye'de sağlıklı bir ortamda tartışılmıyor. Bizim şu anda bir yönetim biçimimiz, bir idari modelimiz var. Merkeziyetçi bir idari model. İşte Ankara'da meclis var, Bakanlıklar var, İl genel Meclisleri var, belediye meclisleri var. Bu şekilde gidiyor. Biz diyoruz ki bu yeterli değil. Bu idari modeli değiştirelim, bir de bölge meclisleri koyalım her yere. İl Genel meclisinin üstünde TBMM altında. Araya idari bir takviye yapalım, bölge meclislerinde de o bölgenin sorunları tartışılsın. O bölgenin dil, kültür gibi tarım ve hayvancılık gibi ekonomik sorunları tartışılsın. Sorunlar bölgede belirlensin. Ve herkes en yakın yönetim mekanizması olan bu bölge meclislerine gelsin, derdini anlatsın, çözümünü burada bulsun. Yine TBMM olsun ama Adalet Hizmetleri, Milli Güvenlik Hizmetleri, Dış İlişkiler, Genel Mali Hizmetleri gibi başlıkları yürütsün. İşte bu Türkiye'nin özlenilen, uygun bir anayasa modelidir. Bizim demokratik özerklikten kastımız da budur. Bu sadece Kürtler için önerdiğimiz bir model değil. Kürtler için özerklik tanınması Türkiye'ye demokrasi getirmez.

CHP ÇABA SARFETMELİ
- 20 Eylül'e kadar PKK'nın eylemsizlik kararı aldığını biliyoruz. Neden 20 Eylül? 20 Eylül'ün özel bir anlamı var mı? Bu tarih neye göre belirlendi? 21 Eylül'de terör kaldığı yerden devam mı edecek?
Bu kararın nasıl alındığını bence şu günlerde tartışmak çok fayda getirmeyebilir. Sonuçta bir karar alınmış. Bu kararı asıl hayata geçirebiliriz ve nasıl uzatabiliriz, bunların tartışılması lazım, hükümet referandumdan hemen sonra bu ateşkesin uzaması için çaba sarf etmelidir. Sadece hükümet değil, partimiz de, sivil toplum kuruluşları da, CHP de bunun için çaba sarfetmeli, çağrılar yapmalı. Ve çözümü siyasete bırakmalı. Çünkü bu sorun siyasi yollarla çözülebilir ancak. İlk önce silahlar susmalı, askeri operasyonlara son verilmeli. Mesela demokratik özerklik önerimize saçma sapan bir yaklaşım sergiledi. Bu şekilde davranılırsa, ortaya bir çözüm falan çıkmaz! Bizim önerimiz budur. Başka önerisi olan varsa onlarda söylesin, hep birlikte tartışalım. Ve ortak bir sonuç çıkaralım. BDP ilk defa Kürt sorunun çözümü ile ilgili çok somut bir proje koyuyor ve herkes saldırıyor. Bu çok anlamsız bir şey. Hiçbir şey yapmamızı istiyorlar. Ne yapacak Kürtler o zaman? Sorunlarını nasıl konuşacak, nasıl çözüm getirecek?

KÜRT- TÜRK AYRIMINI ASIL ERDOĞAN YAPIYOR
Referanduma artık sayılı günler kaldı. Nefesler tutulmuş durumda! Herkes sandıktan çıkacak sonucu merak ediyor. Siyasiler ise referandum öncesi bu son yarışlarının birincisi olabilmek için hemen hemen Türkiye'nin tüm illerinde mitingler gerçekleştiriyorlar. Bu mitinglerden en hassası hiç şüphesiz 3 Eylül'de Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'da gerçekleştirdiği miting oldu. BDP'nin oy çoğunluğuyla üstünlük sergilediği Diyarbakır'daki mitingden oldukça memnun ayrılan Başbakan Erdoğan, miting sonrası oldukça dikkat çekici açıklamalarda bulundu. BDP'den Akın birdal, Ufuk Uras ve BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş için 'Kürt bile değiller önce bir Kürt ol bakalım' demesi üzerine Akın Birdal ve Selahattin Demirtaş'a, Başbakan'ın bu sözlerine karşılık düşüncelerini sorduk. Diyarbakır mitingi ve referandumla ilgili görüşlerini de dile getiren siyasetçilerin, Başbakan'a yanıtları...

HİLE YAPILMASIN DİYE SANDIKTAYIZ
- Başbakan, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in her sandığa 4 temsilci koyacaklarını söylemesini tehdit olarak nitelendirdi. Amacınız gerçekten oy verenleri engellemek mi?
Hayır bu kesinlikle bir tehdit değil. Onlar da koyuyorlar sandık başına bir sürü görevli. Niçin koyuyorlar, tehdit olsun diye mi?Hayır! Oylarına sahip çıkmak için. Biz de 'kullanılmayan oy bizim oyumuzdur' diye sahip çıkmak istiyoruz. Bu kadar basit. Orada sandık başında hile yapılmasını istemiyoruz. AKP, CHP ve MHP kendi aralarında uzlaşıp, kullanılmayan oyları akşama doğru kullanmasınlar diye! Bu yüzden orada olacağız. Oy kullanmayanları tespit etmek için sandık başına gitmek gerekmiyor, zaten listeler var elimizde. Ben bugün mitingde de söyledim 'kim ki korktuğu için sandığa gidemiyorsa, bizi arasın biz onları sandığa götüreceğiz'. Amacımız söylediğim gibi sadece hile olmadığından emin olmak.

Gerçek niyetini farkında olmadan ortaya koydu
BDP Diyarbakır Milletvekili Niğdeli Akın Birdal, Erdoğan'ın 'Kürt bile değilsin, önce bir Kürt ol bakalım' sözlerini yanıtladı
- Başbakanın Diyarbakır'daki konuşması ayrı bir önem taşıyordu. Siz, konuşması üzerinde durduğu başlıklar ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Eksiklikler var mıydı, neler mesela?
Başbakan'ın Diyarbakır'da gerçekleştirmiş olduğu konuşma kesinlikle yeterli bir konuşma değildi. Yaptığı yanlışlıkları, hataları söylemesi onu belki inandırıcı kılabilirdi. Diyarbakır için gerçekten hiçbir şey yapmayan bir Başbakan'ın yaptığı bu konuşmadan karşılık beklemesi anlamsız. Mesela, PKK'nın 20 Eylül'e kadar sürecek eylemsizlik kararıyla ilgili hiçbir şey söylemedi. Ayın 21'inde ne olacak? Herkes bunu merak ediyordu. Bu konuda sessiz kaldı. Hiçbir şey söylemedi. Diyarbakır Cezaevi'nin kapatılması konusu sadece simgesel bir şey olabilir. Esas önemli konulara değinmeyen Başbakan'ın yaptığı açıklamaları kesinlikle yetersiz ve içi boş buluyorum. Ayrıca Diyarbakır'dan bugün döndüm. Oradaki izlenimler, gazetelere ve basına kesinlikle doğru olarak yansımadı. Miting saat 16.00'da başlayacaktı. Fakat çok az sayıda kişi toplandığı için ertelendi. Sadece 6-7 bin kişi vardı. Arabalarla miting alanına insanlar getirildi. Getirilen grupların çoğu da miting alanını terk etti. Diyarbakır'da gerçekleşen 3 Eylül mitingi AKP eğrisinin ilk düşüşünün fotoğrafıdır. İlgi beklenenin çok altında oldu. Ama bu basına maalesef farklı yansıtıldı.
- Başbakanın miting sonrası gazetecilere konuşmasında 'Kürt bile değilsin, önce bir Kürt ol bakalım' açıklamasına ne diyorsunuz?
Başbakan'ın en büyük sorunu, Kürt olmayan birinin de eşitliği, emekçiliği, insan haklarını savunabilecek olmasını anlamamasıdır. İnsan haklarının önünde herkes eşittir. Başbakan bu sözü söyleyerek ne kadar ayrımcı bir tutum içerisinde olduğunu esas kendisi belli etmiştir. Bu açıklama, Kürt-Türk ayrımı yaptığının apaçık göstergesidir. Kendi niyetini farkında olmadan ortaya koymuştur.

Asıl referandum 13 Eylül'den sonra
- Referanduma çok az kaldı. Pazar günü yapılacak seçimlerden nasıl bir sonuç çıkmasını bekliyorsunuz?
Bence asıl referandum 13 Eylül'den sonra başlayacak. Halkımızın ne dediğinin, 'evet' ya da 'hayır'ın fazla bir önemi yok. Referandum sonucu büyük bir ihtimalle 'evet' çıkacak. Ama bu gerçek, sorunların değişmesine hiçbir katkı sağlamayacak. Çünkü Kürt dinamizmi yok sayılıyor. Esas önemli olan 'evet' ya da 'hayır'dan çok 13 Eylül'de sürdürdüğümüz boykot kararının karalılığı ve devamlılığı olacaktır. Halkımız bunu çok iyi anlamalı.

Akşam