Şanlıurfa Barosu yaptığı yazılı açıklamada "Çocuklara Şiddetin yolu açıldı." denilerek  "N.Ç. olayından sonra çocuk hakları açısından yargıdan vicdanları sızlatan bir karara daha imza atıldığı belirtildi. 

Olayın 23 Nisan 2011 günü ülkede çocuklara adanmış resmi bir bayramında olduğunu  dikkat çeken Baro şu satırlara yer verdi: "İşte bu günden bir manzara, yer Hakkâri, kameralar kayıtta havada uçuşan göz yaşartıcı gaz bulutu. Açık arazide bir çocuk, elinde uzun namlulu silahıyla ona doğru koşan bir güvenlik mensubu. Kameralar kayda devam ediyor. Artık polisin bir eliyle tuttuğu çocuk var karelerde. Sonra defalarca çocuk boyundan büyük uzun namlulu bir silahla çocuğun kafasına indirilen dipçik darbeleri. Darbelerle oracıkta yığılan, dört gün komada kalan, hayati tehlike geçiren kalıcı kırıklar ve izleri taşımaya devam eden bir çocuk var artık. Kameralar o minik yürekte açılan büyük yarayı görüntülemiyor ne yazık kı. Haber bültenlerine düşen bu görüntüler, ülkede büyük tepki doğurunca, açılan soruşturma sonucu görülmeye başlayan bir davaya konu olur bu kez çocuk.

Yer Isparta Adliyesi 3. Asliye Ceza Mahkemesi duruşma salonu. Bu kez kameralar kayıtta değil. Kürsüde cübbeli bir kişi. Yargılanan ise, dipçikle çocuğu darp eden şiddet uygulayan güvenlik görevlisi. Hâkim oldukça “müşfik” ona karşı. Hakim; çocuğa karşı saygılı olmasa da, sanığın kendisine (Mahkemeye) ne kadar saygılı olduğunu görerek!! cezada indirim yaptıkça yapmış. Ve karar anı; meğerki çocuk dipçikle kazayla dövülmüş. Adeta bir daha olmasın nasihatiyle sona eren bir yargılama. Sonuç Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması. Kocaman bir ödül yani. İnsan merak etmiyor değil. Acaba yargıç hiç empati yapabildi mi. Çocuğu var mı ki acaba. O darbeler kendisinin başına vurulsaydı. Ne düşünürdü. Bir yargıca nasıl böyle davranılır diye mesai arkadaşları olan savcı ve hâkimler anında tutuklama çıkarırlar mıydı? Müştekisi olduğu davada sanık için adeta nasihatle biten bu kadar hukuka aykırı bir karar verilseydi tepkisi ne olurdu. Üstündeki cüppeyi çıkarıp adalete olan inancım kalmadı der miydi?

Film koptu. Bu “yargıcın” vermiş olduğu bu karar toplum ve hukuk vicdanında mahkum oldu bile. Bizi endişelendiren husus taraf olduğumuz BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Koruma kanununa aykırı olan bu kararın çocuklara yönelik şiddeti meşru hale getirmesidir. Bu kararın kimi koruduğunu kamuoyu takdir edecektir. Ama bir gerçek var ki bu karar çocukları korumayacak, aksine onu her türlü kasıtlı şiddetin “ustalıkla” savuşturulduğu bir dünyaya terk edecek. Bu nedenle adaletsiz olan bu kararı tanımıyoruz. Ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan görevini ve yetkisini kötüye kullandığı için bu kakarı veren hâkim hakkında ülkenin tüm çocukları adına soruşturma açılması için işlem yapılmasını talep ediyoruz.

Bir ülkede yasalar ne kadar mükemmel yapılırsa yapılsın, yargıçlar adil kararlar vermezse güç karşısında eğilip bükülüp zorlama kararlara imza atarsa orda adaletten bahsetmek mümkün değildir. Benzer kararlarla adaletin yankı bulduğu vicdanların daha fazla sızlatılmamasını diliyoruz. Bu amaçla adalet mekanizmasının çocuklarla ilgili davaları bir hukuk teknisyeni gibi ele almaması için basını ve çocuk hakları savunucularını, duyarlılık yaratmaya davet ediyoruz. Ayrımcılık kokan bu kararı meşru ve adil bir karar olarak tanımıyoruz. Yoksa çocuklarımızı koruyamayız." sanliurfa.com