TTürkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın, sektör olarak Kurumsal Yönetim Tebliğinde, ağırlıklı olarak bağımsız üyelere diğer yönetim kurulu üyelerine tanınmamış birtakım özel statülerin verilmesine karşı olduklarını, bu konudaki düzenlemelerin yeniden yapılmasıyla ilgili düşüncelerini ve uygulama yürürlüğe girmeden önce itirazlarını Sermaye Piyasası Kurulu'na (SPK) ilettiklerini bildirdi.

Aydın, ülke ekonomisi ve bankacılık sektörüne ilişkin düzenlenen basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Kurumsal Yönetim Tebliği'ne ilişkin sorular üzerine, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) bu tarz bir düzenleme yaptığını ve yaptığı düzenlemenin Basel kurallarına, AB normlarına da uygun olduğunu söyledi.

Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) da özellikle halka açık şirketlerin daha sağlıklı, daha etkin olması, yatırımcıların ve ortakların haklarının korunması açısından belirli düzenlemeler yaptığına değinen Aydın, bu düzenlemelerin hem reel sektörü, hem de finans şirketlerini yani bankaları ilgilendiren düzenlemeler olduğunu belirtti.

''Sektörün farklı görüşleri var''

Bankalar hariç diğer düzenlemelerin yürürlüğe girdiğini, bankalara ilişkin belli bir süreden sonra uygulama yapılacağını ve bir yıllık geçiş süresi verildiğini ifade eden Aydın, şöyle konuştu:

''Fakat sektörün bu düzenlemelere ilişkin birtakım farklı görüşleri var. Burada bağımsız üye kavramı da var. 'Yönetim kurulu üyelerinin niteliklerinin BDDK tarafından belirlendiği bir ortamda, sadece SPK değil de BDDK ile beraber bir düzenleme mümkün müdür?' İkincisi, 'bu tarz düzenlemeler bankaların halka açılmasına engel teşkil edecek bir husus içermekte midir?' Üçüncüsü, 'bağımsız üyeler için belirlenen kriterler kolay bulunabilir, bankaların performansına halel getirmeyen bir yapıda olabilir mi?' gibi birtakım görüşlerimiz oldu. Şahsen ben, Bankalar Birliği Başkanı sıfatıyla SPK Başkanını da ziyaret ettim. Birtakım tereddütlerimiz olduğunu ifade ettik. SPK Başkanımız, 'Geçiş dönemi sürecinde olduğumuz ve sektörün taleplerinin değerlendirileceği' şeklinde bizi yanıtladı. Bu konuda düzenlemeyi bu yıl içerisinde hep birlikte göreceğiz. Biz bankacılık sektörü olarak, Batı'da, AB'de, ABD'de uygulanan normların, kriterlerin Türkiye'de uygulanmasına asla karşı değiliz.''

''SPK Başkanı, haklı ve yerinde olduğunu söyledi''

Bu konuda bankaların talepleri ve tedirginliğinin ne olduğu yönündeki soru üzerine Aydın, en son yapılan düzenlemedeki konulara değinerek, BDDK'nın belirteçleri dışında başka konuları da içeren, örneğin iştiraklerde kendi genel müdür yardımcılarının görevlendirilmesi istenildiğinde, buna bile tahkikat getiren birtakım konular bulunduğuna dikkati çekti. Hüseyin Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bağımsız üye bulmak, oradaki ölçülere ve kıstaslara baktığımızda oldukça zor ve güç gözüküyor. Biz temel itibarıyla 'bağımsız üye olmasın' demiyoruz. Elbette bağımsız üye olabilir. Bağımsız üye uygulaması olan AB'ye baktığımızda 'bağımsız üye uygula, uygulamıyorsanız bunu açıklayın' şeklinde düzenlemeler var. Türkiye'deki otorite böyle bir düzenleme yapabilir. Veya bağımsız üye sayısı ile halka açıklık arasında da bir illiyet bağı konmuş durumda. Bu tarz düzenleme var. Biz bu düzenlemenin gerek yönetimde bulunan arkadaşların bankaların performansına halel getirmemesi, gerek bu tarz adayların rahatça bulunabilmesi veya bağımsız üyelere diğer yönetim kurulu üyelerine tanınmamış bir takım özel statülerin verilmesi, ağırlıklı olarak bu bölüme sektör olarak karşı olduğumuzu ifade edebiliriz. Bu konudaki düzenlemelerin yeniden yapılmasını, bu konudaki uygulama yürürlüğe girmeden önce bu konudaki itirazlarımızı SPK Başkanımıza ilettik. Sayın Başkan bu itirazların haklı ve yerinde olduğunu, ilk aşamada bu düzenlemeleri kapsama amacıyla da yapılmamış olduğunu ve verilen bu süre içerisinde bankalar tarafından ifade edilen hususların, yine Bankalar Birliği ile iletişim içerisinde giderileceğini bizlere ifade ettiler. Bizim sayın Başkan ve Kurumun, bu konuda bankalarımızın da istediği şekilde uluslararası normlara uygun bir düzenlemeyi yapacağına inanıyoruz.''

Aydın, bu konudaki başka bir soruya da ''Örneğin, 1 bağımsız üye, 9 üyeye bedel olmamalıdır. Bağımsız üyeye özel statü verilmesini doğru bulmuyoruz'' yanıtını verdi.

''Borçlar Kanunu'ndaki taleplerimiz iletildi''

Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu'na ilişkin bir soru üzerine de söz konusu kanunların çağdaş yasalar olduğunu ve bu yasaların uygulanmasından yana olduklarını vurgulayan Aydın, şu görüşleri dile getirdi:

''Ama elbette pratikte yasaların, bizim ve reel sektörde birtakım etkileri var. Bizim faaliyetlerimizi negatif etkileyecek hususlarla ilgili Bankalar Birliği nezdinde çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmaları da Adalet Bakanlığı'na iletiyoruz. Orada hangi yönlerin niçin değiştirilmesi veya yeniden düzenlenmesi gerektiği hususlarını iletiyoruz. Karşılıklı uyum içinde bunları yapıyoruz. Türk Ticaret Kanunu ile ilgili genelde ağırlıklı reel sektörün, ama finans sektörünün de bazı talepleri olacaktır. Borçlar Kanunu'nda da bazı taleplerimiz vardır, bunlar iletilmiştir.''

''Yüzde 10'luk kar artışı elde edilebilir''

Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın, bankacılık sektöründe bu yıla ilişkin karlılıkla ilgili soru üzerine, ''Net faiz marjını muhafaza edersek, 2012'de 2011'e kıyasla yüzde 10'luk kar artışı yakalayabileceğimize inanıyorum'' dedi.

Merkez Bankası'nın son faiz kararıyla ilgili de Aydın, ''Kaynak tarafında faizlerin aşağı yönlü seyrini görebiliyoruz. Piyasaların daha olumlu algılandığını, Merkez Bankası'nın bu düzenlemesiyle de görmüş oluyoruz. Onun bir sonucudur. Olumlu değerlendirilmesi gerekir. Biz de öyle değerlendiriyoruz'' yorumunu yaptı.

''Çek, kredi aracına dönüşmüş''

Çek konusuna dair bir soruya ise Aydın, şu yanıtı verdi:

''Hapis cezasının çağdaş bir ceza olduğunu düşünmüyoruz. İstatistiklere baktığımızda zaten fazla kişinin hapiste olmadığını görmüştük. Bu konuda bizim görüşümüz, çeki piyasanın istediği normlarda kullanmayan kişi, zaten yasa yoluyla çeki kullanmama gibi bir cezayla karşılaşıyor. Bu müeyyidenin yeterli olabileceğini düşünüyorum. Bankalar, kendilerinden çek talep edenler için gerekli istihbaratı yapıyorlar, ona göre çek veriyorlar. Çek kullananların da özen göstermeleri gerekiyor. Aslında çek, bir ödeme aracıdır. Türkiye'de uygulaması, bir kredi aracına dönüşmüştür. Bir kredi nasıl verilirse, çek verenler o duyarlılığı gösterirlerse çekin işlevselliğine daha az halel gelir.''

''Buralar ticarethane, ücret almamız doğal''

Kredi kartları aidatlarına ilişkin de Aydın, kart kullanıcısının ücreti ekonomik olan banka kartını tercih etme seçeneği bulunduğunu belirterek, ''Bir iş yapıyoruz ve yaptığımız iş karşılığında ücret almamız, buralar ticarethanedir, tabii doğaldır. Asıl olan, bu fiyatın daha önce deklare edilmiş olmasıdır. Bazı şeyleri bedava yapmak gibi bir lüksümüz yok'' şeklinde konuştu.

Bankaların büyümesi, sağlıklı olması, para kazanmasının nihayetinde ülkenin büyümesine de katkı sağlayacağına işaret eden Aydın, ''Çünkü yatırımla büyüme olacaktır. Yatırım bizim kredilerimizle olacaktır. Bankaların da para kazanması o yönden kötü bir şey değildir'' yorumunu yaptı.

Aydın, başka bir soru üzerine de kredi kalitesinde bir bozulma kesinlikle gözlemlemediklerini ve bir bozulma olacağını düşünmediklerini söyledi.

''Satın almalar da satışlar da olabilir''

Satış ve satın almalara dair ise Aydın, bankalar açısından hala bakir alanlar bulunduğunu, o yönüyle Türk bankacılık sektörüne yatırımın devam edeceğini kaydetti. Aydın, ''Yatırımlar devam ettikçe alan da satan da olabilir. Aynı şey, bizim bankalarımız için yurt dışındaki iştahı, oradaki beklentiler ve fiyat durumları dikkate alındığında satın almalar olabileceği gibi satışlar da olabilir'' dedi.

Risk merkeziyle ilgili de çalışmaların son aşamaya geldiğine değinen Aydın, konuyla ilgili yönetmeliğin her an Resmi Gazete'de yayımlanacak aşamaya geldiğini, bir hizmet veriliyorsa bunun fiyatlamasının doğal olacağını ve cari giderleri karşılayacak bir fiyat politikasının belirleneceğini ifade etti.

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, mevduatta vadenin uzamasının çok boyutlu olması gerektiğine dikkati çekerek, ''Vergiyle ilgili inisiyatifler de çok önemli. Çünkü büyük ölçüde uzun vadeyi çok teşvik edecek farklı bir olgunun gündeme gelmesi lazım'' dedi.

Bali, Türkiye Bankalar Birliği tarafından düzenlenen basın toplantısında soruları yanıtlarken, bir ülkede vadeyle ilgili alışkanlıkların tek taraflı inisiyatifle değiştirilemeyeceğini, konunun psikolojik yönünün de bulunduğunu söyledi.

Çok kısa vadeye yoğunlaşan, mümkün olabildiği kadar her duruma yönelik hazır durumdaki yatırım tercihine işaret eden Bali, mevduatların vadesinin çok kısa olmasına rağmen form değiştirmediğini belirtti.

Mudinin o tarihte yeniden fiyatlama konusunda opsiyonunun olmasını istediğinin altını çizen Bali, şu görüşleri dile getirdi:

''Bu kadar psikolojik boyutu olan tabloda kısa dönemde bütün bu alışkanlıkları değiştiremezsiniz. Böyle bir tabloda ben de kişisel olarak vadenin uzamasının çok boyutlu olması gerektiğini düşünüyorum. Vergiyle ilgili inisiyatifler de çok önemli. Çünkü büyük ölçüde uzun vadeyi çok teşvik edecek farklı bir olgunun gündeme gelmesi lazım. Özellikle iç tasarruf hadlerinin bu kadar düştüğü, Türkiye'nin büyümesiyle ithalat, dış ticaret açığı ve cari açık arasındaki ilişkinin kritik önem arz ettiği bir dönemde, bu tür tasarruf eğilimlerinin teşvik edilmesi suretiyle daha sürdürülebilir yapıya kavuşulması için çok yönlü ikna edici, psikolojik algılamalara dayalı alışkanlıkların da giderileceği bir noktaya gelinmesi gerekir. Bu sadece bankacılık sisteminin belli vadeleri değiştirmesiyle de söz konusu olmaz. İstikrar ve sürdürülebilirlik, daha önceki istikrarsızlık dönemi hafızalarını giderecek kadar yaşamımıza girmiş olmalı ki bu konuda farklı noktalara gelebilelim.''

''Ülkeye hapsolmuş bankacılıktan bahsediyorduk''

Türk bankalarının satışı ve yurt dışında banka satın almasına ilişkin bir soru üzerine ise Bali, Türkiye ekonomisi büyük ölçüde reyting itibarıyla çok ciddi asimetri yaşarken, dışardan nispeten ülke riskine göre uygun maliyetlerle alınan fonlamaların yurt içinde kullanıldığını kaydetti.

Bali, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Çünkü riskiniz yüksekti, en yüksek getiriyi faaliyet gösterdiğiniz bu piyasadan elde edebiliyordunuz. Bu piyasadan elde ettiğiniz fonları ise sizden reytingi görece daha yüksek olan piyasalarda kullanma imkanına sahip değildiniz. Onun için bu ülkeye hapsolmuş bir bankacılık sisteminden bahsediyorduk. Şimdi bir anda ummadığımız ölçüde dışımızdaki ülkelerin reytingleri geriye giderken, bizim reytingimiz ya muhafaza olurken ya da yükselme beklentisindeyken bu farkın kapanmakta olduğunu görüyoruz. Bu, borçlanmaların kalitesini etkileyecek ve etkiliyor. Daha uygun vadeler ve daha uygun maliyetlerle fon temin etme imkanı olacaktır.''

Hem fonlama imkanlarının gelişmesi, hem de yurt dışında aktif yaratma açısından içinde bulunulan konjonktürün finans sistemine hizmet ettiğini vurgulayan Bali, şöyle devam etti:

''Bu anlamda da Türkiye'yi bitirdiğimiz, tükettiğimiz için değil, daha hala bu ülkede alınacak çok yol olduğu için dışarıya bakılabilir. Türk müteşebbisi zaten başka coğrafyalarda pozisyon alıyor. Dolayısıyla o pozisyonlarla paralel pozisyonlar almak için Türk finans sisteminin daha fazla başarabileceği finansal bir ortam, iklim bulunuyor. Özellikle sermaye yapıları itibarıyla ve ülkenin sunduğu imkanlara ilave olarak, eşanlı bu stratejileri yürütecek finansal oyuncuların önümüzdeki dönemde olacağını düşünüyorum.''

''Dünyada oran yüzde 100'e yakın''

Yapı Kredi Üst Yöneticisi (CEO) Faik Açıkalın da masraf ve komisyon tahsilatlarıyla ilgili bir soru üzerine, bankacılığın net faiz marjının yüzde 3,5'lar civarında gerçekleştiğine, esas müşteri işlemlerinden kaynaklanan net faiz marjının ise yüzde 2'lerin altına indiğine dikkati çekti.

Sektörde bu yıl eğer yüzde 16 mertebesi muhafaza edilebilirse, önümüzdeki sene yüzde 17 gibi bir özsermaye getirisi yaratmak gerektiğinin altını çizen Açıkalın, şunları kaydetti:

''Faiz komisyon tahsilatı konusunda bunların operasyonel giderlerinin yüzde kaçını karşıladığına bakmak gerekiyor. Türkiye'de geçen senelerde yüzde 48'di. Şu anda yüzde 51 noktasına geldi. Yani biz bankalar olarak müşteriye hizmet için yaptığımız masrafların, yani operasyonel giderlerin sadece şu anda yüzde 51'ini tahsil edebiliyoruz. Burada 'az mıydı, çok muydu' tartışmasına girmenin çok manası yok. Ancak görünen o ki biz ne dersek diyelim, önümüzdeki dönemde bu oranın muhakkak artması gerekiyor. Özellikle bu düşen faiz marjı ortamında... Dünyada bu oran yüzde 100'e yakındır.''

''Birtakım teşvikler sağlanabilir''

Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan da altın hesaplarında çok önemli artışlar olduğunu, klasik altın yatırımcısının, yastık altında saklamak yerine bankalar vasıtasıyla bunu çeşitlendirdiğini söyledi.

Aslan, bu konuda otoriteler tarafından birtakım teşvikler sağlanabileceğini, sektörün de bunu destekleyebileceğini vurguladı.

Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ise SMS'in katma değerli bir hizmet olarak düşünülebileceğini, bankanın kendi gönderdiği SMS'ten ücret alınmadığını belirterek, ''Bir de müşterinin talebi doğrultusunda gönderilen SMS'ler var. Bu, hesapların daha yakından takibi gibi müşteriye özel hizmetler içeriyor. Tabii bunların aynen kredi kartında olduğu gibi bankaya bir maliyeti söz konusu. Bunun bir kısmını müşteri kendi talep ettiği için yansıtabilmektedir'' şeklinde konuştu.

Türkiye Bankalar Birliği Genel Sekreteri Ekrem Keskin ise sektörde 2011 yılı gelişmeleri ve 2012 beklentilerini anlattı.