Bayram ve Şule İpek çifti, 26 Şubat 2011'de Levent'teki bir düğün salonunda evlenerek dünyaevine girdi.

Bu düğünden önce damat Bayram İpek'in çalıştığı soğutma şirketi adına, 21 Şubat 2011'de, İpek çiftinin bir gece kalması için Şişli Gayrettepe'deki bir otele rezervasyon yaptırıldı. Rezervasyon sırasında, konaklama bedeli olarak da 345,20 TL ön ödeme yapıldı.

Balayı için ücretini ödedikleri otele alınmadılar

Levent'teki düğünün ardından geceyi geçirmek için otele giden çift, rezervasyon yapılan oda için ödenen ücretin (ön provizyon) sistemde görünmediği gerekçesiyle, otele alınmadı. Genç çift, ödeme yapıldığına dair bütün ısrarlarına rağmen odanın anahtarlarını bir türlü alamadı.

Yorgun halde düğünden çıkarak otele gelen, bir saatlik tartışmanın ardından otele alınmayan ve gece saat 01.00'den sonra İstanbul sokaklarında otel aramak zorunda kalan çift, geceyi Beyoğlu'nda bir otelde geçirdi.

Rezervasyon yaptırdıkları otele alınmadıkları için düğün gecesi mağduriyet yaşayan çift, bu olaydan sonra avukatları aracılığıyla Şişli'deki otel aleyhine İstanbul 3. Tüketici Mahkemesi'ne 30 bin TL manevi ve otele ödenen ön ücret olan 345,20 TL de maddi olmak üzere toplam 30 bin 345 TL'lik tazminat talebiyle dava açtı.

Dava dilekçesi

İpek çiftinin avukatı Güler Özdemir Alten tarafından mahkemeye sunulan ve olayın geçmişi anlatılan dava dilekçesinde, resepsiyon görevlisi ve otel müdürü tarafından ön ödeme yapılmadığı gerekçesiyle otele alınmayan müvekkillerinden Bayram İpek'in, “ödemenin tamamını bir hafta önceden yaptığı ve hatta ödemeyi yapan çalıştığı firmanın 2010 yılındaki misafir konaklamasından dolayı 62 TL alacaklı olduğunu” söylediği halde otele alınmadığını ifade etti.

Resepsiyon görevlisi ve gece müdürünün durumun netleşmesi için bir çaba harcamadıklarını ve ön ödeme yapılması gibi bir zorunluluk olmadığı halde ön ödeme yapılmasında ısrar edip çifti otele almadıklarını belirten Alten, müvekkili Bayram İpek'in otele kabul edilmediklerine dair bir yazılı bir belge istediğini ve resepsiyon görevlisinin de “ön ödeme görünmediği için otele kabul edilmediler” yazmak yerine hatalı bir şekilde “ön provizyon alınmadığı için misafir konaklamayı reddetmiştir” ifadesi olan imzalı bir kağıt verdiğini dile getirdi.

“Üstünde gelinliğiyle bu onur kırıcı durumu yaşadı”

Avukat Alten, gece saat 24.00'de başlayan bütün bu tartışmaların 45 dakika kadar sürdüğünü ve akşam boyu devam eden düğünden sonra terli olarak soğuk havaya çıkan müvekkillerinin üşüdüğünü kaydederek, 'Otelden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Müvekkillerimden Şule İpek, üstünde gelinliğiyle bu onur kırıcı ve san sıkıcı durumu yaşamıştır. Bunun üzerine, müvekkillerim gecenin saat 01.00'indeİstanbul sokaklarında bir başka otel aramak zorunda kalmışlar, sonunda Beyoğlu'ndaki bir otele giderek balayı gecesini geçirmişlerdir” ifadesini kullandı.

Daha sonra yapılan telefon konuşmalarıyla otel tarafından, ödemenin yapıldığının fark edildiğini anlatan Alten, 22 Şubat 2011'de peşin ödenen konaklama bedeli 345,20 TL'nin 2 Mart 2011'de banka havalesiyle iade edildiğini aktardı.

Balayı gecesi için önceden rezervasyon ve ödeme yapılmış olmasına rağmen, bu işlemlerin anlaşılamamasının davalı şirketin sisteminin zayıflığını gösterdiğini savunan Alten, “Davalı şirketin asıl kusurlu tutumu ise, ödemenin yapılıp yapılmadığı sorunu karşısında bu sorunun çözümünün ertesi gün muhasebe elemanlarınca giderilmek üzere ertelenerek konaklamanın sağlanması yerine, sanki özel bir kast varmışcasına ve bu konudaki uygulamalara aykırı olarak müvekkillerimin balayı konaklamasının gerçekleştirilmemiş olmasıdır” ifadesini kullandı.

Parayı ödediğini ısrarla beyan eden müvekkili Bayram İpek'in, evlendiği eşinin yanında ödeme yapamayacak güvenilmez bir insan hatta bir dolandırıcı muamelesi gördüğünü savunan Alten, otel konaklamalarında ücretin peşin ödeneceği yönünde bir teamülün bulunmadığını ve konaklayacak olan müşterinin normalde bekletilmeden odasına alınması gerektiğini dile getirdi.

“Otel ücreti iyi niyetle davacılara iade edilmiştir”

Davalı otelin avukatı Emine Mustafaoğlu tarafından mahkemeye sunulan cevap dilekçesinde ise, müvekkili şirketin davacılara karşı konaklama hizmetini vermekten kaçınması veya ayıplı hizmet vermesinin söz konusu olmadığını belirterek, aksine şirketin, konaklama hizmetini vermek için gereken bütün çabayı gösterdiğini, ancak davacıların konaklama hizmetini almaktan kaçındıklarını ve otelden ayrıldıklarını dile getirdi.

Mustafaoğlu'nun dilekçesinde, şu ifadeler yer aldı:

“Otele girişte kredi kartından ön provizyon alınması talebi, onur kırıcı veya kişiyi küçük düşürücü bir yaklaşım değil genel bir otel uygulama prosedürüdür. Geçmişte pek çok otel konaklama hizmeti aldıkları muhakkak olan davacıların, bu genel uygulamayı bilmemesi söz konusu değildir. Tümüyle davacıların istek ve tercihiyle geliyen bu olaylar sonrasında müvekkil şirkete ödenen oda ücreti de kendilerine iade edilmiştir. Davacıların dava konusu yaptığı olaylar kendi tercih ve istekleri sonucu gerçekleşmiş olup, müvekkil şirketin işletmesinde olan otel personelinin ve dolayısıyla müvekkil şirketin bu olayda herhangi bir kusuru söz konusu değildir. Müvekkil şirket, tüm iyi niyetiyle gece yarısına kadar tutulan ve davacılar tarafından kullanılmayan oda ücretini de davacılara iade etmiştir. Bu durum müvekkil şirketin kusursuzluğunu açıkça kanıtlamaktadır. Esasen davacılar kullansın veya kullanmasın kendilerine ayrılan ve boş tutulan oda ücretinin davacılara iade edilmesinin söz konusu olmadığı açıktır.”

Kuşadası'nda tatil teklifi

Otel işletmesinde herhangi bir kusur bulunmamasına rağmen, davacılarla uzlaşma sağlanmak istendiğini ve onlara Kuşadası'nda aynı otelcilik şirketine ait bir otelde tatil hediye edilmesi teklif edilerek memnuniyet yaratmaya çalışıldığı aktarılan dilekçede, davacıların bu teklifi maddi beklentilerini ileri sürerek geri çevirdikleri ve tazminat taleplerinin 1/3'ü oranında bir ödeme yapılması halinde davadan vazgeçeceklerini bildirdikleri ifade edildi.

Davacıların, otel şirketinin kusuru olmayan bir olaydan maddi kazanç sağlamak istedikleri ve davacıların talebinin tamamen sebepsiz zenginleşme amacına yönelik olduğu öne sürülen dilekçede, davanın reddedilmesi talep edildi.

Mahkemenin kararı

Davayı karara bağlayan İstanbul 3. Tüketici Mahkemesi Hakimi Sevtap Kaya, bir şirket adına, 21 Şubat 2011'de yapılan 26-27 Şubat 2011 giriş-çıkış tarihli otel rezervasyonunun ücretinin 22 Şubat 2011'de ödendiğinin ve konaklayacak kişilerin davacılar olduğunun yazılı belgelerle ispat edildiğini belirterek, “Davalı şirketin kendi iç işleyişiyle ilgili yapılan rezervasyonunun ve ödemenin otele kabul işlemlerini yapacak olan resepsiyon kayıtlarında görülmemesi tamamen davalı şirketin kusurundan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, rezervasyonu yapılan, ücreti ödenen misafirlerin ismi belirtilen bir konaklama için müracaat eden davacıların otele alınmaması tamamen davalı şirketin kusurundan kaynaklanmaktadır” ifadesini kullandı.

Otele konaklamak için gelen kişilerin şubat ayında, soğuk bir havada, üzerlerinde gelinlik ve damatlıkla düğünden sonra otele geldiklerini hatırlatan Hakim Kaya, “Fakat otelin kayıtlarındaki bir aksaklıktan dolayı otele alınmamışlardır. İnsanların hayatlarında çok önemli belli günler vardır. Bunlar, yakınlarının doğumu, evlenmesi, ölümü, nişanlanması, okul mezuniyetleri gibi kişiler üzerinde etki bırakan ve bir daha yaşamaları mümkün olmayan günlerdir. Davacılar da, hayatlarında ilk defa evlendikleri için hem heyecanlı hem de yorgun düşmüşlerdir. Bunun aksini düşünmek hayatın olağan akışına terstir” diye belirtti.

Kararda şu ifadeler kullanıldı:

“Herkes evlenirken birlikte bir hayata adım atmanın heyecanını ve ürkekliğini yaşamaktadır. Ayrıca düğün öncesi yaşadıkları çeşitli olaylardan dolayı bu kişilerin heyecan ve yorgunluk duymayacağı düşünülemez. Düğün sonrası bu ruh haliyle otele dinlenmek üzere müracaat eden davacıların otele alınmaması onlar üzerinde mutlaka bir üzüntü ve şaşkınlık yaratmıştır. Bu üzüntünün küçük bir üzüntü olarak kabulü de mümkün değildir. Bu kişilerin ömürleri boyunca bugünü üzüntüyle ve kötü olarak anımsayacakları bir gerçektir. Bu nedenle davalı şirket çalışanlarının, kişilerin bulunduğu hal ve ruh durumunu düşünüp gecenin geç saatinde rezervasyon yapılmış ve para ödenmiş olduğunu ileri süren davacıları otele almamaları, üstelik rezervasyonu yapıp parayı ödeyen kişiyle konuşulmasına rağmen bunu kabul etmeyen davalının, davacıların duymuş olduğu bu üzüntü karşısında hiçbir yardımda bulunmadan onlardan ön provizyon istemesi de kabul edilemez bir durumdur. Bu nedenle davacının bu üzüntülü olayın meydana gelmesi nedeniyle tam kusurlu olduğu yolunda mahkememize yeterli kanaat gelmiştir.

Davacıların sadece balayı gecesi için otelde konaklayacakları, dosyadaki belgelerle anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalı şirketin bu kusurlu davranışından dolayı davacılara maddi ve manevi tazminat ödemesi gerektiği yolunda mahkememize yeterli kanaat gelmiştir.”

“Şahsi menfaate tecavüz”

Yapılan inceleme sonucu davacılar Bayram İpek ve eşinin mali durumlarının iyi olduğunun tespit edildiği ve istenen manevi tazminat miktarının haksız zenginliğe neden olmaması gerektiğini belirten Kaya, şu ifadeleri kullandı:

“Davalı şirketin rezervasyonunu yaptırıp ücreti ödediği ve isimlerinin otele bildirilmiş olmasına rağmen davacıları otele kabul etmeyerek üzerinde gelinlik ve damatlık bulunan davacıların kış günü gece saat 24 sıralarında zor durumda bıraktığı ve bu saatten sonra İstanbulsokaklarında otel aramak zorunda bırakmakla yasaya aykırı davrandığı ve ağır kusuru olduğu sabittir. Davalının bu davranışıyla davacıların nefsine tecavüzün ağır olduğu bir gerçektir. Bu nedenle davacıların şahsi menfaatine yapılan bu tecavüzü ve davacıların bu üzüntülerinin bir miktar parayla karşılanması onun duyduğu üzüntüyü bir nebze giderecektir. Bu nedenle davacılar yararına manevi tazminat hükmetmek gerektiği konusunda mahkememize yeterli kanaat gelmiştir.”

Davacıların duyduğu üzüntü karşısında talep ettikleri tazminat miktarının fahiş bulunduğunu ve mali durumlar göz önüne alınarak her bir davacı için 2 biner TL manevi tazminatın davalı tarafından davacılara ödenmesinin uygun olduğu anlaşıldığını aktaran Kaya, 345, 20 TL maddi ve her davalı için 2 binerden 4 bin TL de manevi olmak üzere toplam 4 bin 345, 20 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine hükmetti.

Kararı temyiz edecekler

Davacı İpek çiftinin avukatı Güler Özdemir Alten, mahkemenin belirlediği manevi tazminat miktarının, yaşanan mağduriyete rağmen çok düşük olduğunu belirterek, bu kararın düzeltilmesi için temyize başvurduklarını belirtti.

Avukat Alten, mahkemenin mağduriyet yaşayan davacılar en az 10'ar bin TL manevi tazminat bedeli belirlemesi gerektiğini de savundu.