Okay, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Adalet Bakanı Şahin'e yönelik eleştiriler yöneltti.


Şahin'in, “Görevini yerine getirirken; bir Adalet Bakanının yapması gerekenleri yapmayıp, yapmaması gereken her şeyi yaptığını” belirten Okay, çağdaş demokrasilerde, Adalet Bakanlığı ekseninde “Böylesine skandalların” yaşanmadığını söyledi.


Ergenekon davasının, “AKP muhaliflerinin sindirildiği siyasi bir yapıya büründüğünü” öne süren Okay, duruşmanın yapıldığı gün ortaya çıkan görüntülerin, Şahin'in, bilinçli olarak görevini yerine getirmediğini gösterdiğini savundu. Okay, “Kamuoyu, Adalet Bakanı'ndan davayı siyasi olarak etkilemesini değil, adil yargılamanın yapılmasına imkan sağlanmasını beklerken, Adalet Bakanı bunun tam tersini yapıyor” dedi.


Okay, Şahin'in, ortadaki gerçeklere karşın halen mahkeme salonunun fiziki şartlarını oluşturmamasını “Tam bir skandal” olarak değerlendirdi.
İddianamede örgüt üyeliğiyle suçlanan birçok sanığın, birbirleriyle tanışmadıklarını belirten Okay, bu durumun, yargılamanın yüz yüze olması ve davanın bütünlüğü ilkelerini ortadan kaldırdığını ifade etti. Okay, “Adil yargılama hakkının ihlali tartışmasızdır. Hem ulusal hukukun hem de uluslararası hukukun ihlali söz konusudur. Türkiye 12 Eylül döneminde bile yaşamadığı bu tabloyu, bu Adalet Bakanı döneminde yaşamıştır. Bu aşamaya kadar siyasi güçle iddianameyi şekillendirenlerin, fiziki şartlarla davayı şekillendirmeye çalışmakta oldukları açık bir şekilde ortaya çıkmıştır” diye konuştu.

“BAKAN YÜZÜNDEN YAŞANAN REZALET”

Adalet Bakanı Şahin'in, “Silivri'de bugün yaşananları önümüzdeki günlerde yaşamayacağımızı düşünüyorum” sözlerinin, sadece “Aymazlıkla” açıklanamayacağını kaydeden Okay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tamamen kötü niyetin kendi ağzıyla itirafıdır. Sonuç olarak mahkeme salonuna siyaset girince, adalet dışarı çıkmıştır. Bu Bakan yüzünden yaşanan rezaletten, adalete olan güven sarsılmıştır. Şimdi Adalet Bakanı'na soruyorum; Ergenekon davasında hangi kamu görevlilerine bilgi sızdırdığı gerekçesiyle işlem yapıldı? Mahkemenin gizlilik kararını ihlal eden hangi medya kuruluşlarına dava açıldı ve bu davaların sonuçları ne oldu? Bu iki basit sorunun yanıtı yoksa kendisi de bu hukuksuzluğun bir parçasıdır.”

“SİSTEMATİK İŞKENCE”

Okay, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in döneminde işkencenin, “Tekrar hortladığını, hem özgürlüklerin hem de Türkiye'nin güvenliğinin ayaklar altına alındığını” iddia etti.


“Bir kişi hem karakolda polislerce, hem de cezaevinde infaz memurlarınca işkenceye tabi tutuluyor, doktor kontrollerinde işkence ortaya çıkmıyor ve bu kişi ölüyorsa, bu ülkede sistematik işkence var demektir” diyen Okay, şunları kaydetti:
“O ülkede siyasi iktidarın sorumluluğu altındakiler cinayet işlemektedir. Engin Çeber olayı Türkiye'de sistematik işkence olduğunun kanıtıdır. Polislerin ifadelerinin tek bir kalemden çıkması, imla hatalarının bile aynı olması, iktidarın işkencecileri himaye ettiğini ortaya koymaktadır. Adalet Bakanı, kendine bağlı olan bir kurumda cinayet işlenmesine ilişkin sorumluluktan, özür dileyerek kurtulamaz. Hele işkenceyi, cinayeti devlete mal edip, işin içinden sıyrılamaz. Cezaevlerinde işkence iklimini yaratan baş sorumlu bu Adalet Bakanı'dır. Adil yargılamanın önünde engel olan, cinayete zemin hazırlayan,ideolojik birlikteliği olan suçluları himaye eden bir Adalet Bakanının o makamı boşaltması gerekir.


Adalet Bakanı, yükümlülüklerini bilmiyorsa bu vahimdir, ancak üzerine düşeni biliyor da görevlerinin gereklerini yapmıyorsa, bu daha da vahimdir. Çağdaş demokratik ülkelerde, Sayın Şahin gibi bir Adalet Bakanı o koltukta oturamaz. Türkiye'de de oturmaması gerekir. Görevlerini bilerek savsaklayan, bakanlığın sorumluluklarını yerine getirmeyen Sayın Şahin, daha fazla o koltuğu işgal etmeden derhal görevinden istifa etmelidir.”