"Kitabı okumaya bu akşam başlayacağım..."

Cümlede bahsedilen, tutuklu gazeteci Ahmet Şık'ın olay kitabı; İmam'ın ordusu.

Cümleyi kullanan ise çarpıcı bir isim; Bir Bakan.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün.

Bakan Ergün'le dün öğleden sonra sohbet ettik.

Siz bu satırları okurken, Ahmet Şık'ın kitabına başlamış, belki de yarılamış olacak.

Uzun süre Ak Parti Grup Başkan Vekilliği görevini yapan, ardından bakanlık görevine getirilen Nihat Ergün'le, hemen her konuyu konuştuk.

Tabii, Türkiye'de bugünlerde en popüler konu olan, Ahmet Şık'ın mahkeme kararıyla daha basılmadan kopyaları toplatılan kitabına da değindik.

İmam'ın Ordusu kitabını, yayınlandığı internet sitelerinden binlerce kişi indirdi.

Öğrendik ki, Bakan Ergün de bunlardan biri.

Ergün"e, “Ahmet Şık"ın kitabı internet aracılığıyla size de geldi mi? Okumaya başladınız mı” diye sorduk.

Ergün, “Bugün okumaya başlayacağım” dedikten sonra ekledi;

"Ben kitapta bir şey olduğunu sanmıyorum. Zaten önemli bir bölümü alıntıdır, başka kitaplardan. Çünkü bir kitabı baştan sona yazması gerekmiyor, o konuda yazılmış bir sürü şey var, makale var, kitaplar var...”

ORTADA BİR İDDİA VAR DOĞRU MU DEĞİL Mİ BİLMİYORUZ

Ergün önemli bir noktaya dikkat çekti sohbette; "ortada kitaptan bağımsız bir durumun olduğunu" vurguladı ve bunu açıkladı;“Arada bir çizgi var. Kitaptan bağımsız durum şu: Bir soruşturma, kovuşturma, yargılama var. Bu bir silahlı terör örgütü yargılaması. İçinde muvazzaf askerler, emekli askerler, polisler, akademisyenler, gazeteciler, işadamları falan. Devam ediyor, örgüt yargılanıyor. Ama bu süreçte, örgüt, bu yargılama faaliyetlerini etkileyecek eylemler de yapıyor, iddiaya göre. Canlı unsurlar var veya yeni kişileri devreye sokmaya çalışıyor. Kendini kurtarmaya çalışıyor örgüt. Belki yeni bir eylem yapmaya çalışmıyor ama kamuoyu yaratmaya ve kendini kurtarmaya çalışıyor. Bunu yaparken de yargıçları, savcıları, emniyet teşkilatını, hükümeti töhmet altında bırakan, karalayan bir kara propaganda yapıyor. Örgütün böyle bir faaliyeti var, deniyor. Ama bu böyle mi değil mi bilmiyoruz.”

"KİTAPTA HİÇBİR ŞEY DE OLMAYABİLİR..."

Bakan Ergün, kitapta hiçbir şey olmayabileceğine de dikkat çekiyor;

“Okuduğumuz zaman bakarız. 'Bu amaca hizmet edebilecek niteliktedir' ya da 'değildir' deriz. Acaba bu kişi 'örgütün amacı için bu kitabı yazayım' mı dedi? Yoksa 'bu popüler bir konu, kamuoyunda satar, benim de popüleritemi artırır' diye mi düşündü? Eğer ikincisiyse bu davaya girmemeli.

Eğer Ahmet böyle bir bağlantı içine girmişse, bu işin unsuru haline geldiği, örgütün kara propagandasının unsuru haline geldiği için yargılanacaktır. Ama biz böyle bir bağlantı olup olmadığını bilmiyoruz. Deliller nelerdir, iddialar nelerdir bunu ne zaman anlayacağız, iddianame ortaya çıktığında."

BU YÜZYILDA GİZLİLİK DE YASAK DA YOK

Bakan Ergün"e, Ahmet Şık"ın kitabının internete sızınca, birkaç saat içinde binlerce kişi tarafından indirildiğini hatırlatıyoruz.

“Teknoloji karşımıza iki şey çıkarıyor" diyen Bakan, bunları şöyle anlatıyor;
"ilki, suç işlemek isteyenler, darbe, şu bu, hangi suçu işlerlerse işlesinler teknoloji öyle bir noktaya geldi ki; 21. yüzyılda gizlilik, diye bir şey yok. Gizleyemezsiniz. İşlemek istediğiniz ya da işlediğiniz suçu gizleyemezsiniz. Bir şekilde ortaya çıkar.”

Bakan Ergün'e göre, teknolojinin karşımıza çıkardığı ikinci unsur ise, yasaklamanın giderek zorlaşması;

“Yasaklamak istiyorum diyebilirsiniz. Ama 21. yüzyıl öyle bir yüzyıl ki her şeyi yasaklayamazsınız. YouTube yasak. Ama dolambaçlı yoldan, arkadan yayında. O zaman devlet kendi kendine yasak koymuş oluyor. Demek ki devletler de 21. yüzyılda her şeyi yasaklamanın mümkün olmadığını görmeliler. Suç işlemek isteyenler de gizlilik olmadığını görmeliler. Herkes bunu görse daha iyi bir noktaya varırız. Yani 21. yüzyıl gizli saklı işlerin yapılacağı bir yüzyıl değil.”

DARBE YARGILAMASI YAPILIYOR

Bakan Ergün, Ahmet Şık'ın yargılandığı davayı "silahlı bir örgüt yapısının yargılaması, darbe soruşturması ve yargılaması" olarak nitelendiriliyor. Bu davanın parçaları ile alakalı başka yargılama süreçlerinin olduğunu anımsatatan Bakan'ın saptaması önemli;
“O yargılama süreçleri konusunda bir takım usul hataları, gereksiz atraksiyonlar yapıldığına dair eleştiriler var. Ama usul hataları var mı yok mu, ben böyle bir bilgiye sahip değilim...”

Ergün, Ergenekon davasında hata olup olmadığı konusunda doğrudan girmemeyi tercih ediyor. Genel ifadeler kullanmayı seçiyor. Ergün'ün mesajı şu;

"genel olarak bütün yargılama süreçlerinde yargılama hataları yapılabilir. Savcıların iddianameleri peşinen kabul ya da peşinen reddedilemez. Eğer böyle olsaydı mahkemelere, hakimlere gerek olmazdı" mesajı verdi.

Ardından bu sözlerini açıklıyor;

“İnsanlar savunma yapacaklar, hakimler dinleyecekler, delilleri bir de onlar gözden geçirecekler. Sonunda karar verecek bir mercii var. Onun için iddianamelerde söz edilenler için bunlar "mutlak doğrudur" diyebiliyor muyuz? Mutlak doğruysa hiç mahkemeye gerek yok.

Bunlar yanlıştır, diyebiliyor muyuz. Bunlar külliyen yanlışsa da mahkemeye ne gerek var? Mutlak doğru, mutlak yanlış diyemeyeceğimiz şeyler. Yargılama sırasında da hakimler yanılabilirler. İyi bir analiz yapamayabilirler, delilleri eksik yorumlayabilirler. Mahkemeye bütün deliller intikal etmemiş olabilir. Olmuyor mu?”

İDAMIN GERİ DÖNÜŞÜ YOK

Ve Türkiye'de, özellikle Kayseri'de çocukların kaçırılıp öldürüldüklerinin ortaya çıkmasından sonra yeniden tartışmaya açılan idam cezası konu.

İdam cezasının kaldırılmasının en önemli nedenlerinden birisinin, yargılamadaki muhtemel hatalar olduğunu anımsatan Ergün, 10 yıl sonra öyle bir belgeye ulaşılıp adamın suçsuz olduğunun anlaşılabildiğini, ancak idam uygulandığında geri dönüşünün olmadığını vurguladı.

Bu nedenle dünyada idam cezalarına karşı bir akım geliştiğini. AB ekseninde hareket ettiği için Türkiye"nin de bu cezayı kaldırdığını söyleyen Ergün, şöyle konuştu:

"BU SUÇLARI İŞLEYENLERİN İDAMI HAK ETMEDİĞİNDEN DEĞİL..."

“Yoksa bazı suçları işleyenlerin idamı hak etmediğinden değil. Dünyada idamı hak eden suçlar da işleniyor toplumlarda. Ama madem ki yargılama hataları yapılabiliyor, bazı insanların yıllar sonra suçsuz oldukları anlaşılabiliyor. O zaman idam cezası olmasın ki bu yargılama hataları sonrası, geç de olsa dönüş yapabilelim.”

BİLMEDEN TARTIŞIYORUZ

Peki ya Ergenekon davası? Bu davada yargılama hatası var mı?


İşte Bakan Ergün'ün sözleri:

“Bu davalarda soruşturma hatası var mı? Bu, bugün itibariyle bizim bilebileceğimiz bir şey değil. Bilmeden tartışıyoruz bazı şeyleri. Herkes eksik bilgiyle tartışıyor. Eksik bilgiyle tartışınca yanlış sonuca varıyoruz. Yargılamayı adeta kendimiz yapmış oluyoruz. Kimini suçlu, kimini suçsuz ilan ediyoruz. Hangi bilgilerle yapıyoruz? Soruşturma safhalarına vakıf mıyız? Birini seviyorsak, yok ya yapmamıştır, diyoruz. Veya kızıyorsak, yapmıştır, zaten onda bu potansiyel vardı, diyoruz. Ama böyle olmaz. Tartışmalar yanlış mecrada gidiyor. Bana sorarsan bir yerde durmamız lazım.”

Zeynep Gürcanlı/Aysel Alp -
Hürriyet