İstanbul'da 2 yıl önce, oturduğu masaya düşen taş parçasından kıl payı kurtulan sanatçı ve şampiyon bisikletçi Hakan Celayir, sergi açmak üzere gittiği Gökçeada'da, azgın dalgalara kapılarak boğuldu

Ressam-heykeltıraş ve şampiyon dağ bisikletçisi Hakan Celayir, Azrail'e ikinci çalımı atamadı. İki yıl önce İstabul- Taksim'de nişanlısıyla ele ele otururken üzerine büyük bir taş parçası düşen ve inanılmaz kazayı elinde kırıkla atlatan Celayir, üyesi bulunduğu Nesin Vakfı'yla sergi açmak için gittiği Gökçeada'da boğularak yaşamını yitirdi. Yarım kalan sergi hazırlıklarını tamamlamak için çalışan nişanlısı Yasemin, "Yaz sonunda evlenecektik. Şimdi onun idealleri için yaşıyorum. Tek amacım onu sonsuz yapmak" diyor.

BİR CESET DAHA ÇIKTI

Hakan Celayir (34), serginin açılacağı işletmenin garsonları Haluk Muammer Güner ve Aykut Baş ile birlikte önceki sabah erken saatlerde denize girmek için Kuzu Limanı bölgesine gitti. Üç arkadaş kuvvetli rüzgâr nedeniyle oluşan dalgalara aldırış etmeden suya girdi. Bir süre sonra dalgalara kapılan arkadaşlardan Hakan Celayir boğularak yaşamını yitirdi. Arkadaşları Haluk Muammer Güner ve Aykut Baş ise yüzerek kıyıya ulaşmayı başardı ve hemen yetkililere haber verdi. Bölgede botla arama yapan Sahil Güvenlik ekibi, Hakan Celayir'in cansız bedenine ulaştı. Aramalar sırasında aynı yerde bir süre önce boğulan bir astsubayın cesedi de bulundu. Genç yaşta yaşamını yitiren Hakan'ı iyi tanıyordum. Aslına bakarsanız SABAH okurlarının da eskiden tanıdığı bir kişiydi bu talihsiz delikanlı. Tam 2 yıl önce yine böyle bir yaz vakti günlerce haber olmuştu gazetemize. Çünkü onun bir bakıma ölümle ilk randevusu denecek olay 5-6 metre ötemde olmuş, Celayir kıl payıyla hayatta kalabilmişti. O talihsiz gün, bir haber için Tünel girişinde, Beyoğlu'nda bir köşedeki kafe barda hem mekân sahibiyle söyleşiyor hem de çayımı yudumluyordum. Karşıdaki Tünel Çay Evi'nin masalarını gençlerin oluşturduğu müşteriler doldurmuştu. Birden feryatlar yükseldi aralarından. Çığlıklar, kaçışıp koşuşmalar... Yerde genç bir adam kıvranıyordu. Ayağa kalktı ki her yerine kan bulaşmış. Meğer tam tepelerindeki binanın teras çıkmasından koca bir taş, kız arkadaşı Yasemin İşcan'la el ele oturan o delikanlının eline düşmüş, başparmağını yarmış ve kırmıştı. O bina büyük bir bankanın arşiv binası olarak kullanılıyordu. Teras saçağında bazı yerlere ağlar gerilmişti. Yani taşların düşeceği öngörülmüştü. Ama boydan boya değil, parça pinçik çekmişlerdi ağları. Nitekim o taş parçası da ağsız alandan düşmüştü gençlerin ortasına.

İDEALLERİ İÇİN YAŞAYACAĞIM

İşte o tarihte şans eseri ölümün kıyısından dönen genç sanatçı bu defa Gökçeada kıyılarında girdiği sulardan cansız halde çıkarıldı. Ben, Hakan'ın acı sonunu nişanlısı Yasemin İşcan'ın mesajıyla öğrendim. Acılı genç kız şöyle diyordu: "Savaş abi ben Yasemin. Hakan'ımızı kaybettik ve içimiz yanıyor abi. Ben bundan böyle sadece onun idealleri için yaşayacağım. Tek amacım Hakan'ımı sonsuza dek anılır kılmak. O, çok önemli bir sanatçıydı, canımdı, melek oldu. Savaş Abi ne olur desteğini esirgeme, eserlerinin onun anısını yaşatabilmemiz için sergilenmesine yardım et."

SAVAŞ AY / SABAH