Ayşe Arman'ın yolu Bakırköy Adliyesi'ne düştü...

Bir süre önce yaptığım Deniz Seki haberi yüzünden, hakkımda soruşturma açılmış.


Bakırköy Adalet Sarayı'na ifade vermeye gittim.

Yani Bakırköy Adliyesi'ne.

"Seki, şubat'ın sonundan beri cezaevinde, bir an evvel hâkim karşısına çıkmalı, suçsuzsa salıverilmeli, suçluysa cezasını çekmeli. Ben o haberde bunları yazdım. Hâlâ böyle düşünüyorum" dedim.

Bir sürü şey konuştuk Savcı Bey'le.

O arada, "Bir şey itiraf etmek istiyorum" dedim.

"Dinliyorum" dedi.

"Burası gördüğüm en çirkin adliye. Daha çirkini var mıdır?" dedim.

Güldü.

Devam ettim:

"Kocaman mukavva bir kutuya benziyor. Sanki o mukavva kutuya, pencere niyetine minik delikler açılmış. Komünizm dönemi yapılan Sofya'daki yapılar gibi. Onlar kadar soğuk, sevimsiz. Girişteki avlu dışında bu yapıda bence estetik olan hiçbir şey yok. Bir tek orası ferah ve aydınlık. O avludan da sadece savcılar giriş yapabiliyor. Vatandaş girişi yanda, o da içler acısı. Ne zaman bu binaya gelsem moralim bozuluyor, bir an evvel gitmek istiyorum. Kullanılan malzemeler, renkler iç karartıyor. Koridorlar bıçakla kesilmiş gibi, odalar da gereğinden fazla küçük. Bir sürü yer, ışık almıyor, üstüne üstlük, bina kötü aydınlatılıyor. Hele duvarlar felaket. Banyo fayansıyla kaplanmış gibi. Her gelişimde yeni bir çirkinlik fark ediyorum ve üzülüyorum. Acaba bir tek ben mi böyle hissediyorum?"

Savcı Bey tabii kibar olduğu için, "Biraz odalar küçük evet" dedi, özel kaleminin odasının üst katta olduğundan yakındı, ama o kadar.

O mekândan çok iş yoğunluğundan söz etti.

Seki'nin de Ağır Ceza Mahkemeleri'nin iş yoğunluğu yüzünden bu kadar geç hâkim karşısına çıkacağını anlattı.

Evet ne yazık ki bu tür sorunlar var, biliyoruz, o yüzden bu yazıları yazıyoruz ama işte hakkımızda soruşturma açılıyor!

Saraya hiç benzemeyen Bakırköy Adliyesi'nden çıkınca derin bir nefes aldım.

Ve tekrar hayatın içinde daldım.



Ayşe Arman - Hürriyet