Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, eşlerin birlikte yaşarken sürdükleri hayat seviyesinin ayrı yaşamaları halinde de koruması gerektiğine hükmetti.

İstanbul'da 10 yıllık evli bir kadın, çocuğunun ölümünden sonra eşinin dışa dönük hayat yaşamaya başladığı gerekçesiyle boşanma davası açtı. Davanın reddedilmesine rağmen eşinin ayrı yaşamaya devam ettiğini belirten kadın, işi ve geliri bulunmadığı gerekçesiyle tedbir nafakası bağlanması için dava açtı. Davayı görüşen Bakırköy 7. Aile Mahkemesi, davacı kadının tekstil işinde çalıştığı, davalı kocanın ise polis memuru olduğu ve başka geliri bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetti.

Ortak giderlere "güçleri oranında" katılım

Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. Daire, kararında, Türk Medeni Kanunu'nda, eşlerin evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında emek ve varlıkları ile katılacakları, ayrı yaşamada ise haklı olan eşin diğer eşten tedbir nafakası isteyebileceği kuralının yer aldığı belirtildi.

Eşinden ayrı yaşayan kadının tedbir nafakası istediği hatırlatılan kararda, davalı kocanın evlilik birliğinin giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu, evlililik birliğinin korunması ve devamını sağlamak için eşlerin asgari ölçüde uyması gereken bazı yükümlülükler ve karşılamaları gereken bazı ortak giderler bulunduğu kaydedildi.

"Kadının geliri nafakayı engellemez"

Giderlere katılmada ölçü olarak eşlerin güçlerinin esas alınması gerektiği ifade edilen kararda, "Davacı kadının geliri bulunması, emekli olması, gelirlerinin davalıya denk olması, hatta davalının gelirinden fazla olması bile, davalı kocayı ortak gidere katılma yükümlülüğünden büsbütün kurtarmaz. Bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Keza davacı kadının belirli
ve sürekli bir gelirinin olması ona tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hal değildir" denildi.

Kararda, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşadıkları dönemde de korumaları gerektiği, kadının açtığı boşanma davasının reddedilmesinin ardından, kocanın birlikte yaşamak için herhangi bir girişimde bulunmadığı ve kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu belirtilerek, "O halde, hakkaniyete uygun bir miktarda nafakaya hükmetmek gerekirken, istemin reddi doğru olmayıp bozma nedenidir" ifadelerine yer verildi.