Recep Yazıcıoğlu Aydın Valisi olduğu kısa dönemde (1989-!991) Kenan Mortan’a Aydın’ın Stratejik Planını hazırlatmıştı.

Onun sonrasında gelen Valilerden Kadir Uysal(1993-1996) Milli Eğitimi temsilen benim katıldığım il müdürlüklerinden birer temsilciden teşekkül eden bir komisyona bu raporu inceleme ve güncelleme göreviyle yetkilendirmişti.

Planın uygulanabilirlik noktasında görüşüne başvurmak üzere il müdürleri yanında meslek odaları temsilcilerinin ve sanayi sektöründen iş adamlarının görüşüne başvurmuştuk.

Bu meyanda görüştüğümüz sanayici Urhan Kurtulmuş Aydın’ın geleceği ile ilgili unutamadığım bir tespitte bulunmuştu ve demişti ki:

“Aydınlının yatırımda birinci önceliği Kuşadası ve Didim’de ikinci konuttur. Eğer böyle giderse fazla geçmez 20-25 yıl sonra işsizlikten çocuklarımız İzmir- Denizli asfaltında gazoz satmak zorunda kalacaklardır.”

Onun sözleri dediği şekilde gerçekleşti ve Afyon’dan, Denizli’den insanlar Aydın’a eskiden mevsimlik işe gelirlerdi şimdi tersi oluyor, oralara bu gün bizim çocuklarımız çalışmak için gidiyor.

Nedeni de gelişmişlikte emsallerine göre bu gün Aydın gerek tarımda gerek turizmde gerekse kültür alanında bütün imkânları ve yetişmiş insan gücüne rağmen o illerin çok gerisinde kalmış olmasıdır.

 2017 TÜİK verilerine göre kişi başına düşen gayri safi milli hâsıla sıralamasında Aydın 7 bin 694 dolar gelirle Afyon’dan sonra Ege illeri arasında sondan ikinci, ortalaması 10 bin 602 dolar olan Ülke genelinde de 38.sırada kendine  yer bulabilmiştir.

2017 TÜİK verilerine göre başka bir örnek:

Aydın’ın komşuları Denizli’nin bir yıllık milli hâsılası 32 milyar 059 milyon TL, Muğla’nınki 30 milyar 912 milyon TL, Manisa’nınki 44 milyar 029 milyon TL olarak gerçekleştiği halde Aydın’ın geliri 26 milyar 728 milyon TL’de kalmıştır.

Buna neden de 1- Devletin liberal ekonominin bir gereği iş imkânı yaratmak için fabrika kurmaktan vazgeçtiğinin ve bu işi özel sektöre bıraktığının Aydın halkı tarafından tam anlaşılamamasıdır.

2- Geçmişi 1990’lı yıllara kadar giden kentlerin gerek içte gerek dünya ölçeğinde öne çıktığı, artık rekabetin ülkeler yerine kentler arasında olduğu gerçeğini Aydın’daki yerel yöneticilerin ama bilerek ama bilmeyerek göz ardı etmesidir.

Bu gün hangi ölçekte olursa olsun kentlerin gelişmesinde lokomotif görevi gören kurumlar artık yerel yönetimlerdir. Bunu gerçekleştirmek için BŞB’ler gerek ticarette gerek turizmde gerekse sanayide bölge kalkınmasına önderlik edecek içerden ve dışarıdan yatırımcı bulmada önayak olacaktır. Büyükşehir yasasının ruhu da budur

Ancak işin pratiğe gelince karşımıza başkanların vizyonu ile yakından alakalı iki uygulama çıkıyor.

BİR-Gerek sosyal sermayesini gerekse diğer bütün imkânlarını seferber ederek içte ve dışta kentini yarıştıran başkanların sergilediği gerçek belediyecilik

Bu gün belediyeciliği hem hizmet hem de kalkınmaya öncülük eden bir kalkınma ajansı gibi gören ve değerlendiren başkanların yönetiminde Bursa, Eskişehir, Beypazarı turizmde, Gaziantep, Adıyaman, Denizli sanayide birer cazibe merkezi olduysa bu o başkanların olayı doğru okumaları ve uygulamaları sayesinde olmuştur.

Günümüzde Erzurum BŞB soğuk mevsim şartlarında seracılık denemesi yapıyor ve bu uygulamayla insanlarına iş imkânı sağlamaya çalışıyor.

Bunlar hem Aydın’ın neden geri kaldığını hem de buna bağlı olarak çocuklarının çalışmak için neden gurbete gitmek zorunda kaldıklarını açıklaması bakımından gayet manidar örneklerdir.

Örneklerin gösterdiği başka bir gerçek de Aydın’da uygulananın büyükşehir değil kasaba belediyeciliği olduğudur.

İKİ-Diğer bir uygulama da insanların duygu ve düşüncelerini istismar ederek çeşitli propaganda teknikleriyle yalan üzerine bina edilen ve algı operasyonları ile sürdürülmeye çalışılan  “gerçek ötesi”(post truth) belediyeciliktir.

Aydın’ın bir Bursa’dan bir Kayseri’den bir Adıyaman ya da Konya’dan sahip olduğu zenginlikler yönünden eksiği olmadığı halde her yönüyle onlardan niye geridir, sorusunun bir tek cevabı vardır, o da belediyelerin başkanlar tarafından hizmeti hedefli kurum olmaktan çıkartılması tamamen “seçim kazanma” odaklı “siyasal araca” dönüştürülmesidir.

Bu anlayışa göre gerçek ötesi belediyecilikte yatırım, iş imkânı sağlama gibi konuların önemi pek yoktur işin o yönü ya genel iktidara yüklenir ya da “engellendim” benzeri mazeret üretilerek geçiştirilir.

Hatta üzerinden siyaset üretilerek fayda bile sağlanır.

Gerçek ötesi belediyecilikte gerçekler oy kaybettirecekse hasıraltı edilebilir, üretilecek bahanelerle ötelenebilir, yeter ki üretilen gerekçeyi seçmen satın alsın.

Abartılı reklamlar ve Goobels’in “büyük yalan teorisi” bu algıyı yüksek tutmada işe yarayacak birer siyaset aracıdır.

Yalan politikada her zaman vardır ve bu Türk siyasetinin bir gerçeğidir.

Ancak gerçek ötesi yaklaşımdaki yalan farklıdır. Seçmendeki öfke ve nefretle birleştiğinde o yalan kalıcı hale gelir ki, sahte halkçı (popülist) “ihtiras kuşlarının”tam da istediği budur.

Çünkü eğriyi, doğruyu kimse sorgulamaz, sorgulasa bile piyasada karşılık bulamaz, yalnız kalır.

Pazar günü sandık başına gidecek olan Aydınlıyı geleceği adına gerçek belediyeciliği uygulayacak olanları yetkilendirme konusunda zor bir sınav bekliyor.

Kullanacağı oyla Aydın halkı sadece belediye başkanlarını seçmeyecektir, çocuklarını hatta torunlarını bekleyen gurbet hayatının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin de kararını vermiş olacaklardır.

Seçimlerin milletimize ve memleketimize hayırlı olmasını diliyorum.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!