Aydında en çok sevdiğim şey EFE dendiği zaman akan suların durmasıdır. Şartlar ne olursa olsun, düzen nereye giderse gitsin EFE dendiği vakit akan sular durur ve gerekirse tersine akmaya başlar. Buda vakti zamanında vatan için çekilen çilenin bilincinde olmanın ve o kara günlerin bir karakter manzumesi olarak ilmek ilmek mutfakta ki kap kacağından giydiği elbiseye kadar işlenmesinden gelir. Çünkü Aydın Halkı bilir vatanın tehlike de olması ne demek

Vatanın bölünmez bütünlüğü ne demek bilir

Kardeşlik ne demek onu da çok iyi bilir ki Aydın’da Türkiye’nin her yerinden motif motif her mahallesinde biri vardır ve bu bir kültür çeşitliliği, birliktelik olarak yoğrulmuştur ve benimsenmiştir.

Şimdi gelelim konuya; Aydın farkında bir şekilde önünü görmekte artık sap ile samanı ayırma farkındalığına ermektedir. Önceden seçimlerde partiydi, liderdi, söylemdi propagandaydı hepsi geçerliydi ve her seçimde bunlar stratejik söylemler olarak planlanır ve uygulanırdı. Herkeste kendi partisinin iktidarda olmasını istediğinden mütevellit buna inanır hatalarını sineye çeker ve davasını kendince savunurdu.

Şimdi…

Şimdi öyle değil.

Artık zaman propaganda, yetkinlik, strateji, ekonomik vaatler değildir.

Artık zaman sineye çekilecek;  aman hangimiz hata yapmıyoruz ki konumunda ele alınacak hatalar manzumesi kadar basit değildir.

Siyasi partilerin iktidar mücadelesinde bireysel olarak yapmış oldukları handikapları bu seçimde halk görmezden gelecek gibi görünmüyor. Daha önce 7 Haziran seçimlerinde de aynı şeyi söylemiştim. Aydın yapısal olarak klişeleşmiş bir alışkanlıklar kitlesi barındırmaz. Düşünen, analiz eden bir yapıya sahiptir gerekirse 40 yıllık alışkanlığını devre dışı bırakabilir. Gerçekten de öyle oldu; partinin önde gelenlerine ders olsun diye tercihini değiştirdi ve dengeler değişti.

Şimdi yine aynısı olacak halk artık gözünü açtı ve klişe particilik algısı ile düşünmüyor. Körü körüne bağlılık algısının getirdiği yeri görüyor. Sadece Genel Sağlık sigortası için toplanmış kalabalık arasında şöyle bir yoklama çektiğimizde bunu çok rahat gördüm. Orda köyden, kenar mahalleden, üniversiteden ve askerden gelen insanlar bir yandan form dolduruyor bir yandan da neden borçlu olduklarını anlamadıklarını ifade ediyorlardı.

Sohbette Karaköyden ihtiyar bir amca diyor ki “evlat beni borçlandırmışlar. Neden ben işsizmişim. İşi ne yapacağım ki yaşım yerinde ve hastayım.” Doktora gitmek için bu gerekiyormuş. Evet, sadece doktora gitmek için işsiz, yani parası olmayan kişiler prim yatırmak üzere başvuru yaptı. Doğru ise Türkiye genelin de bu rakam 6 milyonu buluyormuş. En az prim seviyesi 60 TL olsa çok ciddi bir rakamın vatandaştan toplandığı kanaatine varıyorsunuz.

Vatandaş bunu görüyor.

Ve tercihini ona göre yapıyor. Artık oy ne olursa olsun iktidar olmak için değil.

Artık oy huzur için, gerçek barış için, gerçekten milli değerlere geri dönmek için verilecek,

Artık Oy 1945’ler ile 2015’li yılları kıyaslamak için, 1990’lı yıllarda ki kötü olayları hatırlatıp zihnimizde ki korkuyu uyandırmak isteyenler için değil. Artık oy dün dediği ile bugünkü arasında tutarsızlık olan, acaba şöylede olur muydu? Kararsızlığında olanlar için değil.

Çok sevdiğim bir büyüğümün dediği gibi artık insanlar kandırılmak istemiyor.

Oy artık sadece kendileri ve kardeşleri için

1 Kasım günü saltanatın kaldırılması nasıl bu toplum için bir devrim ise inanıyorum ki aynı devrimi halk bu seçimde yapacak. Görülen odur ki Aydınlının bir gün dahi geleceğinden çaldırmaya niyeti yok.

Hayırlı olması dilek ve duası ile vesselam.