Aydın’ın biri Aydın-Denizli Karayolu’nun kuzeyinde diğeri güneyinde iki fay hattı üzerine kurulu birinci derece deprem bölgesi olduğu gerçeğini bilmem bilmeyenimiz kaldı mı?

Olmadığını düşünüyorum, zira bu gerçek gerek 1999 büyük Marmara Depreminden sonra gerek sonrasında Ege ve Marmara Bölgesi’nde meydana gelen her sarsıntının ardından bu işin uzmanları tarafından sürekli dile getirilmiş, sağır sultan dışında, duymayan kalmamıştır.

Bu anlamda ”geliyorum” diyen İzmir Depreminden Aydın’da kıyı kentleri Didim ve Kuşadası’nda meydana gelen küçük hasarlar dışında can kaybı olmadan kurtulmamız şüphesiz sevinilecek bir durumdur.

Ancak geçmişteki depremleri gerek devlet gerek birey olarak en az hasarla atlatmada yeterli analizleri yapmadığımız dikkate alındığında yeni İzmir Depremi sonrası da ‘tarihin tekerrür etmeyeceğini’ söylemek Aydın için kehanet olmasa gerek.

Deprem uzmanlarının İzmir Depremine neden olan Seferihisar Kırığının sağında ya da solunda aynı şiddette bir depremin olacağı öngörüsünde bulunmalarına rağmen…

Ancak deprem karşısındaki sorumluluğu 1-Devlete,2-Vatandaşa ait olmak üzere ikiye ayırmak gerektiğini, ağırlıklı olarak ikinciler üzerinde durmanın daha yararlı olacağını düşünüyorum.

Sorunu bu şekilde belirtmem ikinciyi hafife aldığım ya da yok saydığımdan değil tedavisinin hem sistemi ilgilendirmesinden hem de ahlaki boyutunun olmasından…

BİR: Okullarda eskiden Yangın Söndürme Teşkilatları vardı. Görünür bir yerde üzerinde “YANGIN” yazan kırmızı boyalı kovaların yer aldığı bir kaide ve yandaki çerçevede öğretmenlerin ekip başı olduğu öğrencilerin adları olan ilk yardım, kurtarma ve yangın söndürme listeleri yer alırdı.

Ama ne var ki, bunun olası bir yangın olayında bir karşılığı olmadığını, denetlemeye yönelik göstermelik olduğunu, teftişe gelen müfettişler de bilirlerdi.  

Bu güne kadar olan depremlerden yeterli ders aldığımızı söyleyemeyiz derken anlatmak istediğim kentlerdeki deprem toplanma bölgelerinin işlevsizlikte okullardaki Yangın Söndürme Teşkilatlarına benzemesidir.

Vatandaş Adnan Menderes Stadının toplanma bölgesi olduğunu İzmir Depremi sonrası öğrendi.

İKİ:2018 Milletvekilliği seçimleri arifesinde devletin yürürlüğe koyduğu İmar Barışı’nda affı istenen yapının depreme dayanıklılığında sorumluluğu mal sahibine bırakması depremlerden yeterli ders çıkarılmadığına başka bir göstergedir.

ÜÇ: Efeler’de olası bir depremde birinci derece yıkılma tehlikesi olan binaların bulunduğu ve o nedenle 2013’de Kentsel Dönüşüm Alanı seçilen Ilıcabaşı Mahallesi’nde yedi yıldır çivinin bile çakılmaması depremi hafife almanın başka bir örneğidir.

DÖRT: Bu güne kadar olan depremlerden yeterli ders çıkarılmamasını vatandaşın imar ve inşaat işlerini siyasetin finans kapısı, siyasetçinin zenginleşme aracı olarak görmesi tevatür derecesinde yaygın bir görüştür.

Bu saydıklarım yürürlükte olduğu sürece bu memlekette daha çok İzmir Bayraklı’da çöken sekiz katlı “Rıza Bey Apartmanı” yerle bir olacak demektir.

Çünkü bunların her biri baş edilmesi zaman isteyen hem sistem sorunu hem de ahlak meselesidir.

Benim üzerinde durmak istediğim olası bir depremde ‘Rıza Bey Apartmanlarından’ kurtulmalarında çoğu insanımızın ihmal ettiğini düşündüğüm basit önlemleri içeren aile içi eğitime dayalı konulardır.

BİR: Gerek ailecek gerek şahıs olarak olası bir depremde kullanmak üzere aile ya da şahıs olarak bir “Afet ve Acil Yardım Çantası” hazırladılar mı?

İKİ: Deprem meydana geldiğinde hangi aile bireyi evin neresinde kendini korumaya alacak, ayrıca evde çocuk ya da yaşlı varsa yanlarına almada görev bölümü yaptılar mı?

ÜÇ: Deprem sonrası dışarı çıkmak gerektiğinde aile bireylerinin nerede toplanacaklarından haberi var mı?

DÖRT: Aile parçalı, anne baba, çocuklar aynı ya da farklı kentlerde ikamet ediyorlarsa doğrudan iletişime geçmek için her birinin telefonunda AKUT Güvenlik Programı yüklü mü?

BEŞ: Bir kimse göçük altında kalması halinde telefonunu uzun süre şarjı bitmeden kullanmasını biliyor mu, ayrıca telefonunda arama kurtarma köpeklerinin de duyarlı oldukları “Akut Siren Sesi Programı” var mı?

ALTI: Bireyler ya da aile reisleri menkul(taşınabilir) kıymetleri, kimlikleri, bankamatik kartlarını ya da benzeri eşyalarını korumada deprem öncesi gerekli önlemleri aldılar mı?

YEDİ: Olası bir depremde devrilme tehlikesi olan dolap benzeri mobilyaların duvarla irtibatının sağlamlığını test etmeyi düşündüler mi?

SEKİZ: Önceden gerek ailecek gerek şahıs olarak neyin nasıl yapılacağının kararını almak ve bireylerin olası depremde bu kararlar doğrultusunda hareketi sağ, salim kurtuluşun en kestirme yolu olacaktır.

DOKUZ: İnsanlarımız oldukça yardımseverdir. Ancak iyi niyetle de olsa depremde göçük altından canlı çıkarmada rehbersiz, bilinçsizce yapılacak yardımların fayda yerine zarar getireceği iyi bilinmelidir.

ON: Sonuç olarak diyorum ki, bizim insanımızın olaylara yaklaşımı ya ifrat(abartma) ya da tefrit(hafife alma) noktasında olduğu bir gerçektir. Hâlbuki makul olanı itidaldir, yani ikisinin ortasıdır.

Depremi de ne fazla abartmalıyız ne hafife almalıyız. Önceden almamız gereken tedbirleri eksiksiz almalıyız ve her türlü sonuca hazırlıklı olmalıyız.

Unutmayalım ‘Rıza Bey Apartmanları’ göçüğü altında kalmamak, en kötüsü olsa bile kurtulmak önceden alacağımız tedbirlerle mümkündür.

Yeter ki, işi şansa bırakmayalım, önceden sıkı tutalım.