Asıl öykü anlamına gelen hikâye terimi gelecek sözcüğü ile birlikte kullanıldığında ümit anlamına geldiğini bilmeyen yoktur sanırım.

Aynı şekilde insanı yaşama tutunduranın da ümit ve hayaller olduğunda da herkes hemfikirdir.

Bütün insanların tutunacak dalı durumundaki ümit ve hayaller asıl gençler için gereklidir.

Gençler ümitleriyle, yaşlılar anılarıyla yaşar cümlesi bu gerçeğin bir ifadesidir.

Ayrıca her genç gelecek hikâyesini yani hayallerini ve ümitlerini zorunlu olmadığı hallerde doğduğu, büyüdüğü memleketinde gerçekleştirmek ister.

Bu da gösteriyor ki, insanların doğduğu topraklarla aralarında gizemli bir bağ vardır, insanın doğduğu yere duyduğu özlem bunun bir sonucudur.

Bu anlamda Aydın coğrafyasıyla, eşsiz bereketli ovasıyla, yaylalarıyla, deniziyle özetle dağından akan yağıyla, ovasından akan balıyla özlem duyulmayı hak eden nadir yerlerdendir.

Öyle ki, eşine ancak Binbir Gece Masalları’nda rastlanır dense abartı değil bilakis bir gerçeğin ifadesi olur.

Nitekim kırk yıl öncesine kadar bereketli Aydın Çukuru bir cazibe merkeziydi.

Sadece kendi insanlarının değil bütün Ege’nin hatta Konya’ya kadar bütünüyle bölge insanına iş imkânı sağlayan bir ekmek teknesiydi.

Sanayi Toplumunun sonu, dünyanın ritminin değiştiği Bilgi Toplumunun başlangıcı 1990’lı yıllara kadar bu ekmek kapısı özelliğini sürdürdü Aydın.

O yıllar aynı zamanda dünyada gümrük duvarlarının yıkıldığı, malların serbest dolaşıma açıldığı yıllardır.

Küresel ölçekteki bu değişim şu anlama da geliyordu:

 Dünya ticaretinde teknolojik evrim geçiren tarım ürünlerinin gümrük duvarlarının da yıkılması sonucu katma değerinin evrim geçirmeyene kıyasla üçe, beşe katlanmasıydı.

Nitekim faks, internet başta iletişim alanında sağlanan gelişmeler önceleri metropoller üzerinden yapılan ticareti taşra illerinde hatta ilçelerinde de yapılabilir hale getirdi.

Teknolojik alandaki bu buluşlar aynı zamandaTürkiye’de hatta dünya ölçeğinde kentler arası rekabeti başlattı.

İşte bu gelişmelerin başlangıcı 1990’lı yıllarda bu dönüşüm basiretini gösteren gerek ulusal gerek yerel siyasi aktörler ülkelerin ve kentlerin gelecek hikâyelerini revize ettiler ve aynı zamanda yarışa soktular.

Aydın işte o treni kaçıran kentlerden biridir, kaçırdığı için de milli geliri yıldan yıla göreceli olarak azalmakta bir yandan fakirlik bir yandan işsizlik  çetrefil sorunlarla boğuşmaktadır.

Aydınlı sanayici Urhan Kurtulmuş kaçan tren konusunda “eğer Aydın bu dönüşümü ıskalarsa ki,öyle görünüyor fazla değil 25-30 yıla kalmaz gençleri işsizlikten Denizli-İzmir Asfaltı üzerinde gazoz satmak zorunda kalırlar,” demişti.

Urhan Kurtulmuş bu tespiti davet üzere geldiği Valilikte Recep Yazıcıoğlu döneminde Kenan Mortan’ın hazırladığı Aydın’ın Stratejik Planını güncellemekle görevli komisyonda yapmıştı.

Ne yazık ki, onun o günkü öngörüsünü ne Aydın’ın gelecek hikâyesini revize etmekle yükümlü siyaset erbabı ne de bunun alt yapısını hazırlamak durumunda olan belediyeler, ticaret odaları ve diğer gönüllü kuruluşlar görebilmişti.

Ardından da popülizmden başka hüneri olmayan vasatın iktidarına teslim olan Aydın adeta kasabaya döndü.

İş piyasası da ucuz iş gücü cennetine, siyaset alanı vasatın umut tacirliğine dönüştü.

Dönüşüm eylemini yapamayanların, siyaseti tıkayanların genelde memleket özelde Aydın insanını sürüklendikleri yoksulluk çıkmazı ortada…

Türkiye’de 15-25 yaş arası her 100 gençten 62’si yurt dışında yaşamak  istiyor.

Bu oranın beyaz yakalıları mutlu edecek iş ve çalışma ortamı olmayan Aydın’da daha yüksek, yüzde 75’lerin üzerinde olduğu öngörülebilir.

Son 15 yıldır Aydın’ın fakirleştiğinin göstergesi ekonomideki geri gidiş bu gerçeği doğrulayan başka bir veridir.

2004 yılı Kişi Başı Milli Gelir ortalaması 5 bin 961 dolarken Aydın ortalaması onun da gerisinde 4 bin 839 dolarda kaldı.

2018 Türkiye ortalaması 9 bin 448 dolar olurken 2004’e göre makas Aydın aleyhine daha da büyümüş 6 bin 856 dolar olmuştur.

2019 Türkiye geneli kişi başı milli gelir TÜİK tarafından TL üzerinden 52 bin 316 TL olarak açıklanmıştır.

Dolara çevirdiğinizde karşınıza çıkacak miktar 7 bin dolar dolaylarında bir rakamdır.

2019 Aydın ortalaması ise Türkiye’nin 14 bin 427 TL gerisinde, 37 bin 887 TL’dir.

Dolar ölçeğinde ise 5 bin dolara karşılık gelmektedir.

Bu demek oluyor ki,2019’da Aydın fakirlikte 2004’ü yakalamaya ramak kalmıştır.

Tamamı salgınla geçen 2020 milli gelirinin ekonomideki daralmanın da doğal bir sonucu 2004’ün de altına, 4 bin dolar seviyesine düşeceğini öngörmek kehanet olmaz.

Bu fakirleşme olgusunun doğal olarak topluma, çarşıya, pazara elbette yansımaları da olacaktır.

Bunlar işsizliktir, alım gücünün zayıflamasıdır, esnafın kira, elektrik, doğalgaz faturalarını ödeyememesi, kredi kartı borçlarının birikmesidir, aile içi geçimsizliktir, boşanma sayılarındaki artıştır.

Bütün bunların temelinde yatansa 1990’lı yıllarda günün siyasetçileri, oda yönetimleri ve diğer kuruluşlar tarafından dönüşüm adımının atılamaması, Aydın’ın geleceğe taşıyacak hikâyesinin yazılamamasıdır.

Daha da üzücü olansa fakirleşme devletin resmi rakamlarıyla ortaya konduğu şekilde 15 yıl geriye gittiğimiz ortadayken ne belediye başkanı ne milletvekili, siyasetçiden kötüye gidişle ilgili bir sesin çıkmamasıdır.

O zaman da insanın aklına yoksa istenen Aydın’ın planlı bir şekilde yoksullaşması mı, sorusu takılıyor.

Bu durumda da bu makamlar niye var, buralara seçilenler o makamları kendi çıkarlarını için mi işgal ediyorlar, sorusu herkes için bir hak oluyor.

Aydın ne coğrafyasıyla ne insanıyla ne de sahip olduğu doğal ve kültürel zenginlikleriyle bu manzarayı hak ediyor.