Geçtiğimiz hafta Aydın’ı iki bakan ziyaret etti. İlki Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı A.Eşref Fakıbaba, diğeri de Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü.

Bu ziyaretler Aydın sanayisi, tarım ve hayvancılığı için yapılanları görme, birinci elden sorunları yerinde tespit ve çözüm üretme açısından son derece önemliydi.

Zira Aydın, Türkiye’de yağlık zeytin üretiminde birinci, süt üretiminde yedinci sıradadır. Pamukta üretim birinciliğini GAP’a kaptırsa da kalitede üstünlüğü bizdedir.

İncir üretimindeki payı yüzde 61,8, kestanede yüzde 33,2, kerevizde yüzde 80,7 ve enginarda yüzde 18,3’dür.

Ege Bölgesi’nde Aydın sanayide firma ölçeğinde ihracatta İzmir, Manisa, Denizli’nin ardından dördüncü sırada yer alan bir ildir.

Tarım Bakanı Aydın’da iki gün kaldı, program yapılırken sektör temsilcileri ile buluşturma yerine zamanın büyük bir kısmının ziyaretlere ayrılması Aydın’ı yakından tanımayanlardaki sorunsuz bir il olduğu algısını bakanda da uyandırdı.

Bu önyargıyı güçlendiren sadece hazırlanan program değildi.

Çine’de yapılan toplantıda sektör temsilcilerinin ve vatandaşların haklı ancak neden, niçin, nasıl sorularının cevapsız kaldığı yazılı bir gerekçeye dayandırılmayan ucuz mazot, ucuz gübre gibi sözlü genel istekleriydi.

Bu vesileyle bundan yıllar önce bir dönem Aydın milletvekilliği yapan (DYP) Tunç Bilget’in söylediği “gururlu Aydın halkı devletten ne isteyeceğini bilmez” paradoksuna bir yenisi, “nasıl isteneceğini” de bilmez yargısı eklendi.

Bu konuda kabahati sade vatandaşa yüklemek, onu bu sistemsizliğin sorumlusu saymak haksızlık olur.

Ziraat Odası Başkanı hazırlık olmak üzere ziyaret öncesi ilçe oda başkanlarını ve sektör temsilcilerini toplayarak gerekçeli istekleri içeren Bakan’a sunulacak bir dosya hazırlayabilirdi.

Zira bir bürokrasi deyimidir, söz dosyaya girmez. Bu tür gerekçeli olmayan konular ne yatırım programına alınır ne de bütçeden ödenek ayrılır.

Eskiler bunu gelir, geçer anlamında sigara paketi üzerine yazılan isteklerdir, diye tanımlarlardı.

Bunların ortaya koyduğu gerçek devletten istekte bulunmanın bir yöntemi, usulü olduğudur.

Buna rehberlik edecek olan da Ziraat Odası gibi STK’lardır, yerel siyasetçilerdir. Öncülük yanında Ankara bürokrasisinde takibini yapacaklar da milletvekilleridir.

Ziraat Odalarının böyle bir hazırlığı olmamasına bir de Meclis Tarım Komisyonu üyesi Mehmet Erdem’in bilinmeyen bir nedenle Bakan’a eşlik etmemesi bu alanda Aydın’da sorun yok algısının pekişmesine yol açtı.

Mehmet Erdem, Bakan’ın bu ziyaretini Aydın için fırsata dönüştürmeliydi. Bu hem bir milletvekili hem de tarım komisyonu üyesi olarak onun göreviydi.

Yetkili ve etkili bir milletvekili olarak mesela Çine Bölgesi’ne Hayvancılık Besi İhtisas Sanayi Bölgesi, Doğu, Nazilli Bölgesi’ne de Hayvancılık Süt ve Süt Ürünleri İhtisas Sanayi Bölgeleri kurulmasını istemeliydi.

Mesela sadece enerji üretiminde kullanılan jeotermalin seracılıkta da kullanımı için Sayın Bakandan kanun değişikliğine öncülük etmesini gündeme getirmeliydi.

Bunlar ütopik istekler değildir.

Belediye Başkanı’nın Tarım Bakanlığından Erzurum’a sera kurulmasını istediği bir devirde bu talepler hayali olmaktan öte hem yerinde isteklerdir hem de elzemdir.

Aydın’ın ve Aydınlının hakkıdır. Bir milletvekili buna aracılık etmeyecek de neye edecek?

Bakan Faruk Özlü’nün ziyareti

Tarım Bakanı’ndan iki gün sonra (09.11.2017) bir günlüğüne Aydın’ı ziyaret eden diğer bakan da Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanı Faruk Özlü’ydü.

Ona iki gün önceki Tarım Bakanının programına katılmayan Mehmet Erdem de eşlik etti.

Birlikte ADÜ’de Teknokent adıyla kurulan “barakakent’in” açılışını yaptılar.

Teknokentler bilim ve teknoloji alanındaki buluşları ve gelişmeleri girişimcilerle bilim adamları aracılığı ile sanayi alanına aktarmak için genelde üniversiteler bünyesinde kurulan teknoloji merkezleridir.

Binalarıyla, çevre düzenlemesiyle, laboratuarıyla, ofisleriyle, teknik ve sosyal bölümleri ve Ar-Ge birimiyle bir bütündür.

Ancak ADÜ bünyesine kurulan şekliyle teknokentlere Bakan tarafından açılışı yapılmakla resmiyet kazanan bir yenisi, Yörüklük geçmişimize uygun “seyyar barakakentler(!)” de eklenmiş oldu.

Kurulduğu arazi fay hattı üzerinde olduğu düşünüldüğünde barakakent aslında doğru bir seçimdir(!). Zira teknokentin yapım izni kurulan yerde deprem riski olmaması şartına bağlıdır.(Yön. md/6-5)

Aynı işi AYTO’nun eski Tanı TIR’ı da görebilirdi(!). O daha pratikti demek ki, Hakan Ülken’in konteynır almak yerine onu vermek aklına gelmedi.

Bakanın bazı kuruluşları ziyaretinde de gözlendi ayaküstü, basmakalıp her hangi bir projeye dayanmayan para istemeler.

Demek ki, bu sadece tarım kesimindeki üreticide yaygın bir eksiklik değil bütünü kapsayan bir hastalık. Bir kez daha görüldü ki, herkes laf olsun torba dolsun havasında.

Üst düzey bürokratın ise derdi başka. Nahoş bir olayın meydana gelmesinden korkusuna Bakanı halkın içine çıkarmadan göndermek.

Her nasılsa bu sefer bu yasak delindi.

Tarım Bakanı İl Tarım Müdürlüğünden partiye kadar yürüdü ve yol üzerindeki vatandaşlarla sohbet etti.

Diğer Bakan Faruk Özlü de AYTO’dan Bilim Teknoloji ve Sanayi İl Müdürlüğüne yaya olarak geldi ve Fakıbaba gibi yol üzerindeki esnaf ve vatandaşla selamlaştı.

Aydınlının da tek istifadesi bu oldu… Denk gelenler Bakanların elini sıktı.

Hepsi bu kadar.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA