Oldum olası kitapları hep sevmişimdir. Ama bunların içinde de en çok, tanıyıp bildiğim ve değer verdiğim kimselerin yazdığı kitapları sevmişimdir. Çarşıda-pazarda karşılaştığımda merhaba deyip ayaküstü hal hatır sorabileceğim, oturup çay içip sohbet edebileceğim, karşımda kanlı canlı görüp konuşabileceğim yazarların kitapları apayrı bir haz vermiştir bana.

O gün öğle saatlerinde, beni arayıp kitabını imzaladığını ve öğleden sonra bir yerde buluşup vermek istediğini söylediğinde, ilkin o dediği saatlerde hiç müsait zamanımın olmadığını, misafirlerimin olup, onlarla bir program yaptığımı söylemiştim. Ama iyi ki de bu sözümden saniyeler içinde caymışım. İyi ki de hemen o anda, o kitabına ne emekler harcadığı, o kitabın onun için nasıl bir bir evlat mesabesinde olduğu ve imzalayıp bana sunmak isteğindeki içten duygusu gönlüme düşmüş de,  kafamda bir formül oluşturup, programımı da bozmadan onunla buluşmuşum.

Nemli ve soğuk bir Aydın kışında, çay bahçesinin tenha bir köşesinde çaylarımızı yudumluyoruz. Önümde ak saçlı ak bıyıklı Yörük kocası Ramazan Ergün hocamın “Aydın’ı Aydınlatanlar” isimli kitabı. Gözüm kitapta, aklım Ramazan hocamın anlattıklarında. Çisil çisil yağmur yağıyor.

Ama ne yazıktır ki, mis gibi yağmur ve toprak kokusu duyacağım yerde, inceden, Aydınlıların çok iyi bildiği o çürük yumurta kokusu geliyor burnuma. Belki bu yüzdendir kitabın ismini okuyunca aklıma hemen tersi geliyor “Aydın’ı Karartanlar’’diye… Böyle bir kitap yazılsa nasıl olur, diyorum kendi kendime. Kim yazar, kim okur, içinde kimler olur, diye de hızlıca düşünmeden edemiyorum. Bir yandan da İsmet Özel’in Amentü şiiri ve şiirin giriş mısraları dolanıyor dilime:

İnsan eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı.

İnsan faydalı olduğunca insandır. Aydınlatabildiğince eşref-i mahlukattır, diyorum.

Elimde, el emeği göz nuru, nev-i şahsına münhasır bir eser. Şimdi sizlere bu kitabı anlatsam, biliyorum beceremeyeceğim. Zaten bir eseri de en iyi yapan anlatır değimli?  Bu gerçekten hareketle, kitabın içeriği hakkındaki bilgiyi yazarından alalım istiyorum:

Bu kitap Aydın’ın ilk çağlardan başlayan tarihini, Tralles’ten Leşkeri Eli’ne, Bilad-ı Leşkeri’den Aydın Sancağı’na, en sonunda Aydın iline gelene kadar geçirdiği evreleri; Bugünkü Aydın Coğrafyası üzerinde kurulmuş antik devirlerden bu yana medeniyetleri, yine bu coğrafyada ecdat tarafından yaptırılmış Türk-İslam eserlerini, Milli Mücadele’de yaşanan acıları, başta Evliya Çelebi olmak üzere gezginlerin şehrimiz hakkındaki izlenimlerini, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şehrimizi ziyaretleri süreci ve tespit edilebildiği kadarı ile Aydın’ın yetiştirdiği aydınların biyografilerini ihtiva etmektedir.

Aydın tarihi ve kültürüne önemli bir katkı sağlayan “Aydın’ı Aydınlatanlar” isimli kitabı için Ramazan Ergün hocamızı tebrik ediyorum.

Bir yandan da, Allah’ın biz insanlar için gerekli olan nimetleri fazlasıyla lütfettiği, havası, suyu, toprağı, denizi, güneşi ve tarihi ile bırak Türkiye’nin, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan bu kadim şehri karartabilmeyi nasıl becerdiklerine şaşıyorum. Bir gün birisi çıkıp da bütün bunları yazar mı diye de, düşünmekten kendimi alamıyorum. Hani bazı sorunlar vardır, bu gün çözmesen yarın çözersin. Bu gün eksikse yarın tamamlarsın. Yarın olmazsa daha yarınlarda tamamlarsın. Trafik sıkışıklığı, kaldırımların darlığı, yolların bozukluğu, iş sahalarının yetersizliği, bürokrasinin hantallığı gibi…  

Fakat toprağı, suyu, havayı ve bununla birlikte insanların ve diğer canlıların yaşamını doğrudan etkileyen her türlü sanayi ve jeotermal ağırlıklı kirlenme ve yok edilişlerin geri dönüşü yoktur. Kaybolan tarım arazilerinin, içilemez-kullanılamaz suların ve solunamaz havanın kolay kolay geri dönüşü yoktur. Bundandır ki on küsür yıldır, Aydın şehrinin bilek damarlarının kesilişine izin veren, bu yok edilişe bir şekilde ortak olan, zararlarını bildiği halde bir şekilde sessiz kalan, politikacısından sanatçısına, iş adamından gazetecisine, o ve bu dönemlerde yaşayan etkili ve yetkili herkesin “Aydın’ı Karartanlar” kitabına girmeye aday olduklarını düşünüyorum.

İnsan faydalı olduğunca insandır. Aydınlatabildiğince eşref-i mahlukattır, diye bitirirken yazımı;

Ramazan Ergün hocamıza öğretmenlik hayatı boyunca yetiştirdiği öğrencileri ve ayrıca meydana getirdiği bu özgün eseriyle Aydın’ı aydınlatanlardan biri olduğu için sonsuz teşekkürler ediyorum.

Aydın’ı karartanlara ise söyleyecek pek bir şey bulamıyorum. Üç kuruş para, üç kuruşluk menfaat, üç kuruşluk dünyalık ve üç kuruşluk makam-mevki için, yaşayan yüz binlerce insan ve yüz binlerce gelecek kuşağın ömrünü heba etmeye, yaşamlarını zehir etmeye değer mi diyorum.

Tarih onları elbet yazacak, ama o gün yazılanları okuyabilecek insan kalacak mı onu bilmiyorum.

 

Sağlıcakla…

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!