Cumhurbaşkanı adaylarından Muharrem İnce Salı günü (5 Haziran) Aydın’daydı ve Kent Meydanı’nda oldukça kalabalık bir mitingde halka konuştu.

Alana bir saat gecikmeli güneşin etkisini kaybettiği saat 19’da gelmesi katılımı etkiledi.

 Ancak bundan da önemlisi cadde ve kaldırımların, meydanı görebilen evlerin balkonlarının doluluğu ve ona olan yoğun ilgiydi.   

Vatandaşlarla konuşmalarımızda gördük ki, geçen hafta yapılan Fenerbahçe kongresinde favori Aziz Yıldırım’ın Ali Koç karşısında aldığı yenilgi CHP’li seçmene umut olmuş.

Her kimle konuştuysak Muharrem İnce’nin performansından hareketle konuyu Fenerbahçe kongresine getirmesi bize bir hayli ilginç geldi.

Görünen kadarıyla Muharrem İnce’nin pozitif enerjisi CHP’li seçmeni konsolide etmenin de ötesinde kazanacaklarına dair güveni de artırmış.

CHP’ye kazandırdığı bu dinamizmle Muharrem İnce 1970’lerdeki,mavi gömlekli, “Karaoğlan Ecevit” efsanesini CHP’ye tekrar yaşatmaya aday gibi görünüyor.

Artık Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkanlıktan öyle ya da böyle çekilirse yerine geçecek isim tartışmasız bellidir, Muharrem İnce

Beklendiği gibi Muharrem ince’nin hedefindeki isim Aydın’da da AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Konuşmasına onunla başladı, onunla bitirdi desek yeridir.

Bu şekilde neden olduğu coşku ve karşılığında aldığı alkışa bakıldığında Recep Tayyip Erdoğan gibi onun da damardan girmede özel ayrı bir yeteneği var.

Ayrıca ikili arasındaki bu benzerlik tesadüf değil.

Her ikisinin de aile yapısı, yetiştikleri sosyal çevre aynı. Recep Tayyip Erdoğan’ın çocukluk ve gençlik yılları Kasımpaşa’nın kenar semtinde geçmiş Muharrem İnce’nin ise Yalova’nın Elmacık Köyünde…

Aileleri sahip olduğu değerler açısından da birbirine benziyor. Orta gelir grubundan dindar, muhafazakâr aileler.

Onun için Recep Tayyip Erdoğan’ın yoksul bir hanede yer sofrasında, bağdaş kurarak aynı kaptan yemek yemesi, taksi durağını ziyarette taksicilerle konuşma şekli ya da bir cenazede tabutu omuzlaması, Muharrem İnce’nin de hitap tarzı, giyinişi, traktör üzerinde saman balyalaması, ayakkabı boyacısıyla sohbeti eğretiye kaçmıyor, üzerlerine oturuyor.

Siyasete atılıncaya kadar görmüş, geçirmişlikleri de aynı şekilde benzer.

Muharrem İnce’nin belli bir süre devlet okullarında öğretmenlik yapması dışta tutulursa her ikisi de ekmeklerini ticaretten kazanmışlar.

Onun içindir ki, insanlarla iletişimde, dostlukta, onları tanımada, anlama ve sorunlarına yaklaşmada diğer liderlere göre farklılar.

İslamköylü Süleyman Demirel’in de insanlara verdiği değer farklıydı, o Anadolu insanına başka bir gözle bakardı.

Gerçek anlamda lider de ancak böylelerine deniyor.

Bu özelliklerinden dolayı her kesimden insanlar kendilerinden bir şey buldukları için onlara inanıyor, güveniyor, peşlerine takılıyor, gözü kapalı oylarını veriyor.

Muharrem İnce olayına bu yönüyle bakıldığında Erdoğan’ın karşısına yıllar sonra ilk defa onunla aşık atabilecek birisinin çıktığını söylemek pek yanlış olmaz sanırım.

Oyunu verir, vermez herkesin kendine kalmış bir iştir ancak demokrasi ve toplum barışı adına bakınca Muharrem İnce’nin bir hakkını teslim etmek gerekiyor.

Adı ilk açıklandığında en sert kampanyayı onun yürüteceği sanılıyordu o böyle düşünenleri yanılttı ve kendi dışındaki adayları ziyaret ederek destek anlamında her birinin hesabına sembolik bir para yatırma inceliğinde bulundu.

Onun bu hareketi kampanyaya ayrı bir çeşni kattı ve  “âşıklar yarışması” hüviyeti kazandırdı.

Ayrıca o bir taraftan eleştirirken diğer yandan da dinleyenlere tebessüm ettiriyor.

Mesela “benim en büyük rakibim promterdir” sözleriyle Tayyip Erdoğan’ı zarif bir dille eleştirmesinin ardından ”ama o camdan ben candan konuşuyorum,” diyerek, zekice ayrıldığı yönü ortaya koymayı da ihmal etmiyor.

Bir taraftan kendini savunurken diğer yandan ürettiği polemiklerle öfkeli seçmene damardan giriyor, gazını alıyor.

“Beni gariban diye eleştiriyor, ben senden beş ay önce milletvekili oldum. Ben kıdemliyim, askerde olsak ben çavuş, sen onbaşı olurdun. Benim zengin olamadığım bir yerde sen nasıl oldun?”

“O Büyük Orta Doğu projesinin eş başkanlığını yaptı. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olacağım.”

Eleştiri ve ithamlara yanıt veriyor.

“Ben Cumhurbaşkanı olursam camileri yıkacakmışım. Buraya gelmeden Mesut Abi’ye de sordum Özlem’e de… Onlar Aydın’da camileri deterjanla yıkatıyorlarmış,”diyerek dalgasını geçiyor.

Siyasi literatüre yeni sözcükler katıyor.

“Bu konuda bana çakıyorsun da bizim askerlerin başına çuval geçiren Amerikalıya niye çakmıyorsun,” sözleriyle “çakma” sözcüğünü kazandırması gibi.

Hatırlanacağı üzere daha önceki konuşmalarından birinde Cumhurbaşkanı da “kimse benim adıma racon kesemez” diyerek racon kelimesini siyasi literatüre sokmuştu.(20.08.2017)

Sonuç olarak Muharrem İnce esprili konuşmalarıyla hem Cumhurbaşkanına cevap yetiştiriyor hem de aralara serpiştirdiği esprilerle o konuşmalarını süslüyor.

Kampanya da arzulanan bir şekilde gerilimden uzak bir atmosferde devam ediyor. Aydın’da bunu yakından gördük, yaşadık.

Muharrem İnce Cumhurbaşkanlığını kazanır mı, bilinmez ancak bu performansıyla Aydın’da partisinin üzerinde oy alacağı kesin.

Benim mitinge katılanlardan tespitim bu.

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA