İzmir’den Antalya’ya kadar olan coğrafyada zeybeklik kültürü ve folkloru yaygındır.

Bu kültürün ana merkezi ise Aydın’dır.

Gelin görün ki, günümüz Aydın’ı bu kültürün coğrafi adını taşır hale geldi, kültürünün maddi ve manevi merkezi olma özelliğini kaybetmek üzere.

Oysa zeybeklik, efelik denince Aydın insanının ayranı kabarır, Aydın Zeybeği’ni duyunca içi kıpır, kıpır olur, kanı kaynar, heyecanlanır.

Ama ne var ki, bir zeybek havasını bütün figürleriyle usulüne uygun oynayabilen bir elin parmaklarını geçmez.

Haydi diyelim, efe giysileri günlük hayatımızdan çekildiği için çizmenin dışında kalan parçaları eski esere dönüşmüştür.

Ancak zeybek kültürü giysiden ibaret değildir.

Aksesuarlar, yazılı kaynaklar, müzeler gibi maddi, hikâye, efsane, sözlü anlatım ve ritüeller kısaca manevi öğeler de bir kültürde giysi kadar önemlidir.

Ama biz onları da unuttuk, zeybekliği slogan haline getirdik.

Yabancılaşmamız sadece kültürün bir bölümüne değil zeybeklik kültürünün bütününedir demem bu yozlaşmaya yöneliktir.

O konuda kabahati vatandaşa yüklemeyi doğru bulmadığı belirteyim.

Zira bu kültürü yaşatmada, gelecek kuşaklara aktarmada önderlik edecekler devlet kurumları, belediyeler, gönüllü kuruluşlar ve derneklerdir.

1980’li,90’lı yıllarda Abdürrahim Karademir ve Mukadder Aksoy ikilisi sayesinde yaşanan okullar arası rekabet bu kültürü küllerinden tekrar diriltmişti.

Bu gün toplumda zeybekliği kuralına göre oynayan varsa ya onların öğrencileri ya da o öğrencilerin yetiştirdikleridir.

O yıllarda Aydın okulları her yılki Türkiye finalinden çoğunlukla Aydın’a Türkiye Şampiyonu olarak dönerdi.

O okullar Türkiye’de Aydın’ın adını duyurmaları yanında Avrupa’daki festivallerde Ülke’yi başarıyla temsil etmişlerdi.

Bu gün okullarda ne o günkü heyecan var ne de yönetici ve öğretmenleri o konuda harekete geçirecek rekabet ortamı var.

Hemşerimiz Atilla Koç Kültür ve Turizm Bakanı oldu ama Konya Semazen grubu, Edirne Roman Topluluğu gibi Aydın’a da bir zeybek ekibi kurmayı aklına getirmedi.

Hâlbuki bu gün gelinen noktada bir kültürün en azından folklorik olarak yaşatılması bile kentlerin adını duyurmada önemli role sahiptir.

Şanlıurfa kültürü ve folkloru adından söz ettiriyorsa bunu sıra gecelerine borçludur.

Edirne Kültür ve Turizm Müdürlüğüne bağlı Roman Müzik Topluğu ise Roman Ses ve Müzik Kültürünün otantik özelliğini devam ettirmesinde başrol görevi yapıyor.

Aydın’da benzer bir zeybek ekibinin kurulması için Kültür ve Turizm Müdürü Doç.Dr. Mehmet Umut Tuncer’e büyük görev düşüyor.

Ayrıca işin Ankara ayağında milletvekillerine…

***

Aydın’da kaybolmak üzere olan ve o nedenle yaşatılması zorunlu olan diğer bir kültür geleneği de kadın çalgıcılardır.

İnsan hayatında doğum, düğün ve ölüm olmak üzere üç önemli nokta vardır.

O nedenle düğünler önemlidir.

1960’lı,70’li yıllarda düğünlerin kadın ve erkek olmak üzere ayrı yapıldığı yıllarda kadın çalgıcılar kız evinin vazgeçilmez eğlence organizatörleriydi.

O devrin düğünleri Cuma öğleden sonra bayrak dikme töreniyle başlar Pazar günü gelin alma töreni bitiminde sona ererdi.

Kadınlar erkeksiz bir ortamda kadın çalgıcılar tarafından, erkekler de düğün çalgılıysa erkek çalgıcılar eşliğinde değilse kendi aralarında eğlendirirlerdi.

Kadın düğünlerinin bir özelliği de bekâr oğlu olan annelerin gelin adayı kız beğenmelerine aracılık etmesiydi.

Cumartesi akşamı düğünün sona ermesiyle kadın çalgıcıların işi de biterdi. Erkek düğünü çalgılıysa onların görevi gelin ininceye kadar devam ederdi.

Bu gün nesli tükenmekte olan kadın çalgıcıları belediyeler tarafından bir kültür değeri olarak koruma altına almak gerekir.

Kültür Bakanlığının korolarında olduğu gibi onlara aylık eğlence programları ya da özel Kına Geceleri düzenlettirilebilir.

Ayrıca çoğunda olduğu gibi belediyeler Oda Orkestrası gibi Batı Müziği grupları kurabilir.

Her ikisi BŞB’in düzenlemesi bittikten sonra hizmete açılacak Tekstil Park’a ayrı bir kültürel zenginlik kazandırabilir.

***

Söz kaybetmeye yüz tutan sanatlardan açılınca kaba zurnayı ve yöreye özgü fındık davulu unutmamak gerekir.

Kadın düğünlerinde nasıl ki, kadın çalgıcılar başrolü oynuyorsa erkek düğünlerinin de vazgeçilmez başrol oyuncuları kaba zurna, demci ve fındık davul üçlüsüdür.

Zamanımızda işsizlikten bu üçlü de can çekişiyor.

Tıpkı kadın çalgıcılar gibi bu grubunda da koruma altına alınması gerekiyor.

Unutmamak gerekir ki, sanat ve sanatçı denince sadece marangoz, demirci, tamirci gibi esnaf akla gelmez folklor ve müzisyenler de sanatın ve sanatçının bir parçasıdır.