Pandeminin ilk başlangıcı martta kapanan okullarda bu yıl yüz yüze eğitimde ilk ders zili 21 Eylülde okul öncesi ve ilkokul birinci sınıflar için çalmıştı.

Ardından 12 Ekimde özel eğitim kurumlarıyla ilkokul 2.3.4,ortaokul 8.lise 12.sınıflar başladı.

Önümüzdeki 2 Kasım Pazartesi günü de ortaokul 5.ve lise 9 sınıflar ders başına hazırlanıyor.

Geride kalan ortaokul 6. 7.ve lise 10. 11.sınıflardaki yüz yüze eğitimi Milli Eğitim Bakanlığının, Bilim Kurulu’nun da görüşünü alarak kasım ayı içinde başlatmayı planladığı rivayet ediliyor.

Koronanın dayattığı yeni sistemde eğitim, öğretim pandemi kurallarına göre yapılıyor.

Sınıflar ikiye bölünüyor, bir grup pazartesi, salı, diğeri perşembe, cuma okula geliyor.

30 dakikalık dersler öğle arası verilmeden sonlanıyor.

Çarşamba gün temizliğe ayrıldığı için ders yapılmıyor.

Eksiksiz uygulanan pandemi kuralları gereği her öğrenci ve öğretmenin okula girişte ateşini ölçtürmesi, maske takması, fiziki mesafe ve temizlik kuralına uyması gerekiyor.

Bu hizmeti görevli okul personeli yürütüyor.

Okullar bir aylık ilk denemeyi sorunsuz geçirdi.

Ne de olsa öğrenci sayısı azdı ve nöbetçi öğretmenler kontrolü sağlamada zorlanmadılar.

Düzen sağlamada pandeminin normal seyri de etkili oldu.

Saydığımız bu nedenler veliler için çocuklarını okula göndermede bir güven unsuru oldu ki, o sayede okula gelmeyen, dersleri EBA’dan takip eden yok gibiydi.

Şartların değiştiği, pandeminin tırmanışa geçtiği bir dönemden geçiyoruz.

Önümüzdeki pazartesi yüz yüze eğitine başlaması planlanan ortaokul 5.ve lise 9.sınıf velileri bu şartlarda ne yapacak o bakımdan merak konusu…

Veli açısından bakıldığında okula gönderse bir türlü göndermese bir türlü.

İzin vermesi halinde ya virüs kaparsa kuşkusu öne çıkıyor.

Göstermese öğretmenle göz göze yapılan ve en etkili öğretim metodu olan “etkin öğrenmeden” çocuk mahrum kalacak.

Ayrıca öğrencinin okula gitmesine izin vermeme kararı başka bir sakıncayı tetikleyecek.

Nedir o?

Evde bol zamanı olmaktan kaynaklı teknolojik cihaz mesela telefon bağımlılığı…

Yani alta tükürse sakal, üste tükürse bıyık misali tereddüt etmede her anne, babaya hak verdirecek müşkül bir durum.

Velileri yüz yüze eğitim konusunda çocukları okula mı göndersek, yoksa EBA’dan mı takip ettirsek ikilemi arasında bırakan bu konuları Milli Eğitim Müdürü Seyfullah Okumuş’la konuştuk.

Müdür Seyfullah Okumuş’un dediği şu:

“Okullarımız bir kısım öğrencinin ilk ders başı yaptığı 21 Eylülden bu yana geçen sürede pandemi tedbirlerini uygulamada başarılı bir sınav verdi.

Bu sürede okula devam edenler arasında koronaya yakalanan ve o nedenle tedavi gören bir öğrenci veya öğretmenin bulunmayışı bu başarının şahididir.

Bu ise tamamen kurum yöneticilerimizin ve öğretmenlerimizin eseridir ki, onların bu üstün gayretlerine yazmış olduğum bir mektupla da teşekkür ettim.

2 Kasım pazartesi gününden itibaren okullarımızda yüz yüze eğitime katılacak yeni sınıflarla oluşacak öğrenci yoğunluğuna yönelik hazırlığımız ise tamamdır.

Velilerimiz ve çocuklarımız rahat olsunlar.

Yeni sınıfların katılımıyla oluşacak yoğunluk karşısında idareci ve öğretmenlerimiz öğrencileri pandemi kurallarını yerine getirmesinde  seferberlik ruhuyla görev yapacaktır.

Eğer süreç sorunsuz ilerlerse kasım ayı içersinde diğer sınıfların da aynı şekilde yüz yüze eğitime başlayacağını ümit ediyoruz.

Biz bütün öğrencilerimizin okullarında olacağı günü iple çekiyoruz, çünkü çocuklarımızla göz göze ders işlemeyi çok özledik.

Son sözüm bütün öğrencilerimiz ve velilerimiz hiç endişe etmesinler, zira okullarımız pandemi konusunda dışarıdan daha güvenlidir.”

Milli Eğitim Müdürü Seyfullah Okumuş söylediklerinde haksız değildir, ancak alınan önlemler öğrenci ve öğretmen hayatının sadece bir bölümüne aittir.

Okul dışındaki alanlar ne yazık ki, o kadar güvenli değil. Ya çocuklar çarşıda, oyunda, kafede virüs kapar da okulda arkadaşlarına bulaştırırsa sorusu cevapsızdır.

Velileri tedirgin eden de bu konudur.

Korona illetine yakalanma riski taşıyan kronik hastalığı bulunan çocuğunu bu şartlarda bir velinin okula göndermesi beklenmemeli.

Her hangi bir şekilde arkadaş ortamında virüs kapma ihtimali olan sadece kronik rahatsızlığı olan öğrenciler değildir o ihtimal sağlıklı olanlar için de geçerlidir.

O bakımdan okul ve öğretmenlerin gayreti okulla sınırlı kaldığı göz önüne alındığında çocuklarını okul dışında pandemi konusunda bilinçlendirme ve onları takipte anne, babalara büyük görev düşüyor.

Ayrıca anne, babalar için bu eylemi gerçekleştirmek hem toplumsal hem de ahlaki bir sorumluluktur.

Nasıl ki, aileden ve toplumdan destek olmayınca eğitimde hayatın her alanında sonuç almak mümkün olmuyorsa aynı gerçek pandemi için de geçerlidir.

***

Herkesin Cumhuriyet Bayramını kutlar, Atatürk başta Cumhuriyetin kurulmasına asker/sivil katkısı olanlara ve şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerim.