Aydın Adanan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görevli Yard. Doç Dr. Osman Elbek’in de yer aldığı Tüberküloz Çalışma Grubu’nun raporunda, halk arasında verem olarak bilinen hastalığın aslında azalmadığı ancak kayıt dışına çıkarıldığı için raporlara azalıyormuş gibi geçtiği belirtildi.
Aydın Tabip Odası Başkanı Eralp Atay, kamu yararına çalışan bir kurum olmalarına karşın bunun bazı kesimler tarafından kabul edilmek istenmediğini fakat Türk Tabipleri Birliği’nin bu çalışma ile kamu yararına olan bir meseleyi daha gündeme getirdiğini belirterek raporun hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür etti. Tüberküloz Raporu’nu hazırlayan çalışma grubundaki 5 kişiden birinin Aydınlı bir hekim olduğunu belirten Aydın Tabip Odası Başkanı Eralp Atay, düzenlediği basın toplantısı ile çalışma grubunda yer alan Yard. Doç. Dr. Osman Elbek ile basın çalışanlarını buluşturdu.
“VEREMLE MÜCADELE EDEN HEKİM SAYISI HER GEÇEN GÜN AZALTILIYOR”
Yaklaşık 6 ay süren rapor çalışması süresinde ilginç verilerle karşılaştıklarını belirterek konuşmasına başlayan Yrd. Doç. Dr. Osman Elbek, Türkiye’de 2008 yılında ülke genelinde 55 uzman 437 pratisyen hekim veremle mücadele kapsamında görev yaparken 2010 yılında 17 uzman, 301 pratisyen hekime düştüğünü söyledi. Türkiye’de tutulan kayıtlara göre verem sayısının düştüğünü, ancak bu kayıtların kendilerince gerçeği yansıtmadığını ifade eden Osman Elbek, “Kontrolü ve tetkiki yapılmayan bir hastalığın varlığı tespit edilemediği için elbette düşmüş görünecektir. Şu anda para kazandıran bir hastalık olmadığı için hastanelerde veremli hastayı bakmak bile istemiyorlar” dedi.
Tüberküloz, tedavisinin yıllardır bilinen bir hastalık olmasına karşın tüm dünyada hâlâ en yaygın bulaşıcı hastalıklardan birisi olarak önemli bir toplum sağlığı sorunu olmayı sürdürdüğünü belirten Yard. Do. Dr. Osman Elbek, “Çünkü tüberküloz tanı ve tedavisi bilinen basit bir enfeksiyon hastalığından çok, sosyoekonomik yönüyle değerlendirilmesi ve bir program içinde yürütülmesi gereken bir sorundur. Son 20-25 yıldır dünya genelinde özellikle orta ve az gelişmiş ülkeler, çeşitli basınç ve baskılar altında sağlık sistemlerinde değişikliklere zorlanmışlardır. Hiç kuşkusuz bu basınçlar neoliberal sistemin ekonomik çıkar dürtülerinden kaynaklanmaktadır. Ancak neoliberal baskılar nedeniyle değiştirilen sağlık yapısı dünya genelinde orta ve az gelişmiş ülkelerde hâlâ ciddi bir halk sağlığı sorunu olmaya devam eden tüberkülozun kontrolünü de kaçınılmaz olarak etkilemektedir” dedi.
Türkiye’nin bir yandan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”, bir yandan da tüberküloz kontrol programının Dünya Sağlık Örgütü önerisi olan Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi doğrultusunda yenileme sürecini birlikte yaşadığını belirten Yard. Doç Dr. Elbek “Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın geldiği bugünkü aşama Tüberküloz Kontrol Programı’nı tehdit eder bir noktaya ulaşmıştır” dedi.
Raporun sonuçlarını 5 madde ile açıklayan Yard. Doç. Dr. Osman Elbek, sonuç raporunda “Tüberküloz, Türkiye için 2011 yılı itibariyle önemini hâlâ koruyan bir hastalıktır. Bugün için Türkiye’de tüberküloz savaşı, ağırlıkla verem savaş dispanserlerinde görev yapan sağlık çalışanlarının özverili mücadeleleriyle sürdürülmektedir. Bu nedenle ivedilikle verem savaş dispanserlerinin görev tanımları ve etkinliği güçlendirilmeli; sağlık insan gücü açısından son yıllarda aile hekimliği sistemi nedeniyle yaşanan özlük hak sorunları giderilmeli, bu çerçevede dispanser çalışanlarına hak ettikleri özlük hakları tanınmalı ve dispanserler her açıdan asgari bir standardizasyona kavuşturulmalıdır. Sağlıkta Dönüşüm Programı, özellikle aile hekimliği ve hastanelerin işletmeleştirilmesi uygulamaları nedeniyle tüberküloz kontrolüne zarar vermektedir. Literatür verileri irdelendiğinde Sağlık Bakanlığı’nın değişen örgütsel yapılanması ve bu çerçevede hayata geçirilen yatay örgütlenme dinamiği, tüberküloz gibi dikey örgütlenme isteyen kontrol politikalarına zarar vermektedir” ifadelerine yer verdi.