Siyaset bu işe gönül verenlerin memleketin imarını, insanların geleceğini ve mutluluğunu temine çalıştıkları bir uğraş alanıdır.

Aynı zamanda bir iddia işi olduğu kadar cesareti olanların başpehlivanlığa soyundukları bir er meydanıdır.

Başpehlivanlık için mindere çıkanların rakipleri sadece kendileri gibi güreşe yeni soyunanlar değildir onların önceki güreşlerde başpehlivanlığı kazananları da tuş etmeleri gerekmektedir.

İki aşamalı bu müsabakada hakem ise sandıktır.

Birinci aşamada parti üyelerinden ya da delegelerinden adaylık vizesi almak gerekir ki, günümüz partilerinin çoğunda bu vizeyi artık parti genel merkezleri veriyor.

Birinci aşamada adaylık vizesi alabilenler ikincide minderde vize için milletvekilliği, belediye başkanlığı için ter dökme hakkı elde edebilirler.

İşi o noktaya getirebilmek hele günümüzde sanıldığı kadar kolay değildir bu işte başarı bir rodeo yarışında azgın boğanın üzerinde durabilmekten farksızdır.

Engelleri aşmada bir aday için en başta gelen ise kendine millette rıza oluşturmaktır ki, en zor ve meşakkatli olan da işin bu yönüdür, zira bu kısa sürede oluverecek bir iş değildir.

Çünkü siyasetin ana sermayesi insanların genetik şifrelerini çözmek kolay değildir.

Zira her insanın genetik yapısı farklı olduğu gibi her bölge de kendine özgü ayrı seçmen yapısına sahiptir.

Bu anlamda mesela komşu oldukları halde Denizli’nin seçmen karakteri Muğla’dan, Aydın’ınki de Muğla’dan ve Denizli’den farklıdır.

O nedenle bir şehrin şifrelerini kırabilmek bir siyasetçi için en çetrefilli iştir, o toprakların doğuştan suyunu içmeyen, tozunu yutmayanın harcı değildir.

Dolayısıyla Aydın Çukuru insanının şifresini kırmak birden fazla şartın yerine getirilmesiyle mümkündür:

BİR: Aydın’da siyasete soyunacak bir kimse özünde de görüntü olarak da millete karşı samimi olacak ve tek amacının karşılıksız hizmet olduğuna  halkı inandıracak.

Bunun en kestirme yolu Aydın’ı para kazanmak için geldiği bir gurbet gibi değil vatanı bildiği, aidiyet bağıyla bağlı kendi şehri bilmekten geçiyor.

Ancak bunun sonucunda Aydın halkı örnek bizim Ahmet, bizim Mehmet, bizim Süleyman diyerek bir siyasetçiyi kabullendiğini gösterebilir.

İKİ: Günümüzde rıza oluşturmada sosyal medyanın yeterli olduğu algısı gerçeği tam yansıtmaz.

Zira millette asıl sağlam rıza oluşturma metodu birebir iletişimle mümkündür ve duygudaşlık bağları ancak bu şekilde pekişir.

Bunda da en etkili olan insanın tuttuğu elde hissettiği sıcaklık, kendisine bakan gözde gördüğü ışıktır, bu da insana dokunmakla olur.

Onun içindir ki, kibirli olanlara, halka tepeden bakanlara Aydın insanı ne güven duyar ne de oyunu verir.

ÜÇ: Seçim kazanmak bir nasip işidir sözünü doğru kabul etsek bile siyasetçi o nasibe giden yolların taşlarını kendi elleriyle döşer.

Bir siyasetçi için bir isteğin gerçekleşmesi gecikebilir. Böyleleri yeterli rıza oluşturmuş ise seçmen “artık vakti, zamanı geldi,” diyerek yolunu açar.

Girdiği ilk seçimde sıralamaya alınmayanı ya da alındığı halde istifa edeni partisi görmezden gelse bile seçmen “bunun derdi kendine hizmet etmek,millete faydası ne olacak” der ve günü geldiğinde de affetmediğini gösterir, dersini verir.

DÖRT: Siyasetçi bütün aidiyetiyle doyduğu yere ait olmalıdır ve bütün mesaisi ile birlikte varını, yoğunu ait olduğu yere harcamak zorundadır.

Mesela kazancının zekâtını ikamet ettiği yerde dağıtacağı yerde önceliği  Aydın dışındaki doğum yeri halkına tanırsa o henüz daha Aydınlı olamamış demektir.

Ayrıca siyasete hevesli olanlar tencerede pişirdiği aşı kapağında yemeyecek.

Şehirdeki garipleri ve divaneleri gözetecek, onların kapısına gelmesini beklemeden kendisi arayıp bulacak ve gönüllerini alacak.

Diğer taraftan sosyal projelere,spor kulüplerine maddi destekte bulunacak, sivil toplum kuruluşlarında görev üstlenecek.

Böylece kazancının ve servetinin üzerindeki göz hakkını ödeyecek, bunu yaparken de reklamdan uzak duracak.

BEŞ: Bir siyasetçi ilk başta kendisiyle, ikinci olarak ailesiyle üçüncü olarak bütün insanlıkla sonuncu olarak çevreyle barışık olacak.

Herkesin önünde bohça açmayacak, dokuz kez düşünecek bir defa konuşacak, konuştuğunda da her doğruyu her yerde söylemeyecek.

Gaza gelmeyecek. Aksi takdirde kulağı acımakla kalmaz, başı da dertten kurtulmaz.

ALTI: Siyasette başarının önemli bir şartı da düşmanları azaltma dostları çoğaltmaktır.

Pratikte bu prensibi uygulamak zor olsa da teorik olarak iyi niyet bu işte her zaman fayda getirir.

O nedenle sosyal medyada ona, buna sallamak,birilerine atarlanmak millette rıza oluşturmaz aksine oluşan rıza konusunda insanları şüpheye düşürür.

Unutulmaması gereken şudur: Sosyal medya aracılığı ile kazanılan bir hasım grubun gücü bir adaya seçim kazandıramaz ama kaybettirebilir.

YEDİ: Siyasetçinin en hesapsızı basınla kavga edenidir. Siyasetçinin basın mensuplarından, basın mensuplarının da kendilerine özel nedenlerden dolayı siyasetçilerden pek hoşlanmazlar.

Ancak demokrasilerde basın mensupları hancı siyasetçi yolcudur.

Bu iki grup arasında karşılıklı ilişki hoş görü zemininde kurulur ve devam eder. Bu Aydın’a özgü bir olgu da değildir, bütün Türkiye’de hatta dünyada böyledir.

O nedenle bir siyasetçi eleştiri karşısında sabırlı, serinkanlı ve tahammüllü olmak zorundadır.

Olaya bu açıdan bakınca bir siyasetçinin basınla kavgalı olması, kendince akredite uygulaması onun toyluğuyla açıklanabilir.

Sonuçta bir siyasetçinin geleceğinde bu yedi maddede anlatılmaya çalışılan şarlarla birlikte sürecin beraberinde getireceği konularda takınacağı tavır ve göstereceği başarı belirleyici olacaktır.