Bu seçimde milletçe öncekilerden farklı bir seçim atmosferi yaşadığımız bir gerçek.

Kahve toplantıları, partili kadınların ev ziyaretleri olmadığı gibi, milletvekilleri daha fazla vatandaşın elini sıkmak, kendini tanıtmak için pek fazla dolaşmıyor.

Bunları yerine getirenin de iştahı yok.

Bırakın onu şurada seçime yirmi gün kalmış, ortada gerçekleşmemesi ile ilgili hiçbir neden yokken hem de ciddi bir şekilde “bu seçim olacak mı”, diyenler var.

Yakın tarihte bu denli ortamı durgun, sessiz, parti teşkilatları bezgin, seçmeni karamsar bir seçim dönemine şahit olmamıştık.

Manzara karşısında sanırsınız ki, seçim dönemleri bir silkinme, yenilenme, hareketlenme dönemi olmaktan çıkmış memleket istilaya uğramış, umutsuzluk çaresizlik kapıya gelmiş dayanmış.

Eskiden partiler adına giydirilmiş seçim arabaları kentin işlek caddelerinde müzik eşliğinde tur atarlardı. Bu seçimde hemen hemen yok gibi.

Adayların çoğu yarım günlük pazar gezisinin ardından katıldıkları toplu bir iftardan sonra günü noktalıyor.

Öyle olunca bölge insanının sorunlarıyla ilgili kimin projesinin ne olduğunu, kimin nasıl bir Aydın hayal ettiğini öğrenmek vatandaş açısından pek mümkün olmuyor.

Bu durgunluk ve yorgunluk halini Ramazana bağlasak bundan önce hem de yazın şiddetli sıcağında seçimler de yaşadık.

İttifaklar rekabeti ortadan kaldırdı desek Muharrem İnce dışında hepsi parti lideri olan Cumhurbaşkanı adaylarının çalışmasından hiç de öyle olduğu sonucu çıkmıyor.

 Farz edelim ki, partililer ve adaylar yorgunlar, bitkinler de kendilerini kızağa çektiler peki, vatandaşa ne oldu?

Bu seçimdeki kadar niyetini sır gibi saklayan bir seçmen kitlesi görülmedi desem yeridir. Herkes sonucu merak ediyor ama niyeti hakkında ser veriyor sır vermiyor.

Parti teşkilatlarını hareketsiz kılan, adayların iştahını kıran biraz da halktaki bu kendini gizlemenin bir sonucu olsa gerek.

Aydınpost halkın nabzını tutmak için her gün bir ilçe pazarını dolaşıyor, halka dokunuyor, oy vereceği partiyi açıkça söyleyen ancak bir elin parmakları kadar.

Öyle ki, bulunduğu mekâna oyunu vereceği bir partinin adayı geliyor deşifre olmamak için kimileri görmezden geliyor.

Bu umursamazlığın kaynağı olağanüstü hal mi, diyorsunuz ortada onu çağrıştıracak, hatırlatacak öyle bir ortamın yokluğunu herkes görüyor, yaşıyor.

Çoğunluğun sandığa gitmeye niyeti yok da bu lakaydilik onun mu belirtisi diyorsunuz.

Ama güvenli bir ortam bulduklarında kısık sesle de olsa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura mı kalacağını, hangi partinin Aydın’da kaç milletvekili kazanacağını soruşturduğunu görünce sandığa gitmeye kararlı olduğunu anlıyorsunuz.

Peki, nedir o zaman bu aşırı sessizliğin nedeni?

Parti teşkilatlarındaki durgunluktan başlayalım.

Birinci neden kampanyayı asıl sürükleyenin liderler ve Cumhurbaşkanı adayları olmasıdır. Teşkilatlar ve adaylar onlardan geçiniyor. Yani deyim yerindeyse onlara düşen demcilik görevi.

Onun için çoğu iş olsun kabilinden ileride “tenezzül edip de gelmediler” suçlamasına muhatap olmamak, yasak savmak için sahadalar.

İkinci neden on altı yıldır yaklaşık her 13 ayda bir yapılan seçim teşkilatları yordu. Onun için sürenin kısalığı bir de Ramazan olması onlara ilaç gibi geldi.

Vatandaştaki aşırı ihtiyata gelince:

Bu ürkeklik mutlak iktidara bağlanabilir. Genel bir kuraldır, alternatifi olmayan ya da muhalefeti cılız olan mutlak iktidardan halk ürker.

Olay bu devre ve iktidara has bir mesele değildir. Genel, sosyo-psikolojik temeli olan daha önce tek parti ve Demokrat Partili yıllarda da örnekleri yaşanan bir toplum gerçeğidir.

Milletçe o devirlerden uzaklaşmış, demokrasi yolunda epeyce yol almış olsak da mutlak iktidar olağanüstü halle birleşince istenmese de böyle bir ürküntüye neden olabiliyor.

Ayrıca siyaset kartelleştikçe vatandaş özne olmaktan çıktı, genel merkezler tarafından önlerine konulanı onaylamak durumunda bırakılan bir nesneye dönüştü.

Partiler iktidarsa halka “seçim havucu” dağıtma, muhalefette ise bol keseden vaat yoluyla seçim kazanma derdinde ama halka dönüp de “ne haldesiniz, derdiniz nedir”, diyeni yok.

Edilgen duruma düşmenin bir sonucu derdiyle baş başa kalmış vatandaş siyasetçilerin kopardıkları hengâmeyi kenardan seyretmesin de ne yapsın?

Teşkilatlardaki heyecan yokluğunun seçmendeki çekingenliğin, siyaset piyasasındaki durgunluğun asıl kaynağının bunlar olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak belirtmek gerekirse, milletteki bu tür içine gömülmüşlük pek hayra alamet değildir, bu tür haller denizlerdeki fırtına öncesi sessizliğe benzer.

Ardından gelecek dip dalgalar mevcut iktidara karşı olan duvarları yıkabileceği gibi tam tersini yapar radikal değişimlere de yol açabilir.

Böyle dönemleri ilginç yapan da budur.

Bekleyelim, görelim 24 Haziran akşamı sandık kime ne sürpriz yapacak?

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA