Bir kentin sorunlarının büyümesinde merkezi hükümetin de varsa da en büyük pay günümüzde yerel yöneticilerin yanı belediye başkanlarının ve meclis üyelerinindir.

Çünkü Ankara yetkilerinin önemli bir kısmını 6360 sayılı yasa gereği büyükşehirlere devretmiştir.

Yerel muhalefeti de bunun dışında tutamayız.

Yerinde ve tutarlı eleştirilerle uyarmadığı takdirde ortak olmasa da en azından iktidar kadar başarı ya da başarısızlıkta muhalefet de pay sahibidir.

Üçüncü olarak vatandaşlar da…

Bunu söylerken bir gerçeğin de altını çizmek isterim.

İktidarıyla muhalefetiyle siyasetçi sınıfı ne bir proje mühendisidir ne de bir ahlak öğreticisidir.

Siyasetçi yüksek ideal peşinde koşan bir devrimci de değildir.

Siyasetçi kendini seçen toplumun bütün sorunlarını elindeki sihirli değnekle bir anda çözecek bir dahi hiç değildir.

Ya nedir?

Vatandaştan gelecek isteğe göre pozisyon alan halk temsilcisidir.

İsmet Sezgin’e ait anlatılan bir anekdot bu tanıma denk düşen iyi bir örnektir.

İlçe gezilerinden birinde rahmetli İsmet Sezgin’i halktan bazıları yatırım anlamında “Aydın’a ne yaptın” diye sıkıştırmak, sorguya çekmek isterler.

Soruyu maksatlı bulan İsmet Sezgin “ İstediniz de mi yapmadım? Üç kere Tariş Müdürünü değiştir dediniz, değiştirmedim mi,” diyerek soruya soruyla yanıt verir.

Anlamı açıktır…

Fabrika isteseydiniz yapılmasına aracılık ederdim, siz onun yerine müdür değiştirmemi istediniz…

Bu örnekte anlatıldığı gibi görevi sadece direksiyona oturmak olan siyasetçi yakıtı vatandaş olan bir araba gibidir.

Demem o ki, siyasetçiyi yönlendirecek olan vatandaştır.

Demokrasinin gereği de budur.

Çünkü demokrasilerde güçlü olan iktidar değildir o iktidarı her zaman sandıkta değiştirme yetkisini elinde bulunduran vatandaştır.

Yani oy kullanmak vatandaşlık borcu ama asıl görev üçüncü kuvvet olarak seçilmişleri yönlendirme ondan sonra başlıyor.

Muhalefet görevini yapmadığında ya da yapılan eleştirileri seçilmişler yeterince dikkate almadığında da millet kulağının üzerine yatmayacak.

Taleplerini sosyal medya, elektronik posta gibi iletişim kanallarını kullanarak muhalefet görevini bizzat kendisi üstlenecek.

Nasıl olsa günümüz teknolojisi buna yeterince kolaylık sağlıyor.

Eski parlamenter Nabi Sabuncu haberleşme ağlarının bu denli yaygın ve hızlı olmadığı mektup ve telgrafın revaçta olduğu dönemdeki bir sohbetimizde “her hangi bir konuda yazılacak elli mektup veya çekilecek telgraf siyasetçiyi adeta sallar,”sözleriyle millettin bu gücüne işaret demişti.

Ne var ki, yakın zamana kadarki lider odaklı karşıtlık üzerinden siyaset o gücü zayıflatmıştı.

Oyunu vatandaş ehliyet ve liyakatli olan yerine “ o kazanacağına, bu kazansın” diyerek kullanıyordu.

31 Mart yerel ve yenilenen İstanbul seçimleri o konuda bir kırılma noktası oldu.

Şimdinin geçerli siyaseti Fatih Atay gibi ideoloji merkezli siyaset yapanların okumada zorlandığı karşı mahalleden oy almayı hedefleyen“senin de oyuna talibiz” tezi üzerine kuruludur.

O kırılma ile merkez olma gücünü tekrar elde eden millet şimdi o avantajını yerelde hem iktidara hem de muhalefete yönelik aktif olarak kullanmak durumunda.

Şayet ileride torun sevmek için gurbete gitmek, trafiğinden, yaşam sorunlarından bıkıp, usanıp Efeler’i terk etmek istemiyorsa…

Çünkü yerine Aydın yerelde o görevi üstlenecek bir muhalefet de yok.

İktidarda da o eksikliğin beraberinde getirdiği bir rehavet ve umursamazlık içinde…

İzlenen popülist siyasetle Efeler Kent Merkezi için acil çözüm gerektiren örnek trafik, otopark gibi sorunlar diğer alanlardaki göz boyamalarla gözlerden ırak tutulmaya çalışılıyor.

Sabah ve akşam mesai başlangıç ve bitiminde başta Bulvar kentin belli merkezlerindeki trafik sıkışıklığı İstanbul trafiğini aratmaz oldu.

Vatandaş işine, hastalar randevusuna, çocuklar okullarına yetişemiyor, esnaf vaktinde dükkânını açamıyor.

Gündüzleri Efeler Merkez’de araba park yeri bulmaksa neredeyse imkânsız hale geldi.

Ama ne var ki, ne büyükşehirden ne de Efeler’den çözüm için bir adım var.

Sadece trafik ve otopark değil her konuda böyle…

Reklamın en pahalısı yapılıyor.

Ama ortada Fatih Atay ve Özlem Çerçioğlu arasındaki reklam yarışından başka görünür bir şey yok.

Var mı yok mu ikili arasındaki popülizm yarışı…

Vaziyete bakılırsa Fatih Atay büyükşehir hazırlığına erken başladı

Olanlar muhalefetin de pek umurunda değil… Zaten ne zaman gündemlerinde oldu ki…

Bu durumda yetkilileri iletişim kanallarını kullanarak demokratik uyarı görevi olayın mağduru millete düşüyor.

Birinci adres BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu…

İkincisi Efeler Başkanı Fatih Atay…

Kimse unutmasın ki, bu kente aidiyetimiz oturduğumuz ev ya da iş yerimizle sınırlı değildir.

Çarşısı, pazarı, parkı, oyun ve spor alanları, cadde, sokak ve bulvarları bizim aidiyetimizin bir parçası olduğu kadar biz de onların bir parçasıyız.

O yönüyle de kalıcı ya da geçici olumsuzluklara demokratik açıdan kayıtsız kalmamız bir mecburiyet…

Hem demiyorlar mıydı, büyükşehir ister vatandaş yapar?

Tabi demezlerse yaptığımız ucu açık halk oylamasına göre vatandaşın böyle bir talebi yok, diye…

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE! Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!