Peki, görevlerimiz arasında gelecek kuşaklara bir gelecek hazırlamak yok mu, işsiz gençlerin yurt dışına kaçmalarında dolaylı da olsa günümüz CHP yöneticilerinin bir vebali olmadığı söylenebilir mi?

Aydın’da 2014 yılı yerel seçimleri yapılana kadar belediyeler dışında kalan yerleşim yerlerinin yol, su ve kanalizasyon gibi altyapı hizmetlerini Köy Hizmetleri Müdürlükleri yapardı.

Gerekli olan para da okul, cami yapım ve tamiratı gibi diğer giderlerle birlikte İl Özel İdare bütçesinden karşılanırdı.

Küçük çaplı onarım harcamaları ise muhtarlıklar tarafından köy bütçelerinden karşılanırdı.

Belediye hizmetleri de ilçe ya da belde merkezi ile sınırlıydı.

Sistem 6360 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 30 Mart 2014 seçimlerinin ardından  sona erdi.

BŞB Yasasıyla amaçlanan:

BİR: Yapılacak hizmetleri bir merkezden planlanmak ve kentleri içte ve dışta emsalleriyle yarışır konuma getirmek,

İKİ: Merkezi planlama ile verimli tarım arazilerini yapılaşmadan kurtarmak,

ÜÇ: Geri kalmış bölgelere yapılacak yatırımla ilin dengeli kalkınmasını sağlamak,

DÖRT: Kurulacak ulaşım ağı ve yapılacak altyapı hizmetleriyle kırsalın kentle, kentin kırsala ulaşımını kolaylaştırmak,

BEŞ: Özetle gerek ekonomik gerek altyapı yatırımlarıyla ve açılacak meslek kurslarıyla iş imkânı yaratarak kırsaldan kente göçü önlemekti.

Ama amaç tam gerçekleşmedi.

Sistemle köy tüzel kişilikleri son buldu ve köyler mahalleye dönüştü. Taşınır, taşınmaz malları da ilçe belediyelerine devredildi, muhtarlıklar da…

Böylece bütçeleri olmadığı için muhtarlar örnek su isale hattı tamiratı için gerekli iki metre bir boru için bile büyükşehrin kapısını çalar hale getirildi.

Muhtarlık mülkiyetinde iken bir tutanakla kolayca işletilen tarla zeytinlik, dükkân gibi küçük çaplı taşınmazlar belediyeler ihale kanununa tabi olduğu için işletilemedi.

Daha da beteri başkanlar ne kadar oy o kadar hizmet diyerek az oy aldıkları yerleri hizmetten dışladılar.

Yasadan ve uygulamadan en fazla mağdur olan da ilçe belediyeleri oldu.

Az gelişmiş bölgelerin kalkınmasına harcanmak üzere ilçe belediyelerinin su ve park gelirlerine ek olarak devletten aldıkları desteğin yaklaşık yüzde 40’ı büyükşehre aktarıldı.

Buna karşılık büyükşehir yasası yürürlüğe girmeden önceki görevlerinde bir eksilme şöyle dursun hizmet alanı ilçe sınırlarını içine alacak şekilde daha da genişledi.

Sonuçta uygulanmakta olan bu sistem çöp toplama gibi basit hizmetler bir yana belediyeleri başkanların koltuklarına haciz konacak konuma düşürdü.

Böyle devam edecek olursa bir iki seçime kalmaz bazı ilçe belediyeleri borcu döndüremez hale gelir ve konkordato ilan etmek zorunda kalır.

Fakat şu da bir gerçek ki, bunca mahzuruna rağmen BŞB yasası birçok büyükşehirde ufku geniş uygulayıcılar sayesinde mükemmel sonuçlar doğurmuştur.

Örnek: Manisa, Kayseri, Eskişehir, Konya, Gaziantep…

Tıpkı en iyi kanunlar kötü uygulayıcılar elinde kötü, en kötü kanunlar bile iyi insanlar elinde mükemmel olur, sözünde olduğu gibi.

Kaldı ki, Çine, Bozdoğan ve Karacasu dışındaki ilçeleri Menderes Havzası’na paralel sıralanan Aydın, sahil şeridi 367 km olan Antalya’dan, yüz ölçümü 38 bin 873 kilometre kare olan bir Konya’dan büyükşehir konusunda daha avantajlı konumdadır.

Buna rağmen Aydın başarılı o büyükşehirler arasına girememiştir.

Bu konuda birçok neden ileri sürülebilir:

BİR: Belediye başkanları ile büyükşehir arasında hizmet noktasında uyumu bıraktık partileri aynı olduğu halde aralarında kavganın eksik olduğu bir dönem olmadı.

İKİ: Nazım imar planı yapılamadığı için verimli tarım araziler üzerindeki yapılaşmaya ek olarak arıtma tesisi yokluğundan aşırı kirlenen Menderes Nehri’nin ve jeotermal atıkların çevreye verdiği zararlar da eklenmiştir.

ÜÇ: Büyükşehir on yıla yaklaşan bu sürede Özel İdare’den devraldığı Ege Et A.Ş’ye yenilerini ilave edememiştir. Kaldı ki, Ege Et A.Ş çoğu zaman yıllık bilançosunu zararla kapatan bir şirkettir.

İstanbul BŞB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir keresinde 60 milyar TL olan konsolide bütçenin 40 milyar TL’lik kısmının iştiraklerden gelen gelirlerden oluştuğu sözleri hatırlanacak olursa büyükşehirlerdeki iştiraklerin hizmet için ne kadar gerekli olduğu anlaşılır.

DÖRT:2009’dan bu yana CHP’li kadrolar tarafından Aydın rekabetçi  bir mantıkla yönetilmemiştir.

Bunun bir sonucu büyükşehirler her yıl İstanbul Feshane’de tanıtım günlerine katıldıkları halde sadece burası değil benzerlerinde Aydın’ın yer aldığı ne duyuldu ne de görüldü.

Aydın bu anlamda kasaba mantığıyla yönetilmiştir. Sonuçta efsane haline gelen bir kentimiz olmamıştır ama adı efsaneleşen bir başkana sahibiz.

Bu mantalitenin doğal bir sonucu Türkiye’de 2019 yılı Kişi Başı Milli Gelir Ortalaması 52 bin 316 TL gerçekleştiği halde Aydın ortalaması 37 bin 889 TL onun gerisinde kalmıştır.

Eğer bu günkü kur üzerinden dolara çevirirseniz bu ortalama 4 bin 209 dolar olur ki, bu  2002 yılının da altında bir ortalamadır.

Bu da Aydın halkının yıl geçtikçe zenginlik yerine fakirlikte eşitlendiği anlamına gelir.

Sizin anlayacağınız bunca zenginliğimize rağmen sistemli olarak günden güne artan bir hızla sadaka toplumuna dönüşüyoruz.

BEŞ: Gerçek olan şu ki, bir belediye hedeflediği konsolide bütçeyi gerçekleştirebilirse geri kalmış bölgelere daha fazla kaynak ayırabilir.

Aydın’da o da gerçekleşmediğine göre bu bölgelere ne aktaracak da sadaka toplumuna dönüşmemede vatandaşın yarasına merhem olacak?

Aydın büyükşehrin en başarılı olduğu alan sosyal yardımlardır. Tamam, belediyelerin bir görevi budur bir an için farz edelim ki bütün gelirlerden elde edilen parayı bu gün yaşlı ve muhtaçların ihtiyaçlarına harcadık.

Peki, görevlerimiz arasında gelecek kuşaklara bir gelecek hazırlamak yok mu, işsiz gençlerin yurt dışına kaçmalarında dolaylı da olsa bu günkü CHP’li yöneticilerin de vebali olmadığı söylenebilir mi?

Velhasıl Aydın yönetim mantalitesinden kaynaklı büyükşehirle amaçlanan sonuçlara ulaşabilmiş değil.

Yoksa bir Eskişehir, bir Konya, bir Kayseri’den bu gün Aydın farksız olurdu.