Ajanslarının haberine göre Koçarlılı üreticiler 8 TL’den başlayan bamya kilogram fiyatlarının 4 TL’ye kadar düşmesini sorumlu tuttukları Ziraat Odası’na tepki için bamya dökerek Koçarlı Bağarası karayolunu trafiğe kapattılar.

Koçarlı Belediye Başkanı AK Partili Nedim Kaplan’ın temasları olumlu sonuç vermesi üzerine çiftçiler eylemlerine son verdiler. (18.07.2020)

Ardından da yine ajansların haberine göre büyükşehir adına satın aldığı 5 ton bamyayı 17 ilçede ihtiyaç sahiplerine dağıtan Özlem Çerçioğlu “Üreticimizin gelecekte de benzer sorunlar yaşamaması için kooperatifleşmelerini sağlayacağız” demiş. (20.07.2020)

Haberin birinci dikkat çeken yanı yıldızları barışmayan Koçarlı Belediye Başkanı Nedim Kaplan’la BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun bu olayda da karşı karşıya gelmesidir.

Özlem Çerçioğlu hem Nedim Kaplan’a hem de alımını yaptığı 5 ton bamyayla vatandaşa “Burada horoz benim, herkes hesabını ona göre yapsın” mesajı verdi.

Olayda asıl sorgulanması gerekense haftada yaklaşık 100 ton bamya hasat edilen bir yerde 5 ton bamyanın satın alınması ne kadar gerçekçidir?

Diğer bir soru da önceki yıllarda portakal, patates, nar, erik ve çilek alımlarıyla üreticinin zararı önlendi de aynı metoda bamyada da mı başvurma gereği duyuldu?

Beşi Aydın Belediyesi, altısı BŞB olmak üzere 11 yıldır belediye başkanı olan Özlem Çerçioğlu sözünü ettiği kooperatifleri bu güne kadar niye kurmadı?

Velhasıl büyükşehir bünyesinde yer alan Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığının görevi üreticiden birinci el ürün satın almaktan yani balık dağıtmaktan mı ibarettir?

Yoksa kurulacak şirket ve kooperatifler aracılığıyla kaliteli üretime öncülük etmek midir, yani olta dağıtmak mıdır?

Günümüz büyükşehir uygulamasında altı çizilmesi gereken asıl konu büyükşehirlerin kalkınmanın lokomotifi olmada birer kalkınma ajansı ve yatırımcı kurumlar olduğu gerçeğidir.

Örnek vermek gerekirse Gaziantep iller arası yarışını sanayi sektöründe sürdürmekte, BŞB Başkanı AK Partili Fatma Şahin de yurt içinden ve dışından yatırımcı bulmada yoğun emek harcamaktadır.

Sadece 2018 yılında 600 milyon dolar dış yatırımla Gaziantep’e 150 fabrika kurulmuştur ki, Suriyeli mültecilerin aynı yıl yaptıkları 900 bin dolarlık yatırım bunun dışındadır. (Vahap Munyar Hürriyet,18.03.2018)

Gaziantep’i marka yapmada hiçbir fırsatı kaçırmayan Fatma Şahin Ayasofya’nın açılışının yapılacağı ilk cumada (24 Temmuz) bölgenin  reklamını yapmak için Gaziantep Baklavası ikramına hazırlanıyor.

Diğer bir örnek de bu gün bir kültür kenti olan Eskişehir BŞB Başkanı CHP’li Yılmaz Büyükerşen sayesinde UNESCO tarafından 2013 yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti unvanına layık görülmüştür.

Aydın ise tarih içindeki yolculuğuna tarım ve turizm sektörüyle devam ediyor ama öne çıkan ne marka bir ürünümüz ne de eserimiz var.

Sorunun kaynağında yatansa büyükşehrin CHP zihniyeti tarafından bir ilçe belediyesine eş değerde görülmesi ve kasaba gibi yönetilmesidir.

En belirgin örneği de Aydın büyükşehrin gözde sektörü tarımda hem gelir getirici hem de üreticinin malını değerlendiren ve bu yolla yaratılacak katma değerle halka kaliteli hizmet sunacak Ege Et AŞ dışında iştiraklerin yokluğudur.

Oysa bu gün büyükşehir bütçelerinin önemli miktarını şirket gelirleri oluşturmaktadır ki, örneği İstanbul BŞB’dir.

Ekrem İmamoğlu’nun dediğine göre 2019 konsolide bütçenin 3/2’lik kısmını iştirak gelirleri oluşturuyor. (Euronews 15.07.2019)

Günümüz belediyeciliğinde şirketler, arpalık olmaması kaydıyla bir ilin kalkınmasında ve halkın ucuz ve kaliteli hizmet almasında işin olmazsa olmazıdır.

Eğer bir ürün herhangi bir işleme tabi tutulmadan satılırsa üretici eli hamur, karnı aç kalır.

Örnek olarak bamya sebze olarak satılırsa daha düşük fiyata alıcı bulur, kurusu, turşusu, sapından koyun yemi, reçeli yapılırsa fiyatı üçe, beşe katlar.

Kimyasal olarak çekirdeğinden diz başta çeşitli eklem ağrılarının tedavisinde kullanılan yağ üretilirse geliri ona, on beşe katlanır.

Örnek vermek gerekirse bu gün coğrafi işaret tescilli Amasya Kuru Çiçek Bamyasının kg fiyatı 275 TL, Denizli Çal ürünü kuru bamya ise 130-140 TL’dir.

Onun için vatandaştan alınan 5 ton bamya soruna çözüm üretmekten uzaktır.

Çünkü haftalık hasadın 95 tonluk kesimi ne olacak sorusunun yanıtı yoktur.

Sonuç olarak bu olgu her yıl değişik tarımsal ürünlerde yaşanmaktadır. O nedenle kurulacağı dile getirilen şirket ya da kooperatifler bu güne kadar niye kurulmadı, herkesin merak ettiği bir konudur.

Bu şekilde satın alınan ve dağıtılan ürünler vatandaşın ağzına bir parmak bal çalmaktan başka bir şey değildir.

Sorunun asıl çözümü ise bellidir, örnekleri meydandadır.

İlk başta gelen büyükşehri bir yatırımcı kuruluş olarak görmektir. Her alanda, kurallarına uygun işletilmek kaydıyla bol şirket kurmaktır.

Böylece katma değeri yüksek teknolojik ürün adedini artırmaktır. İkinci önemli konu da bölgenin zengin tarihi, kültürel ve gastronomi özelliklerinin tanıtımına ağırlık vermektir.

Üçüncüsü ve en önemlisi de bu gerçeği Özlem Çerçioğlu’nun kabul etmesi ve uygulamaya koymasıdır.

Mümkün mü?

Umut fakirin olduğu kadar herkesin ekmeği…