Yiğidi öldür, hakkını ver demişler.

Çok değil daha yirmi yıl öncesi değil hastanelerde Aydın’da M.R cihazı yoktu, tomografiyiyse dışarıda paralı çektiriyordu.

Hastanelerde ultrason cihazı vardı ama bir yıl sonra ancak sıra geliyordu.

SSK ve Devlet Hastanesi ayrıydı. Bir SSK’lı devlet hastanesinde bir Emekli Sandığı mensubu da SSK Hastanesinde muayene olamıyordu.

SSK’lı hastalar kıtlıktan hastaneden alamadıkları ilaçları ücreti karlığında dışarıdan kendileri karşılıyordu.

Emekli Sandığına bağlı olanlar ilaç katılım payı ödüyorlardı.

Doktorların dışarıda muayenehanesi vardı.

Hastanede kaliteli hizmet almak isteyenler önce doktorun muayenehanesine uğrar sonra hastaneye giderlerdi.

Tabi doktorlar da bu tür hastalara ayrıcalık gösterirdi.

Daha neler…

AK Parti iktidarı bunları yeniden düzenledi.

Performansa göre maaş uygulamasıyla devlette çalışmak isteyen doktor varsa muayenehanesini kapattı.

Üniversite ve özel olanlar dışındaki sağlık kuruluşları tek çatı altında birleşti.

İlaçta katılım payları kalktı.

Yeni kazandırılan cihazlar sayesinde vatandaş İzmir’de M,R, tomografi ve ultrason çektirme eziyetinden kurtuldu.

Ama Aydın merkezde fiziki olarak Doğumevi ve Çocuk Hastanesi, Diş Hastanesi dışında pek bir şey yapılmadı.

Oysa dış ve iç göçlerle merkez Efeler’in nüfusu bu sürede neredeyse iki kat arttı.

O nedenle bu gün mevcut hastaneler ne ayakta ne de yataklı tedaviye cevap verebiliyor.

Sanki o eski mahrumiyet günleri geri geldi.

Baksanıza eczaneler devletin adeta bir veznesi, her hastadan çeşitli adlar altında maliyeye yatırmak üzere para alıyor.

Tedavinin parasız olduğu sözde kaldı.

 

İller içinde altışar yataklı koğuş sistemi bu gün Aydın Devlet Hastanesinde kalmıştır.

Her iki hastaneye yenisi yapılacak gerekçesiyle masraf da yapılamıyor.

Ayrıca bazı eklentiler deprem riski taşıyor.

Yenisi yapılacak diye yeni cihazlar alınamıyor.

Yatak desen ona hakeza, yetersiz.

Merkezdeki yığılmaya çözüm olmak üzere bazı ilçelere yapılan Butik Hastaneler uzman doktor ve personel yokluğundan bekleneni veremiyor.

Nazilli ve Kuşadası’nı dışta tutarsak Çine, Didim ve Söke gibi ilçe hastaneleri ise ya uzman hekim eksikliğinden ya da hastaların ADÜ ve merkez hastanelerini tercih etmesinden merkezdeki olan yükü hafifletmeye yetmiyor.

Onun içindir ki, merkezde müşahede gerektiren hastalar acillerdeki sedye üzerinde yatmak zorunda kalıyor.

Acil olmayanlar dışında ameliyatı gerektirenleri doktorlar yatak yokluğundan mecburen sıraya koyuyor.

Kaza gibi acil müdahaleyi gerektirenlerse ADÜ, Ege ve Dokuz Eylül gibi yakın üniversite hastanelerine sevk zorunda kalınıyor.

Yakın olduğundan yoğunluktan en fazla etkilenense haliyle ADÜ…

Tıkanan sistem onu da felç etti.

Bir hasta yakını dostum anlattı.

İkiz bebek beklentisi olan çift doğumda gerekirse acil müdahalede daha güvenli olacağı için hem kontrol hem de doğum için ADÜ hastanesini tercih ederler.

Erken doğum ihtimali belirince bebeklerin küveze gereksinim duyacağından hareketle doktorlar küvez yetersizliğinden saatler kala hasta yakınına doğum için başka bir hastaneyi tercih etmeleri tavsiyesinde bulunur.

İki ayağı bir pabuca giren hasta yakını bir taraftan İzmir başta yakın illerde özel hastane arar diğer yandan da ambülâns uçak çaresine bakar.

Hele bereket ki, imdada şahsi dostlukları olan Aydın Doğumevi Başhekimi yetişir ve hem anne hem de ikizler kurtulur

Benzer onlarca hikâye bu gün devlet hastanelerinde yer, yatak yokluğundan yaşanıyor.

Bu arada hasta veya yakını semtinden uzaklaştığı oranda da çekeceği zorluk ve meşakkat de o derece artıyor.

Bu vatandaşa ceza değil de nedir?

Şüphesiz Aydın’a yakışan görüntüler değildir, bunlar.

Ama ne yaparsın?

Bu gerçeği dile getirenlerden biri de yeni Sağlık Müdürü Osman Açıkgöz…

O bunu Aydın’ı önceki görev yeri Karaman’la kıyaslarken dile getiriyor.

Doğrudur.

Çünkü Aydın bilhassa Efeler sağlık hizmetlerinde bu gün en geri kalmış bir bölge ilinden farksız dense kesinlikle abartı olmaz.

Artık tartışma götürmez gerçek şu ki, Aydın’da yataklı tedavi için hastanelerin vermek zorunda oldukları hizmet iflasın eşiğine gelmiştir.

Milletvekilleri Mustafa Savaş, Metin Yavuz, Rıza Posacı ve Bekir Kuvvet Erim ve AK Parti İl Başkanı Ömer Özmen bundan haberdar mı acaba?

Aralarındaki “benlik” kavgasından, itişmekten, kakışmaktan fırsat bulabilirlerse, günün bir vaktinde hastane kapılarından birinden içeri göz atmaları yeterlidir.

Belki Aydın dışında kurulmayan il merkezi kalmayan ve iki yıldır bizde de dillerine pelesenk ettikleri ama temeli bile atılmayan hastanenin yapılmasında oyalama taktiğine bir son verirler.

Uzun süre gerek milletvekilleri gerek diğer iktidara mensup siyasetçiler tarafından ihale aşamasında dendi ama iki yıldır o eşik aşılamadı.

Yerel seçimler öncesi konu Aydın’ı ziyaretlerinde(9 Şubat 2019) Cumhurbaşkanına bile tekrarlattırıldı.

Fayda etmedi.

Canı sıkılan bir hastane demeci patlatıyor, üzerinden siyaset yapıyor.

Nasıl olsa kimse ses çıkarmıyor.

Şimdi de Mustafa Savaş geçtiğimiz günlerde(2 Ekim) 2020 yılında temelin atılacağını dile getirdi.

İnanalım mı?

Yeter artık efendiler…

Sizi bu millet kendi işinizi takip için mi seçti, yoksa memleketin sorunlarını çözmek için mi?

Aydın’ı bir Isparta’nın bir Denizli’nin bir Manisa’nın çekmediği cezaya katlanmak zorunda bırakıyorsunuz farkında mısınız?

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE! Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!