Hatırlarsanız daha önce de yazdım. TÜİK verilerine göre 2019 Türkiye ortalaması kişi başı milli gelir 52 bin 316 TL…

Aydın ortalaması ise oldukça altında, 37 bin 889 TL…

Günümüz döviz kuru üzerinden(8,20 TL) hesaplandığında 2019 Türkiye ortalaması 6 bin 380 dolar…

Aydın ortalaması ise 4 bin 620 dolar…

Bu kişi başı milli gelirle Aydın Ege illeri arasında sonuncu durumda…

Bu sert düşüşe göre salgının etkisinde geçen 2020 yılı gelirinin Aydın’da 4 bin doların da altında gerçekleşeceğini varsaymak mümkün…

2019’da her bir Aydınlının milli geliri 2004’ün milli geliri 4 bin 839 doların da altına düşmüştür.

Bu tablo Aydın’ın bütün sorunlarının kaynağını anlatmaya tek başına yetiyor.

Başta işsizlik…

Aydın’da 2020 yılı 18-24 yaş arası kayıtlı genç işsiz oranı yüzde 27,9…

Bu kesime sayıları azımsanamayacak derecede her çaldığı kapıdan olumsuz yanıt alması sonucu iş aramaktan vazgeçen kayıtsız işsizler dâhil değil.

Onları da eklerseniz işsiz gençlerin oranı yüzde 40-45’lere ulaşır ki, bu da her iki aileden birinde genç bir işsiz var, demektir.

Tabi bunun doğal bir sonucu nitelikli beyin göçüdür.

Yoksullaşma aile kurumunu da vurdu.

Aydın 2020 yılında yüzde 5 boşanma oranıyla iller arası sıralamada beşinci sıradadır ki, boşanmaya birinci neden ekonomik yetersizliktir.

Aydın’daki yoksullaşmadan etkilenen mesleklerin başında da girdi fiyatlarındaki artıştan emeğinin karşılığını alamayan üretici geliyor.

Vatandaşın önemli bir kesimi tarım ve hayvancılıkta gübre ve yem fiyatı artışının yol açtığı zarar çiftçiyi bırakma, işletmeyi kapatma noktasına geldi.

Fakirleşme sadece aile kurumu, üretici kesim, nitelikli beyin göçü ve işsizliği vurmadı toplumu ayakta tutan orta direk de bundan büyük yara aldı.

Konda’nın 2020 Şubat verilerine göre Türk halkının yüzde 29’luk bölümünün gelirleri giderlerini karşılamıyor ki, nüfusun 25 milyonluk kısmına tekabül eder.

Nüfusun yüzde 55’nin ise geliri giderine denk geliyor.

Geliri giderinden fazla olan, tuzu kuru, nüfusun oranı ise yalnızca yüzde 16’dır.

Yani büyük bir kesim zar-zor geçiniyor ki, bir de bu ailelerin çoğunda ya üniversite mezunu genç bir işsizin ya da boşanmış veya işini kaybetmiş işsiz evladın bulunduğunu varsayın…

Böyle bir aile normal şartlarda nasıl geçinir varın siz düşünün…

Peki, bu yoksulluk deprem, kuraklık, sel baskını gibi bir felaket sonucu oluşmadı elbette…

O halde kimlerin eseri?

İlk başta payı olan grup iktidarıyla, muhalefetiyle milletvekilleri başta siyasetçi sınıfı,

İkincisi belediye başkanları,

Üçüncüsü Aydın seviye kaybederken kafasını kuma gömen oda başkanları, sivil dernek ve vakıf temsilcileri,

Dördüncüsü, yönetici ve elitler,

Beşincisi sandıkta duygusal davranan, oy verdiği siyasetçiyi denetimsiz bırakan seçmendir.

BİR: Ne dün ne bu gün iktidarıyla muhalefetiyle milletvekilleri başta siyasetçi sınıfının halkın gerçek gündemi çiftçinin, üreticinin, öğrencinin, işsizin vs. dertleriyle dertlendiklerine şahit olanınız var mı?

İKİ: Yetki alanı il idari sınırları olan yeni büyükşehir diğer yerlerde olduğu gibi bir kalkınma ajansı şeklinde çalışsaydı Aydın için de bir şans olabilirdi.

Ama ne var ki, kuruluş aşamasındaki ideolojik tavır, vizyonsuzluk, bireysel hırs ve onların yol açtığı eksiklikten doğan boşluğu çatışma, reklam ve algı aldatmacasıyla kapatma kurnazlığı Aydın’ın sorunlarını çözmek bir yana daha da derinleştirdi.

ÜÇ: Demokrasilerde siyasi partiler kadar gerek kamuoyu oluşturmada gerekse siyasi irade üzerinde baskı kurmada dernekler ve meslek odaları da hayati önemde kurumlardır.

Ama gelin görün ki, siyasi alandaki popülizme dayalı sığlık bileşik kaplar misali sivil toplum alanı için de geçerlidir.

Yaptıkları, eyledikleri ölçü alındığında görünen o ki,her kuruluş hem Aydın’ın beş yıl sonrasını görme vizyonundan mahrumdur  hem de yaptıkları sadece gösteriş ve şekilcilikten ibarettir.

DÖRT: Yönetici ve elit sınıfa eski Şehir Kulübü müdavimleri demek tanımlama kolaylığı açısından daha isabetli olur.

1970’li yıllara kadar varlığını sürdüren neredeyse Aydın’ın her ilçesinde sadece üye olan elitlerin girebildikleri Şehir Kulübü denen mekânlar vardı.

Kentin kalburüstü üst düzey yöneticileri, doktor, belediye başkanı, siyasi partilerin ilçe başkanları, toprak zengini eşrafı, kentin para babası tacirleri burada toplanır, iskambil oynar, vakit geçirirlerdi.

Belediye başkanı, il genel meclis üyeleri, belediye encümen üyeleri de onlar arasından seçilir, bu şekilde siyasi alan “çulsuzlara” bırakılmazdı.

Şehir kulüpleri tarihe karışalı hayli zaman oldu ama Aydın’a bıraktığı miras siyasi alanda bütün dinamikleriyle varlığını sürdürüyor.

O geleneğin sürdüğünü her seçimde sağcı, solcu, liberal, muhafazakâr fark etmez bütün partilerde gizli bir elin ortamı dizayn etmesinden anlarsınız.

BEŞ: Son olarak da Selda Parlak adlı bir okurumuz “Aydın’a iki üniversite açılması(3 Mayıs) ile ilgili yazımıza gönderdiği yorumda (…) Bu parlak fikirleri Aydın milletvekillerinden duymak isterdim.

(…) Milletin vekili olmaya seçimlerde kapı kapı dolaşanlar niye böyle güzel projeleri dile getirmezler?” diye soruyor.

Bu sorunun iki yanıtı var:

1-Siyasetçinin halktan çok kolay oy almayı başardığı için tekrar seçilmek için asıl konuları ele almaya gerek bile duymuyor.

 2- Seçmenin verdiği sözler üzerinden oyunun hesabını sormaması siyasetçiye ilgileneceği alan konusunda özgürlük sağlıyor. 

İster siyasetçi ister STK başkanı seçiminde oy kullansın herkes oyunun hesabını sorsun bir de ondan sonra baksın oy verdikleri verdiği sözlere aykırı hareket edebiliyorlar mı?

Hem o zaman Aydın halkı kalkınmışlıkta Ege İlleri sonunculuğu gibi insanın gücüne giden bir anomaliyi de yaşamamış olurdu.