Şair yazar Attilâ İlhan’ın bir de gazetecilik yönü vardır. Demokrat Parti döneminde İzmir’de Adnan Düvenci tarafından 1946 yılında yayımlanan bölge gazetesi Demokrat İzmir’i (1965-1973) yönetmiş ve onun ayrıca başyazarı olmuştu. Kapandığı 1979 yılına kadar yayınlarıyla ses getirmiş ve 1950’den sonra DP lideri ve Başbakan Adnan Menderes’in hışmını üzerine çekmiş bir gazeteydi. Yayınlarıyla Türkiye çapında da ses getirmiş ve hakkında yüzlerce dava açılmıştı. Hatta basılıp matbaası dağıtıldı. İşte o gazetede 1965 yılında genç bir muhabir olan ve bugün İzmir’in deneyimli gazetecisi ve ağabeyi Yaşar Eyice’ye Attilâ İlhan günlerini anlatmasını rica ettim. O da bizi kırmadı. Yazılı olarak gönderdi.  

Yaşar Eyice Demokrat İzmir, Yeni Asır, Tercüman, Türkiye ve Haber Ekspres gazetelerinde uzun yıllar çalıştı. Haber müdürlüğü yaptı. Halen Haber Ekspres ve bazı internet sitelerinde köşe yazarlığı yapıyor. İzmir’in nabzını tutuyor. Ben de onunla 1984 yılında Tercüman gazetesinin Aydın Koçarlı muhabiri olarak çalıştım. Sıcak ilgisi ve mesleğinin ustalığı beni kendisine çekti. Mesleğinin tutkunu ve güleç yüzlü bir insan… Kitaplar dolusu anıları var. İşte Attilâ İlhan ile olan anıları:   

İNSANLARA MESAFELİYDİ  

 “İnsana insan gibi davranırdı. Mesleğe bir zamanların önemli İzmir gazetelerinden ‘Demokrat İzmir’de spor muhabiri olarak başladım. Önceleri ‘Sanat ve Kültür’ sayfalarının yönetmeni olan, Şair-Yazar Attilâ İlhan Ağabeyimiz, daha sonra ‘Genel Yayın Yönetmeni’ olarak başımıza geçti. Gerçekten bir ağabey idi…  

Bir ara bir habere sinirlenip ‘Ben bu işi yapamam!’ diye istifa edip ayrılmak isteyince, beni karşısına aldı ve ‘Sakın ha!’ diyerek gerçek gazeteciliğin örneklerini anlattı... Benim gibi gençlere hep örnek oluyor, hatalarını çok kibar bir şekilde anlatıyor ve ‘Doğrusu bu!’ diyordu…  

Maaşımı arttırmak için, ‘Seni akşamları da burada tutalım!’ dedi… Yani gündüz spor muhabiri olarak koşturacak, akşamları da oraya buraya takılmamam için ‘Gece muhabiri’ olarak yanında tutacaktı. Öyle de oldu… Diğer yaşıtlarıma göre benim maaşım daha yüksek oldu…  

Genel Yayın Müdürü Attilâ İlhan’ın en fazla değer verdiği konulardan biri de, sıfat ve isimlerin kesinlikle doğru yazılmasıydı. Birçok kişi adını ‘Atilla!’ olarak yazdığı için sinirlenirdi… Oysa gerçek “Attilâ” idi. Şapkası mutlaka olacak. Ayrıca tek “l” harfi olacak. 

SAYESİNDE GAZETECİ OLDUM  

“Sayesinde şimdi meslekte 50 yılı aşan, sadece ve sadece gazetecilik yapan, ender habercilerden biri oldum, diyebilirim. Belki de beni karşısına alıp konuşmasaydı bugün gazeteci olmazdım.  

Akşamları sayfalar bitip, tabiriyle ‘bağlandıktan’ sonra Karşıyaka’ya giderdi… Gelişi de aynı yol üzerinden idi… Gazeteye gelirken Körfez vapurunda aynı yere otururdu…  

1960 ve 1970’li yıllarda Karşıyaka vapurunun yolcuları birbirini tanır, selamlaşır ve herkes numaralı gibi aynı koltuğa otururdu… Pasaport iskelesinde yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün heykelinin bulunduğu yerde iner, Konak’a kadar yürür, Saat Kulesi ile Hükümet Konağına yaklaşık 100-150 metre uzaklıkta Adnan Düvenci ile Adnan Menderes’in kurduğu ‘Demokrat İzmir’ gazetesinin üç katlı binasına gelirdi. Sanıyorum o devirde, belki de Türkiye’de, zemin katı makine baskı dairesi, ikinci katı teknik servis, klişehane, mürettiphane ve linotiplerin olduğu, üçüncü kat ise yazıişleri ve diğer bölümlerin bulunduğu bir bina yoktu.  

‘MİSAFİRLERİ EDEBİYATÇILARDI’ 

“Günde sadece bir bardak çay içerdi… Misafirlerinin çoğu da ya edebiyatçı ya da edebiyata meraklı insanlardan oluşurdu. Birinci sayfadan yayınlanan baş makaleyi yazmasına rağmen, siyasilerle pek ilgilenmez, genelde bu işi haber merkezine bırakırdı. Öğle saatlerinde bazen Kemeraltı’na gider, Şan Pasajı’nda ‘Aydın Kitabevi’ne uğrar, şiir kitabı ile diğer yayınları takip ederdi. Fransa’da ‘En iyi Fransızca bilen yabancı’ unvanı olduğu için Fransızca yayınları takip ederdi. Hiç kimse ile laubali olmaz, hediyeleri kabul etmez, yemek davetlerine gitmezdi. Hatta ilk şiir kitabının arka kapakta yayınlanan siyah-beyaz fotoğrafını da, bana çektirmişti, o kadar ustalar varken… Baskıda ismim konmamış… Belki de bizim tabirimizle ‘düşmüş.’ İnanın en azından 10 kez özür diledi… Tanıklarımdan ikisi de yine spor servisinde birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan Bornovalı Hüseyin Yangır ile Okan Yüksel idi…  

‘O ZAMANLAR HERKES ‘AMERİKANCI’YDI, O DEĞİL’ 

“Hiç unutamadığım gecelerden biri de insanoğlunun aya ilk aya basış gecesi idi… 16 Temmuz 1969’da Apollo 11 Ay görevi kapsamında Neil Armstrong, Buzz Aldrin ve Michael Collins, Kennedy Uzay Üssü’ndeki 39A Fırlatma Kompleksi’nden Ay’a doğru gitmek için uzaya gönderildiler. 3 bölmeli 110 metrelik uzay aracı Apollo 11, böylece ilk insanlı Ay görevini gerçekleştirmek üzere yola çıktı. Ve Amerika bunu reklam için çok iyi kullandı. Aya ayak basma naklen verilecekti… Akşam saatlerinde herkes gidince, Attilâ İlhan beni, sayfa sekreteri Erdoğan Özer’i de yanına alarak yaşamında ender olaylardan birini yaşattı, Kemeraltı’nda ünlü Şükran Lokantası’na götürüp yemek ısmarladı, Sonra Demokrat İzmir’e dönüp, teleksin başına geçtik… Gece yarısına doğru, teleksten dakikada bir cümle geçiyordu, ‘Flaş… Flaş… Flaş... Apollo’nun kapısı açıldı!’ gibi…  

Şunu söyleyebilirim: O zamanlar herkes ‘Amerikancı’ iken Attilâ İlhan ağabeyimiz, büyüğümüz kesinlikle değildi… 1960 ihtilâline de, 12 Mart 1970’deki ikinci darbe girişimine de birçok kişi ‘alkış’ tutarken, belki de Türkiye’de ilk kez ‘Hayır’ diyen ve bununla ilgili ilk yazıyı, her şeye rağmen yazan ve konuşan ilk ve tek yazar Attilâ İlhan olmuştur. Emperyalist güçlerin gittikleri ülkelerde üç şeyi değiştirdiklerine hep dikkat çekerdi: Birincisi dili, ikincisi dini, üçüncüsü de benliği…  

Son olarak şunu diyebilirim ki, Attilâ İlhan. Türkiye’nin en önemli şair ve yazarlarından biri değil aynı zamanda en iyi düşünürlerden biri idi… Saygı ve rahmetle anıyorum…” 

Yaşar Eyice son olarak çok önemli kişilerin yazdığı ve çalıştığı Demokrat İzmir’in özelliğini anlattı: “Demokrat İzmir’in özelliği, her kesimden insanın olmasıydı. Yalan yazmaz, hakkımızı korur, diye herkese güven vermişti. Yıllardır hiçbir gazeteye köylünün gelip de sorununu anlattığına rastlamadım. Ama köylüler Demokrat İzmir’e geliyordu. Gazetenin adını yazdığı kişi ya milletvekili, ya belediye başkanı, ya parti meclisi, ya da il genel meclisi, belediye meclisi üyesi olurdu.”  

Biz de Sayın Eyice’ye teşekkür ediyoruz. Bu kıymetli anılarını paylaştığı için.  

ERCAN DOLAPÇI