Atatürk’ün hastalığı şiddetli olarak 1938 Ocak ayında Yalova’da belirti verdi. Vücudunda kaşıntılar ve kanamalar başladı. Doktorlar hemen siroz hastalığının ilerlediğini söylediler. Fransızlar Hatay sorununun çözümünde geri adım atar düşüncesiyle hastalık basına yansıtılmadı. Atatürk sorumlu devlet adamı düşüncesiyle normal programını da aksatmadı. Hasta haliyle Mersin seyahatine çıkıp askeri birlikleri bile acılar içinde denetledi.

Ağustos 1938’de hastalık iyice ilerlemişti. Prof. Mim Kemal Öke Atatürk’ün karnında biriken suyu Eylül ayının 7’si ve 22’sinde şırınga ile iki defa aldı. Bu sıvı almalar Ekim ve Kasım aylarında da peyderpey devam etti. Hastalığı süresince devlet adamlığını elden bırakmak istemiyor, gelen konuklar karşısında yatalak görünmek istemiyordu. Elinden geldiğince devlet işlerini yürütüyor, başta kadın heyetleri olmak üzere gelen heyetleri acılar içinde olsa bile kabul ediyordu. O’na göre devleti temsil hastalıkta bile bitmez, Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışır şekilde yapılmalıydı.

Mide bulantıları, kusmalar, öğürtüler, ağzından kan gelmesi, halsizlik, uykusuzluk, kaşıntılar, kanamalar artık sıradanlaşmıştı. Son 3 ay her gün tarifi imkânsız acılarla boğuştu. Sürekli doktor kontrolünde olsa da hastalığın seyri iyiye gitmiyordu. Bazı zor durumlarda doktorlara; “ne gerekiyorsa yapın, olacağın önüne geçemeyiz”, diyordu.

Son dönemde gerçekleştirilen bir su alma operasyonunun sonunda acılardan kurtulmuş, rahatlamıştı. Nedense o operasyondan sonra canı “enginar” çekmişti. Yaveri Salih Bozok’a dönerek; “Çocuk canım enginar çekti”, der. Ama o tarihte İstanbul’da enginar bulunmadığı için Salih Bozok tarafından yetişmeyeceği biline biline Hatay’a enginar sipariş verildi. Ama gelen o enginarları yemek nasip olmayacaktı.

Atatürk yobaz takımının İddiaların aksine mason doktorlar tarafından da zehirlenmedi. O yıllarda idrar söktürücü olarak civalı ilaçlar kullanılıyordu. 1950 yılına kadarda civa içermeyen bir idrar söktürücü üretilemedi. Atatürk’ün ölüm nedeni sirozdu. Ani bir şekilde ölmediği için otopside yapılmadı.

Atatürk 8 Kasım 1938 akşamı son kez ”Aleykümesselam” dedi. Bu son sözlerinden sonra komaya girdi ve 10 Kasım 1938 saat 09.05’e kadar bir daha konuşmadı.

1881 yılında başlayan yaşamı 10Kasım 1938 saat 09.05’te, arkasında en büyüğü Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere binlerce eser bırakarak aramızdan ayrıldı. 57 yıllık yaşamında tüm dünyaya örnek olacak başarılar elde etti. En kesif düşmanlarının bile takdirlerini kazandı. Hiçbir lidere nasip olamayacak itibar kazandı. Tüm dünya O’nun önünde saygı ile eğildi ve eğilmeye de devam ediyor. Işıklar içinde uyu Büyük Atatürk. Ölümünün 79.yıl dönümünde başta Cumhuriyetimiz olmak üzere bütün eserlerine ilelebet sahip çıkacağız.

27 Ekim 1978 tarihli, 152 ülkenin oybirliği ile alınan UNESCO kararında şöyle yazar; “Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu” der.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA