Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan'ın, Saadet Partisi'nden (SP) aktif siyasete gireceği iddiaları ve İran seyahatinde SP adına yaptığı açıklamalara ilişkin tartışmalardan uzak duran SP'nin Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, sesizliğini AKŞAM'a bozdu...

Bülent Arınç'ın kabineye girmesi 'Milli Görüş'ün dönüşü' mü sizce?

Bu seçimde ilginç bir şey oldu. İktidar ve muhalefet birbirlerine anlamsız saldırılarda bulunurken biz kimseye hareket etmedik, doğruları söyledik. Çok önemli bir etki yarattı. Geniş AKP seçmeninin vicdanı olduk. Bunu ben bir iç muhasebenin başlamış olduğunun işareti olarak algılıyorum. SP 5.2 oy aldı ama toplumda yüzde 50 oy almış bir parti gibi itibar gördü. Kamuoyu araştırmaları SP'ye oy verenlerin yüzde 70'inin ilk defa bize oy verdiğini ortaya koyuyor. Kabine değişikliğinin bu etkiyle yapıldığı yorumlarına katılıyorum. Başbakan as oyuncularını sahaya sürdü. Teknik direktörler maçın kritik anlarında böyle yapar. Ancak bir isimle ilgili değiliz. Hükümette hangi koltukta kimin oturduğuyla da ilgilenmiyoruz. Yeni bakan arkadaşları Türkiye'nin milli politikaları çerçevesinde değerlendiririz.

Erbakan'ın İran gezisi tartışıldı. Dönüyor denildi... Nasıl yorumluyorsunuz?

Sayın Erbakan benim yaşım kadar ömrünü siyasette geçirmiş birisi. Başbakanlığı sırasında önem verdiği projelerden birisi de D8'lerdi. Bu geziyi kişisel programı çerçevesinde, üye ülkelerden İran'a yaptı. Saadet Partisi'nin resmi gezisi değildir. Sayın Erbakan aktif siyasete dönmeyeceğini söyledi ve fiilen de böyle bir şey zaten söz konusu değildir.

SP'de bir vesayet süreci ortaya çıktı mı?

Açık konuşmakta fayda var. Biz Sayın Erbakan başta olmak üzere bu partiye emeği geçmiş herkesin tecrübesini, ülkenin tecrübesi kabul ederiz. Gerektiği zaman Sayın Erbakan'ın görüşlerine başvurur ve fikirlerinden istifade etmeye çalışırız. Ancak hiçbir şart altında SP'yi vesayet altında yönetmeyiz. Buna ne Numan Kurtulmuş müsaade eder, ne de Sayın Erbakan vesile olur.

HERKESİN ERGENEKONU KENDİNE

Ergenekon sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zaman geçtikçe maalesef tepsitlerimizin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye adına üzülüyorum. 'Bunu magazin meselesi olarak tartışmayalım, Türkiye'nin en büyük davasıdır' dedik. Kimse avukat değil, savcı değil. Özellikle siyasetçiler. Ne ilginçtir Ergenekon davasında savcı ve avukat olmaya soyunan partiler Deniz Feneri davasında rolleri değiştiriyorlar. Sulandırılıyor. Magazin tartışmaları şeklinde, tarafgirce gidiyor. 'Benim Ergenekonum, senin Ergenekonun'...

Deniz Feneri sizin camianıza yakın isimleri de kapsıyor...

İşte meselenin bamteli burası. Adalet camiamızdan birilerine göre değişmez. Bu milletin en önemli özelliklerinden birisi yardımseverliğidir. Ergenekon'da söylediğimi burada da söylemek istiyorum. Kime, nereye kadar gidiyorsa ve arkasında kim varsa hepsi açık ve net bir şekilde ortaya çıkarılsın.

Siz dinlenmekten korkuyor musunuz?

Aslında az önce eşimle konuştuk (gülüyor). Mümkündür. Bilgim olduğundan söylemiyorum ama evimizde, arabamızda birçok ortamda dinleniyor olduğumuzu tahmin ediyoruz. Zaman zaman telefonlar epeyce cızırtılı çıkıyor! Normaldir manasında söylemiyorum. Kötü bir şey. Ama ben arkadaşlarıma da söylüyorum: Tandoğan'da, Taksim meydanında söyleyemeyeceğiniz hiçbir şeyi odalarda konuşmayın. Biz de öyle yapıyoruz.

ADD'nin yeni Tandoğan mitingi için ne düşünüyorsunuz?

Bu mitinglerde kimse, kimi karşı taraf olarak görüyorsa ona hakaret edecek bir üslubun içinde olmamalı. Çıksın görüşünü söylesin. Ama provokasyona neden olmasın. Tandoğan'da toplanırlar, kendi görüşlerini dile getirirler, tamam. Ama kalkar mesela toplumun dindar kesimlerine hakaret manasına gelecek sözler söylerlerse o zaman karşılarına geçeriz. Bir takım kendilerini dindar, muhafazakar olarak tanımlayan insanlar da kalkar 'Bu insanlar niye Tandoğan'da miting düzenliyorlar' derlerse onların da karşılarına çıkarız. Türkiye bu kutuplaşmalardan çekiyor.

BU SON KOLAY SEÇİMLERİYDİ

AKP'nin yüzde 10'luk düşüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında yüzde 47 olağandışıydı. Ama şu andaki siyasi yapı 28 Şubat sonrasında oluşmuş siyasi konjonktürün devam ettiği yapıdır. AKP'liler kırılıyor belki. Ancak çok az partiye nasip olacak bir halk desteğini aldılar. Ama yeni merkez oluşturacak gücü kendinde bulamadı AKP. Seçim sonuçlarında en büyük başarısızlığı budur. Yüzde 39 oy almış bir partiye başarısız diyemeyiz. Ama milletin kendine verdiği ödevi yapmamıştır. AKP'nin anladığı statükonun yanına geçmek oldu. Zannediyorum bu seçim AKP'nin son kolay seçimi olmuştur.