Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye, yılın ilk yarısında gerçekleştirdiği 74 milyar 372 milyon dolarlık ihracatının 42 milyar 533 milyon 847 bin dolarlık (yüzde 57) kısmını mal mukabili olarak yaparken, 12 milyar 318 milyon 104 bin dolarlık (yüzde 16,5) kısmını vesaik mukabili, 9 milyar 714 milyon 19 bin dolarını (yüzde 13) peşin, 7 milyar 611 milyon 213 bin dolarını (10,2) akreditif ödeme sistemi ile yaptı.

Buna karşılık 2012 ilk yarıyılında yapılan 117 milyar 163 milyon dolarlık ithalatın 53 milyar 158 milyon 243 bin dolarını (yüzde 45,3) peşin, 26 milyar 26 milyon 689 bin dolarını (yüzde 22,2) akreditif, 20 milyar 503 milyon 639 bin dolarını (yüzde 17,5) mal mukabili , 7 milyar 485 milyon 866 bin dolarını (yüzde 6,39 ) vesaik mukabili, 5 milyar 663 milyon 192 bin dolarını (Yüzde 4,83) vadeli akreditif olarak gerçekleşti.

Türkiye’nin yıllar itibariyle ihracatının sürekli artmasına, ihraç pazarlarının çeşitlenmesine rağmen ihracatının ve ithalatının ödeme şekillerinde ağırlık oranlarının çok fazla değişmediği, ancak peşin ihracatın 2010 yılında yüzde 8 , 2011 yılında yüzde 7 si peşin yapılırken , 2012’nin ilk yarısında yüzde 13’ünün peşin yapıldığı görüldü. Buna karşın ithalatın peşin ağırlığının çok fazla değişmediği son 2 yılda sadece yüzde 2 oranında düştüğü gözlemlendi.

İhracat ve ithalat ödeme şekilleri hakkında AA muhabirlerine değerlendirmede bulunan İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİB) Başkanı İsmail Gülle, "Ödeme şekilleri sorunu, yeni bir konu değil. Mal mukabili veya vadeli ihracat yüzünden 2008 krizinin akabinde pek çok Avrupalı ülkenin batması üzerine İngiltere ve Almanya gibi ülkelerdeki bir çok büyük kuruluş ihracatçı firmalarımızı mağdur etti. Bu, ödeme şeklindeki bozukluktan kaynaklanıyor. Türkiye, 1980’li ve 90’lı yıllarda başlayan ve o zamandan kalan bu mal mukabili ödeme şeklini aşamadı, bu alışkanlık oldu. İlişkiler çok girift olduğu için bir dönem sonra da bizim firmalarımız bunu isteyemediler. Bunun neticesinde de maalesef böyle mal mukabili veya vadeli gibi son derece saçma yöntemleri terk edemedik” değerlendirmelerinde bulundu.

İthalatın peşin ödenmesine de değinen Gülle, "Biz yıllardan beri Çin’den ham madde alırız. Para gider, mallar gelir. Bizim firmalarımız milyarlarca dolarlık işleri bir ilişkiye ilişkin getirmiş olduğu samimiyete ve gerçekliğe bağlamış. Bu olayın köküne kadar yanlış olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

"Türkiye aslan gibi alıp, kedi gibi satıyor"

Türk firmalarının ithalatı peşin yapıp, ihracatını ise vadeli yapmasını "Türkiye aslan gibi alıp, kedi gibi satıyor” şeklinde nitelendiren Gülle, şunları söyledi: ”Avrupalılar son derece menfaatini düşünen, menfaatinin gereğini son kuruşuna kadar yapan insanlar. Bunlar menfaatleri için çocuk işçi de görmezler, mahkum da görmezler, çevreyi de görmezler, hiç bir şeyi görmezler. Menfaatlerinin bittiği yerde her şeyi görürler. Avrupa’nın kendisi risk grubunda olduğu halde bizi risk grubunda görüp, ödeme sistemlerini ona göre belirlemeleri tamamen bir strateji. Bu firmaların oluşturmuş olduğu bir düzendir. Avrupalılar süreler koyuyor. İhracatçımız malı satıyor. Avrupalı kendi finansmanını kullanmıyor. Bu tür düzenleri değiştirmek bu değişimin akabinde gelebilecek her türlü sorgulamalara da engel olmak gerek.”

Gülle, "Çok yol alındı, çok gelişildi ama netice itibariyle bu söylediğimiz şekilde hala alışveriş yapanlar var, alışkanlık olmuş. Bu konu hükümet meselesi değil, bu sivil toplum örgütlerinin yapacağı çözümdür ama anlatmıyorlar ki çözüme ulaşsın” dedi.