Asena’nın Kaf Dağı’na siyaset yolculuğu

Bu hafta sonu yapılacak kongrede Kaf Dağı’na yolculukta bir Simurg olmada tam bir kırılma yaşanacak. Asena ya bütün cesaretini toplayacak her şeyi göze alarak, erkek egemenliğindeki kurtlar sofrasına meydan okuyacak, ya da kafilesini eski yuvanın güdümündeki erkek kurtlara teslim edecek.

Abone Ol

Romantizmin 19.Yüz yıldaki temsilcilerinden Fransız Şair Alfred de Vingy’ninin  (1797-1863) Kurdun Ölümü adlı manzum hikâyesinden sadece Avrupalılar değil bizde de örnek Yahya Kemal başta Türk Aydınlarından pek çok şair ve yazar etkilenmiştir.

Pekiyi, Kurdun Ölümünde Şair Alfred de Vgny o kadar geniş bir çevrenin duygularına tercüman olacak neyi anlatmıştı. Dahası Asena ile-Meral Akşener- şiirin ilgisi ne?

Şiirin konusunu kısaca özetleyelim:

Şair, dostları birçok asilzadelerle gece vakti, ıssız ay ışığında dağlarda bir kurt avına çıkar. Tabiatın böyle tenha bir saatinde avcılar elleri tetikte yürümektedirler. Bu tür avlarda en tecrübeli olanı bir ara yere yatar ve tespit ettiği kurt izlerini incelemeye koyulur.

Anlaşılır ki, iki büyük iki küçük taze izler biraz önce buradan geçen bir dişi bir erkek ve onlara ait iki yavrunundur. Herkes sessizliğe bürünür, tüfeklerin parlayan yerleri karartılır, bıçaklar hazırlanır ve birerli kolla yürüyüşe geçilir.

Bir ara üç avcı oldukları yerde dururlar, o arada Şair Vigny de çevreyi gözetlemeye koyulur. Bu arada birden bire karşısında alev saçan iki göz belirir.

Kurt…

Biraz ötede yavruları ve gölgeleri raksa benzeyen bir kımıldanışla oynamaktalar. Yavru olmakla birlikte içgüdüleriyle anlarlar ki, düşmanları insanoğlu birkaç adım yakında pusudadır. Dişi kurt ise yavrularına ve canlarına yönelik tehlike karşısında donakalmıştır.

Erkek kurt ise anlar ki, geriye dönüş ve kaçış yolları kapalıdır, gelir ve önayaklarının tırnaklarını toprağa saplarcasına çömelir, ilk yaptığı köpeklerden en saldırganını gözüne kestirmek olur.

Saldırı başlar, başlamaz da bütün gücüyle o köpeğin gırtlağına dişlerini geçirir. Avcılar aralıksız üzerine ateş ederler vücudu delik deşik olur. Avcılar bıçaklarını kurda saplarlar ama kurt köpeği bırakmaz, ısırmaya devam eder ve sonunda öldürür.

Avcılar elleri tetikte çevresini sararlar, kurt gözlerini avcıların üzerinde gezdirir, bu arada ağzından akan kanları yalar, nihayet dimdik ayakta, bütün avcıların bakışları arasında gözlerini kapatır ve ölür.

Şair kurdun bu son bakışında ne demek istediğini anlar. Hayvan asıl son bakışıyla demek ister ki,”inlemek, ağlamak, yalvarmak hepsi zillettir. Kaderinin seni sevk ettiği yolda uzun ve ağır görevini dişini sıkarak yerine getir. Sonra da benim gibi sükût et ve acı çekerek öl.”

Alfred de Vigny bu manzara karşısında yanağını tüfeğine dayar, dişi kurt ve yavrularının arkasından koşmaya karar veremez ve der ki:

“Eğer bu iki yavru olmasaydı, o güzel ve kederli dul bu sınav karşısında erkeğini yalnız bırakmazdı.

Lakin bir görevi vardı: Yavrularını dağlara kaçırmak... Onlara açlığa tahammül etmeyi ve şehirlerde bir lokma ekmeğe ve bir yatacak yer karşılığında insanlara zelil bir şekilde zağarlık yapmamayı öğretmekti.”

Şair Alfred de Vigny’nin yaşadığı Fransa’daki romantizmin Avrasya ve Orta Doğu Coğrafyası’nda olmadığı gibi hem de Avrupa’nın hem komşusu hem de bir parçası Anadolu’da da bir karşılığı yoktur.

Yahya Kemal şiirdeki erkek kurdu Atatürk’e dişi kurdu da Anadolu’ya yani Osmanlı’nın son dönemi savaşları, Balkan, Sarıkamış,1.Dünya ve Kurtuluş Savaşlarından arta kalan Anadolu insanına benzetir.

Çünkü Anadolu coğrafyası Avrasya ile Avrupa arasında olayların hem öznesi hem nesnesi, stratejik konumunun da bir gereği tarih boyunca altından sel, üstünden yel geçen bir köprüdür.

Bizler de bu köprünün üzerine kurulan otağda da güven içinde yaşamaya çalışan milletiz. Velhasıl tekin olmayan bu topraklarda güvenlik deyince akan sular, durur. O da tabi millet olarak güçlü olmayı gerektirir.

O nedenle bu topraklarda özgürlüklerin sınırlarını hiç itirazsız gücü oluşturan erkekler belirler. Öyle olunca da Alfred de Vigny’nin de şiirinde belirttiği gibi bu topraklarda Asena olmak zor bir zanaattır.

Bu gerçek siyaset başta yaşamın her alanında geçerlidir. Ama insanları yaşatan da hayalleridir. Örnek zahmeti oldukça fazla yeni kurulan bir parti ve onun liderinin siyasette kendine alan açması ve uzun, ince iktidar yolculuğu gibi.

Buna rağmen Asena -Meral Akşener- Alfred de Vigny’nin hikâyesinde geçen dişi kurda özenerek kendine inanan dostlarıyla büyük bir cesaretle Kaf Dağı’na yolculuğa çıkma cüretinde bulundu.

Süleyman Demirel’in vakti zamanında Anavatan Partisi için söylediği “Tapulu arazime çadır kurdurmam” misali Asena’nın ilk karşısına dikilen de alanın hâkim gücü erkek kurt ve taifesi oldu.

Bu engel ödünç milletvekilleri yardımıyla TBMM’de grup kurmakla aşıldı ve bu aynı zamanda Kaf Dağı’na yolculuğun startıydı.

Ama bazıları kendinden kaynaklanan, Asena’nın başı hiç dertten kurtulmadı.

Bir defasında kafası attı, ben bu şartlarda devam edemem, dedi evine kapandı, küstürenler kapısında nöbet tuttular, biz ettik sen etme dediler de yolculuk tekrar başladı.

Asena biraz da etrafının olayı köpürtmesiyle adaylık dayatmasına rest çekti. Ama ne var ki, masayı zamansız devirdi yüzlerce kovanı dolduracak arıyı oğul verdi, masaya döndü ama çoğu arı da ayrılık vadisinde kaldı ve başka kovanlara iltica etti.

O günden bu güne kayıpların bir türlü ardı, arkası kesilmedi. Sadık yolculardan kimileri gazına geldikleri gazetecilerin oyununa geldi medya denizinde boğuldu.

Kimileri ideolojileri önde gidenlerin hazımsızlığının kurbanı oldu “çekememezlik çölünde” kafileden ayrılmak zorunda kaldı.

Kimileri dışlandı küskünlük gölüne daldı, bir daha çıkamadı. Kimileri dilini tutamadı, yolculuktan yasaklandı ayrılık vadisinin kayalıkları arasında kayıplara karıştı.

Etkili ve yetkili olanlar eski partisinden dostlarını ithal aday transfer etti, kimilerini biraz intikam biraz da ayağıma dolanır, düşüncesiyle kirli sularda boğmaya kalkıştı ve boğdu da…

Bu hafta sonu yapılacak kongre Kaf Dağı’na yolculukta küllerinden yeniden doğan bir Simurg olmada ya da vadilerden birinde yok olmada tam bir kırılma yaşanacak.

Asena ya bütün cesaretini toplayacak, her şeyi göze alarak erkek egemenliğindeki kurtlar sofrasına meydan okuyacak, ya da kafilesini eski yuvanın güdümündeki, fırsat kollayan kurtlara teslim edecek.

Sonuç olarak Alfred de Vigny’nin şiirinde sözünü ettiği dişi kurdun yavrularıyla dağlara yaptığı yolculuğun aksine Asena’nın Kaf Dağı’na başlattığı yolculuk da burada sona erecek.

Hangisi gerçekleşecek, yalnız biz değil bütün Türkiye merak ediyor.

{ "vars": { "account": "UA-18838004-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }