Anne ile kız çocuğunun bedensel benzerliği daha başlangıçtan itibaren bu ilişkiyi özel kılar. Anne için bir kız çocuğu dünyaya getirmek kendisi için tanıdık, bildik olan ve kolaylıkla özdeşim kurabileceği bir bedenin doğuşunu temsil eder. Çocuğunu büyütürken geçen her evre devamlı olarak kendisinin gelişimine bilinçli ya da bilinçsiz olarak geri dönmesine neden olur.

Her bebek için anne daha başlangıçtan itibaren ilk sevgi nesnesidir. Ancak kız çocuğu için anne, aynı zamanda cinsiyet kimliği için de özdeşim nesnesidir. Kız çocukları büyüdükçe kadınlığa ait özellikleri annesine bakarak edinir.

Kadınlık kimliğinde anne-bebek ilişkisi önemlidir
Bebeğin kendi cinsiyetini hissetmesi durumu doğumdan itibaren ortaya çıkar. Anne ve babalar bebekleri doğdukları andan itibaren gösterdikleri yüz ifadeleri, bebeğe dokunuşları, kelimeleri, fiziksel yaklaşımları bebeğin cinsiyetiyle ilgili nasıl hissettikleri ile bağlantılıdır.

Gelişimin her alanında olduğu gibi dişilik/kadınlık kimliğinin oluşumunda da en erken anne-bebek ilişkisi önemli etkiye sahiptir. Bir zamanlar kendisi de bebek olan annenin, sahip olduğu kendi bebeklik ve kendisine bakılması anıları sayesinde anneliği şekillenir. Bu anılar kendisine anne olarak tecrübelerine ya yardım eder ya da engeller. Anne bebekle özdeşim kurmasıyla bebeğinin ihtiyaçlarını anlayabilir, neye ihtiyacı olduğunu hisseder. Annenin her bebeğin ihtiyacına karşılık verebildiğinde de anne ile bebek arasındaki ilişki kuvvetlenir ve bir bağ oluşur.

Annenin kız bebeğiyle oluşturduğu “empatik uyuşma”, dolayısıyla kendi annesine, yani kendi kadınsı kimliğinin şekillenmesine yardımcı olan kendi kadınlık özdeşim figürüyle kurduğu ilişkiye dayanır. Bu ilişki her zaman olumlu öğeleri içermeyebilir. Kendisinin bu olumsuz, kimi zaman yıkıcı özellikleri anlaması ve tanıması, kendi bebeğiyle olan iletişiminde rahatça tepki verebilmesine yardımcı olur.

Kız çocuk nasıl birey olur?
Örtülü olarak hissedilen, tamamen tanınmayan ve aktif olan annenin negatif hafızaları, bebeğiyle tekrardan sahnelenebilir. Bu gibi durumlarda bebeğinin ihtiyaçlarına uyum sağlamaktansa, kendi ihtiyaçlarından yola çıkarak bebeğiyle ilişki kurar. Dolayısıyla bebeğin bireyselleşmesine alan tanımakta güçlük çeker. Bebeğin benliğinin yerini anneninki kaplamıştır. Oysa bebeğin büyüyebilmesi, kendi kimliğini oluşturabilmesi için önce bunun çevresindekiler tarafından, ama özellikle de annesi tarafından tanınması gerekir. Bu nedenledir ki, anne-kız ilişkisinin bu yakın ilişkisi içindeki temel problemlerinden biri de ayrılma ve bireyselleşmedeki zorlukları içerir.

Erken bebeklik döneminde kendisine yeterince iyi annelik sunulan bir bebek, çevresinin rahatlatan ve gevşeme hissi veren özelliklerini deneyimler. Böylece, bebek kendini güvende hisseder. Kendisini de sevilebilen, bakılabilen ve değerli hisseder ki bu da kendi kimliğinin temelidir. Bu güvenle birlikte çevreye ilgisi artar, yeni şeyleri keşfetme istekli, öğrenmeye açıktır.

Bedensel ve zihinsel gelişiminin de yardımıyla annesi yanında olmadan onun olumlu resmini zihinde taşır, anneden uzaklaşmaya ve keşfetmeye başlar. Kız çocuğu anneden ayrılırken, kendi duygu durumu, kişiliği bireysel bir karakter halini alır fakat yine de annesinden övgü görmesi ve annesinin onu kabul etmesi onun için çok önemlidir.

Bağımlılıktan bağımsızlığa doğru giden bu süreci kolaylaştıran şey, şüphesiz bu ayrılmayı destekleyen, bir anlamda buna izin veren ve bundan da memnuniyet duymayı başarabilen bir annenin varlığıdır. Ancak çatışmaların da kaçınılmaz olduğu bu dönemden sonra gelen uzlaşma evresinde, kız çocuklarının çoğu zaman erkeklere göre daha uzlaşmacı, annesinin onayını ve sevgisini almaya istekli olduğu gözlenir. Çatışmalar sırasında yaşananlar, en çok sevdiği ve güvendiği annesine duyduğu kızgınlık ve nefret, kendisini suçlu hissettirir. Bu suçlulukla baş etmek, tekrar anneyle uzlaşmakla mümkündür. Hayatın birçok döneminde olduğu gibi anneye yakın olma ve uzak olma arzusu arasında gidip gelir.

Anne-kız ilişkisinde babanın yeri
Anne ile kız arasındaki olumlu bir duygusal mesafenin oluşmasında, farklılaşması ve ayrışmasında şüphesiz babanın da rolü önemlidir. Baba bu ilişkide üçüncüyü temsil eder, dış dünya ve gerçekliktir. Kız çocuğu babasını önce annesinin zihninde fark eder, onunla ilişkiye girer. Dolayısıyla kendi çift ilişkisinde mutlu ve doyumlu bir yaşantısı olan bir anne, kendisinin cinselliği bağlamında da kızının ilk modelini oluşturur.

Her gelişim döneminde olduğu gibi bu sefer de annenin kendi babasıyla olan ilişkileri bu dönemde önemli bir rol oynar. Babayla, yani kendi kocasıyla kızının yakınlaşması, annenin kendi babasıyla olan ilişkisinden temel alır. Ancak annenin onayıyla kız çocuğu babasıyla ilişkide kendini rahat hisseder.

Kız çocuğunun babaya yakınlaşma, onunla büyüdüğünde evlenmeyi isteme gibi fantezilerini barındıran bu dönemde kendisiyle rekabet etmesini, yarışa girmesini ve doğal olarak da çatışmasına tahammül edebilmesi gerekir. Ruhsal gelişimin doğal bir parçası olan bu dönem, ilerideki heteroseksüel, yani karşı cinsle ilişkisi için bir referans oluşturacaktır. Bu dönem kız çocuğunun ensest yasağını anlaması, babasının annesine ait olduğu, ama büyüdüğünde kendisinin de başka bir erkek ile birlikte olabileceğiyle ilgili umuduyla çözümlenir. Kız çocuğu yeniden annesiyle başladığı ilişkiye geri döner, özdeşim kurar.

Anne-kız ilişkisinde yaşanan bu çatışmalı dönemin arkasından nispeten daha uzlaşmanın hakim olduğu, çocuksu cinselliğin bastırıldığı, bunun yerine okul ve arkadaş ilişkilerine odaklanıldığı bir dönem başlar. Daha önceki dönemde ortalama derecede sağlıklı bir gelişim göstermiş bir kız çocuğunun bu dönemde annesine hayranlık duyduğunu, büyüdüğünde onun gibi olmak için çabaladığını gözlemlemek mümkündür.

Kız çocuğu, her dönemde olduğu gibi bu dönemde de anne-babası tarafından ama özellikle de annesi tarafından onaylanmaya ve kabul edilmeye ihtiyaç duyar. Zaman içerisinde bu kendi yeteneklerinden keyif almasına yardımcı olur, yeterlilik duygusunu geliştirir ve gelişmeye istekli kılar.

Şunu bilmek önemlidir ki annenin tepkileri çocuğun gelişimini, kendilik saygısının sürmesini ve kendinden emin olmasını etkiler. Gelişimin çatışmadan beslendiği bir sonraki aşaması, ergenliğe, geçildiğinde anne-kıza yardımcı olacak şeylerden biri de bu barış dönemindeki nispeten uyumlu ilişkidir.

Bunları biliyor musunuz?
İlk dört aylık dönemde depresyonu olan annelerin kız bebeklerinin, erkeklere göre annenin olumsuz duygulanımına daha duyarlı olduğu gözlemlendi.
Kız bebeklerin annelerinin kucağındayken yüzünü anneye dönmeyi tercih ederken, erkeklerin yüzünü çevreye dönmeyi tercih ettiği gözlendi. Kız bebekler sosyal dünya ile ilgiliyken, erkekler daha çok hareketli şeyler ve oyuncakların dünyasıyla ilgilidir.
Yapılan bir araştırmaya göre, annelerinden kendi doğum hikayelerini dinleyen kız çocuklarının daha az dinleyenlere göre daha tanımlayıcı ve olumlu açıklamalar kullanarak kendini ifade ettiği, özgüveninin daha yüksek olduğu görüldü. Ayrıca, kendi olumlu doğum hikayesini dinleyen kız çocukları anneleriyle de daha güvenli bir bağlanma geliştirdi.