ESKİ Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk, Anayasa Mahkemesinin Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresiyle ilgili kararını VATAN’a bu sözlerle yorumladı. Prof. Selçuk’un görüşleri şöyle:

- Hocam, Anayasa Mahkemesinin kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararın gerekçesini bilmiyoruz. En sağlıklı değerlendirmeyi gerekçeyi gördükten sonra yapabiliriz. Ancak eğer Anayasa Mahkemesi, daha önce kamuoyunca bilinen sofistik nedenlere dayanmışsa, bunları savunmak olanaksızdır. Bu konudaki ilkeler bellidir: Hüküm usul hukukuyla ilgilidir, usul hukukunda hükümler derhal yürürlüğe girer ve uygulanır. İkincisi, özel hukuk hükmü kazanılmış hakka dokunamaz. Ancak bu hüküm kamu hukuku hükmüdür, kazanılmış hak doğurmaz. Bu durumda bugünkü cumhurbaşkanının süresi 5 yıla inmiştir, usul hükmü derhal yürürlüğe girmiştir, bu bir. Kazanılmış hak da söz konusu değildir. Anayasa açıktır. Bu iki.

- Halkın seçtiği cumhurbaşkanı için 5 yıllık süre, Meclis’in seçtiği cumhurbaşkanı için 7 yıllık süre geçerli deniyor...

Hayır, böyle bir gerekçe benimsenemez. Eğer bu gerekçeyi benimserseniz, Anayasa Mahkemesi’nin aykırı bulduğu konuda da aynı gerekçeyi benimsemeniz gerekir. Çünkü birincisinde halkın seçtiği cumhurbaşkanının süresi 5 yıla indirilmiştir, meclisin değil, deniyor. İkincisinde ise Meclisin bir kez için seçtiği cumhurbaşkanı ikinci kez seçilebilir olmalı deniyor. Kaba bir iç çelişki bu.

BURHAN KUZU, İŞİNE GELİNCE ÇELİŞKİYİ GÖRÜYOR!

- Biraz önce NTV’ye bağlanan TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu da, “7 yılla ilgili bir sorun yok. Ama Anayasa Mahkemesi hangi gerekçeyle tekrar seçilmenin mümkün olduğunu söyledi, bilmiyoruz. Anayasa ‘Cumhurbaşkanı 7 yıllığına bir defaya mahsus olmak üzere seçilir’ diyor. Bana sorarsanız, 7 yılda bir defa deyince, 7 yılı kabul edip, 1 defayı kabul etmemek bir tezat oluşturuyor. Kararda böyle bir sıkıntı var” diyor.

Ne diyebilirim ki? İşine gelince çelişkiyi görüyor. Merak ediyorum, acaba bu resmi görüşü mü yoksa kişisel görüşü mü? Bilim böylesine ayaklar altına alınamaz. Alınırsa böylesine acı çelişkilere düşersiniz, size yakın olanları yanlışlıklara sürüklersiniz. Günümüzde yaşananlar bunlar. Yani namaza durmayan baba erenlerin Latakrabüsselate (Namaza durmayın) gerekçesi bu.

EN VAHİMİ, “ANAYASA MAHKEMESİ  İDEOLOJİK KARAR VERDİ” DENİLECEK

- Nasıl?

Baba erenlere “Niye namaza durmuyorsun?” diye sormuşlar. Demiş ki, “Kitap böyle diyor!” “Olur mu, kitap, içkiliyken, sarhoşken namaza durmayın diyor” demişler. “Ben işime geldiği kısmını kullanıyorum” demiş. Onlar da öyle. Olay bence son derece açık. Özetle Meclis, “Biz cumhurbaşkanının süresini 7 yıla çıkartmıştık, cumhurbaşkanını 7 yıl için seçmiştik” dese bile bunlar hiç gözetilmez. Hüküm derhal yürürlüğe girmiştir, süre 5 yıla inmiştir. Ve bundan sonraki cumhurbaşkanları da halk tarafından seçildiğinde, süre 5 yıl olarak öngörülecektir. Bugünkü Cumhurbaşkanının süresi bitmiştir. Kanımca hukuka saygılı bir cumhurbaşkanı, 5 yıl sonra kendiliğinden görevinden ayrılır. Bu durumuyla Anayasa Mahkemesinin kararını benimsemiyorum. Dilerim gerekçe herkesi inandırır. Ama umutsuzum. Anayasa Mahkemesi bu kararıyla kamuoyunda öyle bir izlenim bıraktı ki bence, sonuçları karardan daha önemli. Yansız görüntüsü yaratmak için, ikincisini iptal ettiği söylenecek. Bu iddiayı destekleyenlerin ellerine sağlam bir kanıt vermiştir Anayasa Mahkemesi. Ben Anayasa Mahkemesi böyle davrandı demiyorum ama kamuoyunda böyle bir izlenim doğacak, doğdu da zaten. Eskiden Anayasa Mahkemesine ideolojik karar veriyor diye eleştiriler yapılıyordu. Bu eleştiriler, gerçekten çürütülmesi zor nedenlere yaslanıyordu. Anayasa Mahkemesi, her yargı organı gibi bunu yenmelidir. Şimdi aynı şeyin sürdüğü söylenecek. “Eskiden şu yandaydınız, şimdi bu yandasınız” denecek. Bence verilen karardan daha önemlisi ve vahimi bu. Anayasa Mahkemesi kararıyla ciddi bir çelişkiye düşmüştür. Ve bu çelişki bağışlanamaz. İtalyanların bir sözü vardır: “Normlara işkence edilerek yorum yapılamaz.” Mahkemenin kararı İtalyanların bu sözünü anımsattı bana. Ama en doğru görüşü gerekçe yayımlandıktan sonra söyleyebiliriz. Biraz sabredelim. Tabii küçük bir umut olarak söylüyorum bunu.
 
Mine ŞENOCAKLI / VATAN