CHP'nin çiçeği burnunda lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun üniversite yıllarında öğretmenliğini de yapan DSP'li Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Gazete Habertürk'ten Kutlu Esendemir'le CHP'deki değişim üzerine konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylık süreci ve CHP Genel Başkanlığı'na getirilmesi sizde nasıl bir duygu yarattı?
Şaşırdım. Herhalde ilk hissettiğim şey şaşkınlıktı. CHP'de beklemediğimiz bir şeymiş demek ki...

Bu kadar büyük bir destek görmesinin en önemli nedeni neydi?
Sayın Kılıçdaroğlu'nun adaylığını açıklaması ne kadar şaşırtıcıysa, gördüğü destek de o kadar az şaşırtıcı. Ben son seçimlerden önce de, sonra da defalarca söyledim. Türkiye'de bir arayış var. Türkiye'de mevcut siyaset kimseyi tatmin etmiyor. Yani bir sofraya oturmuşsunuz, önünüze bir şeyler konmuş, hiçbirini damak zevkinize uygun bulmuyorsunuz. Pek çok kişi bu durumda. CHP'ye oy verenler AKP iktidara gelmesin diye oy veriyor, AKP'ye oy verenler CHP iktidara gelmesin diye. Sayın Kılıçdaroğlu, bıkkınlık veren bu durumun değişebileceğinin işaretini verdi.

Kılıçdaroğlu'nun yarattığı bu heyecanı neden Baykal yakalayamadı?
Sayın Baykal hiç şüphesiz, Türk siyasi hayatının önemli aktörlerindendir. Ancak ve ne yazık ki, CHP'nin kitlelerin malı olmasını sağlayamadı. Parti yalnız kendisine aitmiş gibi göründü. Öyle algılandı. Benim gördüğüm kadarıyla da, halktaki bu algıyı bir türlü göremedi. Bakın, pencereyi siz açarsanız temiz hava, başkası açarsa cereyan olur. Herkes çorbada tuzu olsun ister. Hele siyasette, herkes başarıda hisse sahibi olmak ister. CHP ise, sanki, kimsenin hissedar olmasına izin vermiyor gibiydi. Eğer Sayın Kılıçdaroğlu da benzer bir hataya düşerse şimdi kendisini destekleyen, beklentisi olan kesimleri oyunun içine almayı başaramazsa, çok geçmeden o da arkasındaki rüzgarı kaybeder.

Adınız, "CHP'ye katılacak vitrin isimlerden biri" olarak gösteriliyor. Bu konuda bir teklif aldınız mı?
Hayır.

Bir teklif gelirse dikkate alacağınız kriterler neler?
Türk siyasetinin duayenlerinden Süleyman Demirel'in, siyasetin tabiatını çok güzel özetleyen bir sözü var, bilirsiniz: "Doğmamış çocuğa don biçilmez." CHP'den teklif almadım, alırsam ne yapacağımı da tartışmaya değer bulmuyorum. Siyasette ne yaptığınız kadar, onu nasıl yaptığınız da önemli. Teklif öyle bir biçimde yapılabilir ki, kabul etmenizi istemedikleri besbelli olur veya öyle bir çizgi takip edilir ki, size bir teklif yapılmasını bile beklemezsiniz. Yani, Türk siyasetinde birçok kişi parti değiştirdi, öyle değil mi? Bu parti değişikliklerinin pek çoğunda, parti değiştirenler bir teklif beklemediler. Benim gençliğimde CHP vardı. Bizim kendimizi yakın hissedebileceğimiz bir alternatif de yoktu. Yani CHP bana uzak bir adres değil. Daha doğrusu, ben gençliğindeki ülküyü, heyecanı, iddiayı koruyan biriyim. Ama CHP bir zamandır, bizim gençliğimizde bizi heyecanlandıran CHP değil. Sadece bir Genel Başkan değişikliğiyle her şeyin yerli yerine oturacağını da düşünmüyorum. CHP yeniden beni heyecanlandıran bir adres olmayı becerebilecek mi, yoksa alışılmış rotasını yeni kaptanıyla izleyen bir gemi mi olacak, bekleyip görelim.

Bunlar sağlandığı taktirde CHP'ye geçer misiniz?
Böyle, CHP'ye şart koşar gibi veya CHP'yi sınava tabi tutar gibi, şöyle olursa CHP'ye geçerim demek bana yakışmaz. Tekrar söylüyorum, CHP benim yabancısı olduğum bir parti değil. Ama kendimi yerlisi gibi hissedeceğim bir parti olup olmayacağını da bilmiyorum. Ayrıca, Sayın Kılıçdaroğlu'nun, Türk solundaki kişileri CHP'de toplamanın yanı sıra bölünmeleri bütünleştirmeyi düşünüp düşünmeyeceğini de bilmiyoruz. Ben bunu da çok önemsiyorum. Bütün bunları zamanla göreceğiz.

DSP Eski Genel Başkanı Rahşan Ecevit'in, "CHP'ye destek" çağrısı sizin için belirleyici ve önemli unsurlardan biri mi?
Rahşan Hanım siyasetin duayenlerindendir. Çağrısı, Türk siyasetinin yeniden yapılanması konusunda bir fırsattır.

Sizce, Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanlığı'nda başarılı olacak mı?
Bu konuda, olsa olsa temennimi söyleyebilirim. Sayın Kılıçdaroğlu başarılı olmak zorunda. Dünya çok keskin bir virajı dönüyor. Sanayi devrimi, hatta tarım devrimi ölçeğinde bir dönüşümün yaşanmakta olduğunu iddia edenler var ki, ben bu iddialarda gerçek payı olduğunu düşünüyorum. Sanayi devrimi ile birlikte dünyanın bütün paylaşım haritası değişti. Daha önce dünya ekonomisinde ve siyasetinde Çin, Osmanlı, İran gibi imparatorluklarla kıyaslanmayacak kadar önemsiz bir pay sahibi olan Avrupa, dünyanın hâkimlerinden biri oldu. 300 yıl önce şekillenen paylaşım haritası bugüne kadar geldi. Ama bugün dünya haritası tehdit altında. Yeni bir dünya kuruluyor. Bu keskin virajda, Türkiye'nin patinaj yapma lüksü yok. Türkiye, büyük bir mirasa sahip olan, kurulacak yeni dünyanın belirleyici aktörlerinden biri olmak için gereken potansiyele sahip bir ülke. Bu potansiyeli harekete geçirebilmek için, öncelikle siyasetin içe sinecek bir yapıya kavuşması gerekiyor. Dolayısıyla da Kılıçdaroğlu başarılı olmalıdır.

Kılıçdaroğlu'un referandum ve genel seçimlerde bir lider olarak performansını nasıl olabilir?
Türkiye'de lider genellikle iddia edildiği ve sanıldığı kadar önemli değildir. Eğer liderlik kitaplarına bakacak olursanız, rahmetli Türkeş Türkiye siyasetinin gördüğü en etkili liderlerden biriydi, MHP onun başkanlığında yüzde 8'i geçemedi. Sayın Bahçeli rahmetli Türkeş'in sahip olduğu liderlik özelliklerine sahip değil ama partisini beklenmeyecek kadar başarılı hale getirdi. Sayın Kılıçdaroğlu da, toplumdaki hassasiyetleri hissedebilecek bir parti inşa edebilirse, referandumda da, genel seçimde de çok büyük başarı kazanabilir. Ancak şunu unutmamak gerekiyor, Sayın Bahçeli MHP'yi MHP olmaktan çıkarmadı. "Halk şöyle istiyor" diye, MHP'den bir merkez sağ parti yapmaya kalkmadı. CHP'nin de "Türkiye sağcıdır, iktidara gelmek istiyorsak sağa kaymamız lazım" diye sağcılaştırılması yanlış olur.

Baykal ile Kılıçdaroğlu'nu kıyasladığınızda nasıl bir siyasi sonuç ortaya çıkar?
Sayın Baykal, ben bildim bileli siyasetin önemli aktörlerinden biri oldu. Sayın Kılıçdaroğlu'nu ise henüz görmedik. Böyle bir mukayese için henüz çok erken. Sayın Kılıçdaroğlu başarılı olur da kalıcı olabilirse, mukayeseyi ben değil, tarih yapacaktır.

Kılıçdaroğlu'nun öğrencilik yıllarında Ankara'da İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi'nde derslerine girdiğiniz söyleniyor. Doğru mu?
Evet. Çok yıllar geçti. Haftada bir, büyük bir amfide gördüğüm onca öğrenciyi bütün özellikleriyle hatırlamam ve değerlendirmem, takdir edersiniz ki, mümkün değil. Ama kamu görevlerinde bulunduğu süreçlerdeki izlenimlerim hep olumlu oldu.

Kılıçdaroğlu'nun size "Parti yönetimimize katıl, sizi bakan yapalım" şeklinde davet gönderdiği ileri sürülüyor.
Böyle bir davet yok. Olması zaten imkânsız.

Neden?
İki sebeple imkânsız. Birincisi, ben bir Belediye Başkanıyım ve Avrupa Birliği demokrasi normlarına aykırı olan mevcut saçma yasal mevzuat yüzünden benim konumumda olanlar, partilerin yönetimine katılamıyorlar. İkincisi, Sayın Kılıçdaroğlu istediği kişiyi bakan yapabilecek güce henüz sahip değil. İleride belki bu güce sahip olur, umarım olur, en azından bu sebeplerin ikincisi ortadan kalkar.

Türkiye siyasetine adım atsanız öncelikli ele alacağınız sorunlar neler olurdu?
Ankara'da siyaset yapmaya şimdilik pek niyetim yok. Ama ben yapsam da, yapmasam da, başından beri söylüyorum ki, iyi eğitilmemiş ve şehirlileşmemiş bir nüfusun muasır medeniyetler seviyesini yakalaması mümkün değildir. Dolayısıyla Türkiye'nin kaynaklarının öncelikli olarak ayrılması gereken alanlar eğitim ve şehirleşmedir. Ama sadece kantitatif iyileşmeler problemi çözmez. Üniversite mezunlarının toplam nüfustaki oranı artıyor ama toplumun toplam insan gücü kalitesi de düşüyor. Şehirlerimiz büyüyor ama büyük şehirlerin varoşlarında insanlar, köylerindekinden farksız bir hayat sürdürüyorlar. Okulları okul gibi, şehirleri de şehir gibi yapmamız lazım.

Sizin de, Kılıçdaroğlu'nun da resim sanatına verdiği özel değeri biliyoruz. Sanatı sevmek, bir politikacıda nasıl bir ufuk yaratır?
Tabiplerimizin, mühendislerimizin, iktisatçılarımızın en az bir sanat dalına ilgi duyması gerekiyor. Elbette siyasetçilerimizin de... Osmanlı sultanlarının hemen her birinin ya şair olduğunu, ya beste yaptığını veya ebru gibi, hat gibi görsel sanatlardan birinde ustalaştığını biliyoruz. Ne yazık ki, son dönemde sanata ilgi duyan siyasetçilerimiz pek kalmadı.

Bunu nasıl açıklarsınız?
Siyasetçilerimiz siyaseti, başka herhangi bir meşgaleye zaman ayıramayacak kadar önemsiyor olabilirler. Ama onlar böyle yapınca siyasetin önemi ve itibarı artmıyor, zarafeti kalmıyor, aksine düşüyor. Türkiye'nin siyasetçilerinin bence en önemli ve en öncelikli işi, siyasetin itibarını yükseltmek olmalı. Çünkü siyaset kamuoyunda, çoktandır, muteber bir faaliyet değil. Siyasetin itibarını yükseltmenin yollarından biri de, öyle yirmi dört saat siyasetle uğraşan biri olmak yerine, hiç değilse, arada bir tiyatroya giden, sinemadan anlayan, boş vakitlerinde resim yapan biri olmak olabilir

Vatan