CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Elazığ"da katıldığı yerel bir televizyon programında PKK"nın koşulsuz silah bırakması halinde, genel affın tartışılabileceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın kitabından övgüyle bahsetmediğini, sadece görevdeyken böyle bir kitap yazmasındaki cesaretini kutladığını belirtti.
Kanal E Televizyonunda Zeki Akbıyık"ın hazırlayıp sunduğu Gündem programında dün akşam konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Parti Meclis Üyesi ve eski Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer"in yazdığı "Kürt Sorunu mu?" adlı kitabında genel af istediği sorusuna, koşulların oluşması halinde affın da konuşulabilineceğini belirtti. Kılıçdaroğlu, “Mesut Değer"in kendi görüşü. Bizim partimizde insanlar kalkar düşüncelerini özgürce açıklarlar. O da bir kitap yazmış saygı duymak lazım, bir eser ortaya çıkarmış. Biz şunu söylüyoruz; toplumsal uzlaşma sağlandığı sürece, silahların bırakıldığı, toplumsal uzlaşmanın sağlandığı bir ortamda, elbette ki af da tartışılabilinir. Biz her konunun tartışılmasını istiyoruz. Ama bu tartışmanın sağlıklı olabilmesi için PKK"nın koşulsuz silah bırakması lazım, PKK silah bırakacak ki, herkes özgürce herkes düşüncesini söylesin. Buna karar verecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi"dir. Af mı çıkarır, başka bir şey mi yapar, af tartışılır mı? Yoksa af gereksiz mi? Biz tartışmaktan korkmuyoruz, toplum tartıştıkça düşünceler daha belirgin ortaya çıkar” dedi.

KİMSE BAŞBAKANDAN HABERSİZ KONUŞMAZ

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül"ün, “Bir devletin görevi terörü bitirmektir” açıklamasına katıldığını belirtti. Terör olayında bir pazarlık götürüldüğünün belli olduğunu, bunu Başbakan'ın danışmanının söylediğini belirten Kılıçdaroğlu, “Sayın başbakan da diyor ki, "Devlet görüştü hükümet görüşmedi." Devlet kim? Devlet diye bir şahıs var mı? Devlet bir kurumdur. Hiç kimse Başbakan"dan habersiz gidip konuşmaz, Sayın Başbakan dün itiraf etmiştir bunu. Sayın Başbakan hiç ağza alınmayacak sözleri, bir başbakan, bırakın Başbakanı, sokaktaki bir vatandaşın dahi kızdığı zaman ağzına almayacağı sözcükleri kullandı. Bir de sayın Başbakan diyor ki, "Benim terbiyem müsaade etmiyor" diye. Ya terbiyen müsaade etseydi kim bilir neler söylerdin. Şunu söyledim ben, terör bitecekse, terörün bitmesiyle ilgili olarak gidilir alt düzeyde şu düzeyde bu düzeyde görüşmeler yapılır ve yapılmış da zaten. Sadece AKP hükümeti döneminde yapılmamıştır bu. Daha önceki dönemlerde de yapılmıştır, gitmiştir devlet yetkilileri, gitmiştir görüşmüştür. Ben hiçbir zaman şunu söylemedim. Sayın Recep Tayip Erdoğan elinde çantasını aldı gitti şununla konuştu. Onun bilgisi dahilinde görüşmeler oluyor. Sayın Cumhurbaşkanı daha sağduyulu açıklamalar yapıyor. Terörün bitmesi için, eğer gerçekten sonuç alınacaksa, sayın Cumhurbaşkanı"na aynen katılıyorum, önlenmesi uzmanlara kalmıştır” diye konuştu

BENİM ÜSLUBUM SERT DEĞİL

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, üslup sertliği konusundaki soruya ise, “Benim üslubum sert değil ama Başbakan"ın üslubu sert. Sayın Bahçeli de söylenenlere göre bir üslup takınarak cevap veriyor. Sayın Başbakan"ın bir sözü var; "Öfke hitabet sanatıdır" diye. Mesela ben "Kalpazanlar milletvekili olamaz" dedim, "Vay sen bana nasıl kalpazan dersin?" dedi. Başbakan"ın bu konuda dosyası var, niye açıklamıyor? Niye dokunulmazlıkları kaldırmıyor? Kendisi söz verdi? Bir Başbakan sözünü tutmaz mı, niye sözünü tutmuyor? Memurların dokunulmazlıklarından bahsediyor. Memurun dokunulmazlığı yok ki zaten” dedi.

HANEFİ AVCININ CESARETİNİ KUTLADIM

Kılıçdaroğlu, Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı"nın "Haliç"de Yaşayan Simonlar, Dün Devlet Bugün Cemaat" adlı kitabını da okumadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, “Emniyet Müdürü Hanefi Avcı"nın kitabını okumadım, övgüyle bahsetmedim. Görevdeki bir emniyet müdürünün böyle bir kitap yazmasındaki cesareti kutladım. İddialar çok ciddi. Emniyet Müdürü Hanefi Avcı kitabı yazarken bakana iddialarla ilgili dilekçe veriyor. Bakan ise üstünü kapatıp dilekçeyi işleme koymuyor. Vahim olan bu. Herhangi biri yazsa tartışılabilirdi. Ama görevi başındaki bir emniyet müdürünün yazması çok ciddi bir durum. Takipçisi olmak gerek” diye açıkladı.
Başbakan Erdoğan ve kendisinin ayrı ayrı şehirlerde referandum çalışması yaptığına değinen Kılıçdaroğlu, vatandaşın kafasında, "Kim doğru söylüyor" diye bir kaygı oluştuğunu dile getirerek, şunları söyledi:
“Şu çağrıyı Sayın Erdoğan"a yaptım. Ben çıkıyorum diyorum ki anayasaya hayır deyin. Sayın Erdoğan çıkıp diyor ki anayasaya evet deyin. Şimdi farklı yerlerde konuşuyoruz, farklı yerlerde konuştuğumuz için vatandaş diyor ya bunlardan hangisi acaba doğruyu söylüyor diye, bir kaygıda oluşabiliyor toplumda. Ben şu çağrıyı yaptım Sayın Başbakana. Kendi istediği televizyonda yine kendi arzu ettiği gazeteciler ben hiçbir gazeteci de önermeyeceğim, kendi istediği kanalda konuşalım. Ben ne için anayasaya hayır dediğimizi anlatayım, o da neden evet dediklerini anlatsın, böylece yurttaşlar evlerinde otururken ikimizi de dinleyecekler ve evet bu doğru söylüyor diye bir kanata varacaklar ve oylarını kullanacaklar. Cesaret lazım insana cesaret, yürek lazım, tartışmaktan korkmamak lazım. Sayın Başbakan geldi görüştük, ben prim mi yaptım? Tartışmaktan korkarsanız, millete doğruları söylemediğinizdendir. Yoksa kendinize güveniyorsanız, anayasa değişikliğinde yaptığınız doğruysa çıkar anlatırsınız, ben mahcup olurum. Millet derki "Sayın başbakan ne söyledi, şu ana muhalefet partisi genel başkanına bak cevap bile veremedi" diyecek. Ama ya tersi olursa. Sayın Başbakan"ın korkusu orada. Bu olayları anlatacağım yanıt bile veremeyecek.”

Vatan