Bugün seçim yapılsa oy dağılımı şöyle: AKP yüzde 54, CHP yüzde 21.1, MHP yüzde 11.8, BDP yüzde 8.2, diğer 4.9... AK Parti oyunu yüzde 54’lere taşıyor. Çünkü son dönemde Bahçeli’den bile daha milliyetçi söylemiyle ağırlıklı olarak MHP’den, istikrar vurgusuyla da az da olsa CHP’den oy alıyor. Dolayısıyla CHP’den bir miktar AK Parti’ye, ama daha çok da MHP’ye oy gidiyor. Çünkü CHP ve MHP seçmeni giderek daha çok birbirine benziyor...

Dünkü konuşmamızda, “Bugün seçim yapılsa BDP’nin oyları yüzde 8’in üzerinde çıkacak. AK Parti ise Kürt seçmenlerin oyunu kaybetmesine rağmen oylarını artırmaya devam edecek. Ve yüzde 49.9’luk rekorunu yüzde 54’lere taşıyacak” demiştiniz. Peki ya diğer iki partinin, CHP ve MHP’nin durumu ne?

Bu iki parti 12 Haziran’daki gücünün bir miktar altında gözüküyor. Partilerin oy oranlarıyla ilgili spekülasyona girmek istemiyorum. Çünkü, “Bugün seçim olsa partilerin alacağı oy nedir?” diyebilmek için gerçekten ufukta bir seçim olması lazım. Ama şu var; hem MHP hem CHP 12 Haziran’a göre bir miktar oy kaybetmiş durumda.

Barajı aşabiliyor mu MHP?

Tabii...

Siz 12 Haziran’dan önce yaptığımız söyleşide çok hoş bir şey söylemiştiniz; “Her MHP’li eşine, annesine, kız arkadaşına, kız kardeşine, yani hayatındaki bir kadına MHP’ye oy verdirmeyi başarabilse, MHP’nin baraj problemi kalmaz” demiştiniz.

Onu MHP’nin yıllardır beraberinde gelen klasik problemiyle ilgili söylemiştim. Yoksa eleştirel veya latife beyanı olsun diye değil. O söyleşiden sonra 12 Haziran’da sandık başında oy kullanan seçmenlere, “Oyunuzu kime verdiniz?” diye sorduğumuzda da aynı tabloyla karşılaştık. MHP’nin sıkıntısı şu; kendisine oy veren genç seçmeni uzun süre partide tutamıyor. Sadık seçmen yaratamıyor. Oysa bu ülkede her iki kişiden birisi gençliğinde MHP’ye oy vermiştir. MHP seçmeninin yüzde 50’si 28 yaşın altındadır. MHP’li her 4 seçmenden 3’ü ise erkektir. Ama yaş ilerledikçe, aile reisi oldukça, geçim kaygısına düştükçe insanlar heyecanla veya ideolojik nedenlerden daha çok, günlük yaşama bakarak oy vermeye başlıyor. Dolayısıyla her MHP’li hayatındaki bir kadına MHP’ye oy verdirmeyi başarabilse, MHP’nin baraj problemi akla hayale bile gelmez.

“Seçmen haline şükrediyor”

Peki CHP ve MHP’deki oy kaybı ne?

Türkiye’de 7 bin hanede gerçekleştirdiğimiz araştırmanın sonucuna göre, CHP’nin oyu yüzde 21.1, MHP’nin ise yüzde 11.8...

12 Haziran seçimlerinde CHP yüzde 25.9 oy almıştı, MHP ise yüzde 12.9... Görünen o ki MHP’de değil ama CHP’de bayağı bir düşüş var. Nedeni ne peki?

Dün ne dedik? AK Parti oyunu yüzde 54’lere taşıyor, çünkü milliyetçilerden ve MHP’den oy alıyor. AK Parti’nin son dönemde Kürt meselesi ve Güneydoğu ile ilgi söylemi ortada. Neredeyse MHP lideri Bahçeli’den daha milliyetçi bir söyleme sahip... Dolayısıyla bu artış doğal. BDP de oyunu yüzde 8.2’ye taşıyor, çünkü tam da bu milliyetçilik söylemi nedeniyle AK Parti’den oy alıyor. Bu arada MHP de CHP’den oy alıyor.

O zaman 12 Haziran seçimlerine göre kaybı en yüksek olan parti CHP. Çünkü oy alabileceği hiçbir parti yok?

Öyle. Üstelik AK Parti milliyetçi söyleminden dolayı ağırlıklı olarak MHP’den oy alıyor, ama istikrar vurgusuyla az miktarda da olsa CHP’den de oy alıyor. Çünkü hemen yanıbaşımızda Yunanistan’da başlayan ve tüm Avrupa’yı saran ekonomik kriz, yine hemen yanıbaşımızda Suriye ve Irak’ta başlayan ve neredeyse tüm Ortadoğu’yu saran siyasi istikrarsızlık nedeniyle seçmen, Türkiye’de tek başına iktidar olan, güçlü AK Parti hükümetinin devamını istiyor. Bu tip tehlikelerle, sorunlarla karşılaşmadığı için de haline şükrediyor.

“CHP’nin giden iki seçmeni var”

Ve bugün aslında oyunu CHP’ye verecekken, istikrarın devamı için AKP’ye veriyor?

Evet. Ama şu var; CHP yıllardır kendisine oy veren yüksek gelirli, yüksek eğitimli, kendini “Atatürkçü, laik ve milliyetçi” diye tanımlayan seçmenlerini 12 Haziran’da kaybetmedi. Çünkü gördük ki CHP Akdeniz’de, Ege’de, Trakya’da oyunu Türkiye ortalamasının çok üzerinde artırdı. Ama seçimlerden sonra o yıllardır CHP’ye oy verenlerden bir miktar oy kaybetmeye başladı.

CHP ve MHP artık birbirine daha çok benziyor

CHP neden oy kaybetmeye başladı? 

CHP’de özellikle parti içi muhalefetin dile getirdiği eksen kayması tartışmaları etkili olabilir bunda. CHP’nin giden iki seçmeni var. Biri, dediğim gibi az oranda olsa da AK Parti. İstikrar ve hizmet vurgusu nedeniyle. İkincisi ise MHP’nin seçmen profiline baktığımızda net olarak CHP’ye çok benzer olduğunu görmek mümkün. Eskiden de böyleydi ama şimdi daha çok benziyorlar birbirlerine.

Nasıl, açabilir misiniz?

Yapılan imaj araştırmalarında CHP seçmeni kendisini “Atatürkçü, laik ve milliyetçi” olarak tanımlıyordu. MHP seçmeni ise “Milliyetçi, Atatürkçü ve laikim” diyordu.

Yani öncelik sıralaması farklıydı?

Evet. Ama bu şu anlama gelmemeli; MHP’nin ve CHP’nin hiç mi dindar, muhafazakâr seçmeni yok? Elbette var. Sadece baskın olan imaj unsurları bunlardı. MHP ile CHP zaten birbirine benziyordu, son dönemde daha da benziyorlar.

Şimdi öncelik sıralamaları da aynı mı bu iki partide?

Yapılmış yeni bir imaj araştırması yok. Ama şunu söylemek mümkün; CHP içindeki yüksek gelirli, yüksek eğitimli seçmen oranı bir miktar azalıyor, MHP’de ise artıyor. Bu da değişimi teyit ediyor. CHP’den daha çok MHP’ye oy gidiyor, bir miktar da AK Parti’ye... Zaten AK Parti’ye oy gittiğini Antalya’da, İzmir’de gördük. Bu söylediklerim seçimden sonra yaptığımız çeşitli araştırmalarda gördüğümüz çarpıcı başlıklar. Ancak bu eğilim seçime kadar devam eder mi, CHP’ye kızıp MHP’ye gidenler, önümüzdeki seçimde MHP’ye oy verirler mi, bunu parti yönetimlerinin izleyecekleri politikalar belirleyecek.

Peki ama CHP’den MHP’ye gidişlerin nedeni ne? “CHP’nin ekseni kayıyor, CHP Alevi partisi oluyor” diyenler var... Bu gidiş o yüzden mi?

Bu başlı başına bir araştırma konusu. Bunu detaylıca araştırıp tespit etmek CHP için faydalı olacaktır.

12 Haziran’da CHP kesinlikle başarısız olmadı

Dün de kısaca geçmiştik ama, “Siz geçen seçimlerde CHP yüzde 30’ları bulabilir, Doğu ve Güneydoğu’da milletvekili çıkarabilir” demiştiniz. Çıkaramadı. Burada ne etkili oldu?

Bir kere net olarak şunu söyleyebilirim; Türkiye’de 12 Haziran seçimlerinden sonra “CHP başarısız oldu” algısı yerleştirilmeye çalışıldı. Hayır, CHP başarısız olmadı. Yüzde 25.9, yüzde 26 oy aldı. İkisi arasında ne fark varsa, sanki psikolojik olarak bir eşikmiş gibi sürekli yüzde 25.9 vurgulanıyor. Halbuki CHP’nin birkaç puan oyu dün de belirttiğim gibi bazı nedenlerle farklı yerlere gitti. Doğu ve Güneydoğu’da AK Parti ile BDP arasındaki o keskin siyasal söylem safları daha da sıklaştırdı. Oyların boşa gitme endişesi insanları BDP ve AK Parti arasında seçim yapmaya zorladı. Tabii bir de seçmen davranışı dediğimiz şey, bir gecede ya da üç ayda beş ayda keskin geçişler yapan bir davranış değil.

İkincisi de, deniyor ki “CHP’nin ekseni kayıyor. Bu yüzden CHP’ye oy verecek Atatürkçü, milliyetçi, laik seçmen CHP’ye oy vermedi.” Bir insanın bunu söyleyebilmesi için kör olması lazım. Türkiye’de seçim sonuçlarını incelediğinizde bunun kesinlikle doğru olmadığını görebilirsiniz. Oturdum, haftalarca seçim sonuçlarını inceledim. CHP’nin oyu İzmir’de 8 puan, Manisa’da 12 puan, Çanakkale’de 10 puan, Edirne’de 15 puan artmış. Mersin’de ve Adana’da da, her yerde oyu artmış CHP’nin. Sadece Doğu ve Güneydoğu’dan, yani Kürt kökenli seçmenlerden oy alamamış CHP. Dolayısıyla “CHP kendi tabanından oy alamadı” söylemini savunanlar lütfen il il seçim sonuçlarına baksınlar, yanlış düşündüklerini göreceklerdir. CHP hata yapmamış mıdır, elbette yapmıştır, bir sürü hata yapmıştır. Referandumdan önce genel af söylemi gibi... Ama 12 Haziran’da başarılı olmuştur. Sonraki süreçte ise pek çok olumsuz, başarısız adımları vardır. Meclis’e gitmemek, yemin etmemek gibi. CHP sadece kendi iç meseleleriyle hatırlanmaktadır. CHP doğru iş yapmamakta mıdır? Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili doğru şeyler söylememekte midir? CHP, Van’da çadırda yaşayan insanların dertlerini dile getirmemekte midir? Yoksa getirmekte de duyuramamakta mıdır? Bunları söylemek benim görevim değildir ama halktaki algı böyledir. CHP Türkiye’nin meseleleriyle değil, kendi iç meseleleriyle algılanmaktadır. CHP’nin sanki delege hesabı, teşkilatlarla ilgili hesabı varmış gibi görünmektedir. CHP’nin asıl problemi kendini anlatamamaktır. Benim tavsiyem bir an önce kendi iç meselelerini bitirip Türkiye’nin temel meseleleriyle ilgili politikalar üretmeleridir.

CHP’de liderlik tartışması yok!

Peki CHP’li seçmen Kılıçdaroğlu’nun liderliğini benimsedi mi? Yoksa hâlâ “Keşke CHP’nin başında Baykal olsaydı” diyenler var mı?

Şunu net söyleyebilirim; CHP’de bir liderlik tartışması yok. Ben böyle pek çok tartışmanın maksatlı yapıldığını düşünüyorum. CHP’de liderin etrafındaki gücü paylaşma savaşı var, lideri değiştirme savaşı değil. Ben ne Deniz Baykal’ın, ne Önder Sav’ın Kemal Kılıçdaroğlu’nu değiştirmek gibi bir düşüncelerinin olduğunu sanmıyorum. Böyle olmuş olsaydı son üç ayda “Lider adayıyım” diye ortaya çıkan, bugüne kadar birtakım kampanyalar yapan adamların olması lazımdı.

O zaman Kemal Kılıçdaroğlu için tartışmasız CHP’nin lideri diyebilir miyiz?

Bugün için öyle. Kılıçdaroğlu CHP’nin lideri ama liderliğini pekiştirmek ve daha güçlü hale getirmek istiyorsa gücünü kurultaylardan değil, halktan almalıdır.

Yani gene sakin güç olarak devreye girmeli, belgeyle, bilgiyle konuşmalı?

Kesinlikle. Asla ve asla CHP’nin ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun ideolojik tartışmalara girmemesi lazım. İdeolojik tartışmalarda kaybeden hep CHP oluyor. Son günlerde imam hatiplerle ilgili tartışmada mesela... Oysa “CHP dindar bir nesil istiyor mu, istemiyor mu? İmam hatiplerin orta kısmını siz mi açtınız, biz mi açtık?” tartışmasından sonra, geçmişte AK Parti’ye oy veren veya bugün çocuğu imam hatip lisesinde okuyan hiç kimse AK Parti’den vazgeçip CHP’ye oyunu verecek değil ki! Günün birinde AK Parti icraatlarından memnun olmazsa, oyunu aynı kulvarda olan bir başka partiye, HAS Parti’ye, Saadet Partisi’ne, BBP’ye verir. CHP’ye niye versin? Dolayısıyla bu tip ideolojik tartışmalar CHP’ye zarar veriyor. Çünkü farkında olmadan, bilmeyerek, istemeyerek Türkiye’nin temel meselelerinin konuşulmasının önüne geçiliyor. Türkiye’de biz temel sorunları konuşmuyoruz, bu tip şeyleri konuşuyoruz. Normalde halka sorsanız, “Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” diye, ne cevap verir? İmam hatip lisesi mezunu bir olarak soruyorum, kaç kişi “İmam hatiplilerin katsayı sorunudur” diye cevap verir? Türkiye’nin temel meseleleri, aş, iş, yoksulluk, işsizliktir. Elbette bu imam hatipliler konuşulmasın anlamına gelmiyor. Ama diğer temel meselelerin önüne geçmesini engellemek gerekir.

Bir imam hatipli olarak soruyorum

Türkiyede suç işlemiş kaç imam hatipli var?

Ama Türkiye’de çocuğuna dini eğitim vermek isteyen geniş bir muhafazakâr kesim de var...

Ben imam hatip lisesi mezunuyum. Dolayısıyla bu konuda ister istemez tarafım ve şunu söylüyorum; bir anne baba “Ben çocuğum dinî eğitim görsün istiyorum kardeşim! Fen, kimya ve matematikle beraber fıkıhı da, hadisi de öğrensin istiyorum” diyorsa, hiç kimsenin söyleyecek sözünün olmaması lazım. Türkiye’deki tüm okulların imam hatibe çevrilmesi gibi bir şey söz konusu olsaydı başka, ki değil. Dolayısıyla çocuğunu imam hatip lisesine göndermek isteyen gönderir. Kaldı ki imam hatip tartışmaları yapılırken insanlar lütfen istatistiklere baksınlar. Türkiye’de kaç tane suç işlemiş, rejim karşıtı imam hatip mezunu var? İmam hatipten tanıdığım onlarca, yüzlerce arkadaşım var. Hepsi de bu ülkeye canı gönülden, sadakatle bağlı, hakikaten rejimle ilgili, laiklikle ilgili problemi olmayan insanlardır. İstisnalar elbette de vardır. Normal lise mezununda da vardır. Ama ben iddialı olarak şunu söylüyorum; lütfen Emniyet Genel Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığı ellerindeki suç istatistiklerini yayınlasın. Bir araştırmacı olarak talep ediyorum. Şayet, bu ülkede sayısal olarak imam hatip mezunlarının yüzde 5’i suç işlerken bu oran endüstri meslek veya normal liselerde yüzde 2 ise susacağım! Ama aksini iddia ediyorum. Çünkü öyle olmadığını biliyorum. Dolayısıyla siyasetteki bu dindarlık tartışması çok boş bir tartışma. Şöyle boş; dindarlık Allah’la kul arasındadır. Kim kimden daha fazla dindar, kimin öbür dünyada yeri neresi, mertebesi ne, bunları konuşmak insanların ne görevi ne de haddidir!

Peki Başbakan’ın “Dindar bir nesil yetiştirmek istiyoruz” söylemini bu tartışmalar arasında nereye oturtuyorsunuz?

Orada Sayın Başbakan’a şunu sormak lazım; “Biz dindar bir nesli zorla mı yetiştireceğiz” diyor, yoksa “Çocuğunu dindar yetiştirmek isteyenlerin önünü mü açacağız” demek istiyor. Bunu Sayın Başbakan’a sormak lazım.

Mine Şenocaklı/Vatan