CSIS'in Türkiye raporunda Ak Parti'yi endişelendirecek kehanetler bulunuyor.

Rapora göre; "gelecek 10 yıl Türkiye için epey zor geçecek. Küresel krizin şiddetiyle birlikte ekonomik iyileşmenin son bulması ve AB'yle müzakerelerin durma noktasına gelmesi ihtimali, bu meseleleri öteleyen AKP'nin altını oyabilir. AKP'nin silinmesinin yaratacağı boşluğu daha milliyetçi bir hükümetin dolduracağıysa kesin gibi..."

Prestijli Amerikan düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Etütler Merkezi (Center for Strategic and International Studies - CSIS) önceki gün yayımladığı 100 sayfalık Türkiye raporunda, Türkiye"nin iç siyasetini, AB, ABD ve Ortadoğu"yla ilişkilerini ve bir "enerji köprüsü" olarak rolünü masaya yatırarak ABD Başkanı Barack Obama"ya ikili ilişkiler için çeşitli tavsiyelerde bulundu. İşte rapordan bazı satır başları...

ERDOĞAN ELEŞTİRİLERE TAHAMMÜLSÜZ
Erdoğan medyada yer alan Deniz Feneri gibi usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarına karşı çok sert tepki gösteriyor. Aslında bütün eleştirilere karşı tahammülsüzlük Erdoğan"ın alâmeti farikası haline geldi ve medya sahiplerine şahsen saldırarak ve eleştirel gazetecilerin akreditasyonlarını iptal ederek medyayı fiilen otosansüre zorluyor.

EKONOMİK KRİZ ETKİLERİ HİSSEDİLİYOR

2002"deki seçim zaferinde ekonomik krizin katkısını gören Erdoğan, küresel mali krizin "Türkiye"ye teğet geçeceğini" iddia etti. Fakat son anketler halkın krizin etkilerini hissetmeye başladığını ortaya koyuyor. Bununla birlikte AKP hükümeti henüz IMF"yle anlaşma yapmış değil ve bu gecikmenin ne kadar büyük bir siyasi bedel getireceğini zaman gösterecek. İronik olan şu ki, Türkiye küresel ekonomiyle entegrasyon sayesinde büyük ilerleme kaydetti, fakat şimdi muhtemel ekonomik sorunlarının nedeni de küreselleşme olacak. Mevcut fırtınayı IMF"nin yardımıyla göğüslemek zorunda kalacak ve genç nüfusuna daha iyi günlerin gelmesi için küresel krizin bitmesini bekleyecek.

CHP, MHP VE SP'YE YARAYACAK
1989"daki ANAP"la AKP arasında benzerlikler bulunabilir. 1983 ve 1987 genel seçimlerini kazandıktan sonra ANAP 1989 yerel seçimlerinde ciddi darbe yemiş ve bu, partinin egemenliğinin bitişinin habercisi olmuştu. ANAP"tan beri tek başına iktidar olan ilk parti olan AKP, Mart 2009 yerel seçimlerinde birinci çıksa da, 2007"de kazandığı yüzde 47"lik oy oranını tutturamayabilir. Gerileme büyük ölçüde ekonomik krizden kaynaklanacak. Ancak AKP"nin başörtüsü meselesinde adım atmak veya Kürt sorununu çözmek konusunda aciz görünmesi, kapatma davası sonrası "gözlem altında" tutulması, dikkat çekici iç uyumuna zarar veriyor. Aynı zamanda uzun zamandır iktidarda olmanın yıpratıcı etkileri, bilhassa da yolsuzluk iddialarıyla kendisini gösteriyor. AKP hâkimiyeti hemen bitmeyecek, fakat CHP, MHP ve SP"nin AKP"ye desteğin azalışından fayda sağlaması neredeyse kesin. Birçok Kürt seçmen Erdoğan"dan uzaklaşmış görünüyor.

İKİ MESELE AKP'NİN ALTINI OYACAK
Türk siyasetinin gidişatını büyük oranda ülke dışı değişkenler, özellikle de küresel krizin şiddeti ve AB belirleyecek. Ekonomik iyileşmenin bitişinin ve AB sürecinin sonunun denk gelmesi, bu iki meseleyi iktidarı elde tutup pekiştirmek için öteleyen AKP"nin altını oyacak. Sürecin sonunda AKP"nin silinmesiyle ortaya çıkacak olası boşluğu, iç ve düşmanlara karşı tavrında muhtemelen daha da milliyetçi olan bir hükümetin dolduracağı kesin gibi görünüyor. Sağa doğru kaçınılmaz dönüşün boyutunu, ekonomik gerilemenin şiddeti ve iç tepkiler belirleyecek.

1970 KAOSUNA DÖNÜLMEZ
Keskin ideolojik ayrımların yokluğu, 1970"lerin kaosuna dönme ihtimalini ortadan kaldırıyor, fakat güneydoğuda ve kalabalık Kürt azınlığın yaşadığı büyük şehirlerde Kürt-Türk çatışmaları yaşanabilir. Ülke nispeten refah içindeyken AKP için yönetmek kolaydı. Pastanın küçülmesiyle birlikte işsiz Kürt gençlerin PKK"ya katılma ihtimali artabilir veya Türk muadilleri aşırı milliyetçi çetelere yönelirken, PKK"ya sempatilerini daha açık sergileyebilirler. Vaktiyle paramiliter grupları seferber eden MHP"nin liderinin coşturucu karizmadan yoksun olması ve Erdoğan"ın vatansever söylemi sürekli kullanması, Türk milliyetçiliğinin kaynama noktasına gelmesini engelleyebildi. Erdoğan, AKP liderlerinin büyük kısmını yönlendiren Milli Görüş"ün merkezindeki Türk-İslam sentezinden besleniyor. Fakat eninde sonunda karşısında milliyetçiliği İslam"dan daha çok vurgulayan yeni bir milliyetçi politikacı bulacak.

KİM GELİRSE GELSİN HALK DİNDAR OLACAK
AB"ye yönelik umutların azalması, Türkiye"yi Kürtlere, Alevilere ve gayrımüslim azınlıklara karşı daha hoşgörüsüz, muhalefete ve ifade özgürlüğüne daha kapalı bir ülke haline getirebilir. Özellikle Kürt sorunu ve diğer bir dizi meselede ordunun rolü, politika tercihleri bakımından daha da önemli bir belirleyici haline gelebilir. Laik devletin savunucu olarak genelkurmay kendisini Türk milliyetçiliğinin ana çekirdeği olarak görüyor ve zayıflayan bir AKP veya halefleri yönetim kabiliyetlerine gizli-açık milliyetçi tehditler konmasını kabul ederse darbe düzenlemek için daha az nedeni olacaktır. İç politikanın şekli ne olursa olsun halk dindar olmayı sürdürecektir ve AKP"den sonra kim gelirse gelsin bu gerçeği kabul etmek zorunda kalacak.

MİLLİYET