İyi bir anne baba olmak camdan bir kaleyi fethetmeye benzer. Gördüğünüzün doğruluğundan ne kadar emin olursanız olun, kimi zaman edindiğiniz yanlış davranış kalıpları giderek sizi çocuğunuzun dünyasının dışında bırakır.
Parent Dergisi'nden Yasemin Alkaya, 'camdan kaleyi fethetmenin yolları'nı anlattı.

Çocukların kırılgan dünyasında bir tüy hafifliğinde hareket etmek anne-baba olmayı dünyanın en zor işi haline getirir. Her olayın neredeyse bir kayıt cihazı kusursuzluğunda hafızaya kazındığı çocukluk döneminde, çocuğun ileride hep sevgi, saygı ve minnetle anacağı anne-babalar olmak için yanıp tutuşulsa da anne-babaların da hata yapabilen, sıradan insanlar oldukları bir gerçek. Bu nedenle belki kusursuzluğu değil ama doğruyu eğriden ayırabilen bilinçli anne-babalar olmaya çalışmak en doğrusu. Bu ay uzmanlarımızdan önemsiz gibi görünen cümlelerin çocuk dünyasında ne gibi bozulmalara yol açtığını anlayabilmek için anne-babaların çocuklarını yetiştirirken sıkça yaptığı hataları yorumlamalarını istedik.

AYRIMCILIK
“Sen büyüksün, kardeşin ise küçük. Salıncağa önce o binsin.”

Sorunları aralarında çözmeye teşvik edilmeli
Anne babanın çocuklardan birinin tarafını tutmasına rastlanabilir. Bu durum, iki kardeş arasındaki kıskançlığı körüklemekten öteye gitmeyecektir. Büyük çocuk, kardeşinin daha çok sevildiğine kanaat getirebilir ve sonucunda duygusal yaralanmalar ortaya çıkabilir. Bu tarz sorunları aralarında çözmelerine teşvik etmek yararlı olacaktır. Böyle bir tutum, problem çözme becerilerini de geliştireceğinden sosyal yaşamda karşılaştıkları problemlerle daha ustaca başa çıkabileceklerdir. Tabii ki ilk başlarda çözüm önerilerinde bulunabilirsiniz. Örneğin, “Salıncağa sırayla binmeyi deneyebilirsiniz,” gibi.
Uzm. Klinik Psikolog Açelya Şahin Fırat
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü

Eleştiri ve beğeniler yerinde ifade edilmeli
Aileler her çocuğunu eşit ve mutlak sevdiğini söylese de bazen cinsiyete, yaşa, nazlı ve hasta olmalarına göre istemeden ayrımcılık yapabilir. İhmal edilen çocuk çok sık “Beni değil onu seviyor, ben kötüyüm, ben yetersizim, ailem bile beni önemsemezse hiç kimse sevmez ve önemsemez,” gibi düşünceler içindeyse, arada bir “Beni ne kadar seviyorsun?” diye soruyorsa, kayırdığınız çocuğa yerli yersiz şiddet uyguluyorsa ailenin durup çocuğu suçlamadan önce kendi davranışlarına bir göz atması gerekir. Bu durum çocuğun kişiliğini temelden etkiler. Toplumda ezik, yetersiz, mutsuz olabileceği gibi, hırslı, sürekli hakkını yerli-yersiz arayan, sürekli rekabet eden doyumsuz biri de olabilir.
Sorumluluk ve anlayış beklemek yanında çocuğa büyük olmanın avantajları ve imtiyazları sağlanırsa büyümek o kadar mutsuzluk vermez. “Sen daha büyük olduğun için bu filme beraber gidebiliriz, kardeşin bunun için çok küçük ve henüz anlayamaz” ya da “Büyük olduğun için harçlığın daha fazla olmalı, sen kardeşine göre idare etmeyi çok daha iyi biliyorsun, o yüzden bizimle daha çok şey paylaşabilirsin” gibi olumlu beğenilerin ifadesi, kardeşini kendisinin uzantısı görüp sahiplenmesini kolaylaştıracaktır.
Uzm.Dr. Leyla Benkurt Alkaş
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi
Memorial Hastanesi

Sorumluluk eşit paylaşılmalı
Kardeşlerin birbirine karşı kıskançlık geliştirmesine; ev içerisinde farkında olmadan sorumluluğun büyüğe yüklenmesine ve küçük olan kardeşin sınırları oluşturacak kuralları öğrenmesinde zorluk yaşamasına sebep olabilmektedir. Her iki kardeşe yüklenen sorumlulukların eşit şekilde paylaştırılmasına dikkat edilmelidir.
Psikolojik Danışman Sibel Günönü Demir

RAHATLIK
“Ama yemekten önce çikolata yenmez! Tamam tamam ağlama, al işte çikolatan.”

“Hayır” hayır olarak kalmalı
Aileler zaman zaman istenmeyen davranışı farkında olmadan ödüllendirebilir. Aynı bu örnekte olduğu gibi, çocuk istediği herhangi bir şeyi olumsuz bir davranış (ağlamak gibi) sergileyerek elde ettiğinde bu durumu diğer isteklerine genelleyebilir. Sonuç olarak, olumsuz davranış bir problem çözme becerisi haline gelmiş ve pekiştirilmiş olur. Her geçen gün yeni deneyimlerle güçlenen olumsuz davranışın ortadan kalkması zorlaşır. Anne babalar çocuklarına net ve sınırları çizilmiş kurallar koyar ve verdikleri kararların arkasında dururlarsa çocuğun davranışlarını yönetebilirler. Eğer anne baba çocuğun herhangi bir isteğine karşı “Hayır!” dediyse o hayır olarak kalmalıdır.
Uzm. Klinik Psikolog Açelya Şahin Fırat

Net tutum her zaman korunmalıdır
Telefonla konuşurken, misafir geldiğinde, yorgunken sabrımız azalır. İşte o dönemlerdeki tavizleri çocuk çok çabuk öğrenir. Bu davranış çocuğumuzla yaptığımız sadece o anı kurtaran bir uzlaşmadır. Bunun anlamı “Ben bazı durumlarda senin her istediğini yapmaya hazırım. Hayır desem de sen yeterince güçlü bir şekilde tutturursan, ağlarsan ben senin istediğini yaparım” demektir ve çocuklar bunu hemen duyar, gereği gibi davranır. İleride ağlayan, hastalanan, kendine zarar vermekle sizi tehtid eden bir sürece girebilir. Okulda ve iş hayatında bu yöntem bazen işe yarasa da giderek işe yaramaz. O zaman kaliteli bir şekilde istek ve beklentilerini ifade edemeyen, çocuksu davranışlar içinde mutsuz, kendine güvensiz, problem çözemeyen biri olabilir. Kendisini her seven kişiden sürekli beklenti içinde olur. Bunun yerine “Çikolata senin ve yemekten sonra yiyeceksin, şimdi onu kaldırıyorum. Seni güçlendirecek en sevdiğin köfteleri taşıyacak kadar güçlendin mi, haydi hangi renk tabağını kullanacaksın,” demek daha doğrudur. Bunu yaparken pazarlık payı bırakmayacak kadar net, tutarlı olun. Ağlaması ve üzülmesinin devam edip etmeyeceğine hiç odaklanmayın.
Uzm.Dr. Leyla Benkurt Alkaş

Ağlamayı genelleyeceklerdir
Çocukların ilk model aldığı kişiler anne ve babadır. Öğrenme davranışı anne ve babanın tutumuyla gerçekleşir. Biz yetişkinler kadar, sosyal çevreyle etkileşimlerini değerlendirecek mantıksal süreçleri gelişmediği için davranışlarının sonucunda sadece ve sadece kazanmayı isterler. Süreçten çok sonuca odaklıdırlar. Ağlama davranışıyla, kazandıklarını öğrendikleri andan itibaren bunu her konuya genellemeye başlayacaklardır. Bu durum aile tarafından uygulamaya konulacak diğer kurallara uymayı zorlaştıracaktır. Bu nedenle anne veya babanın koyduğu kuralla ilgili tutarlı olması önem kazanmaktadır.
Psikolojik Danışman Sibel Günönü Demir

KURALCILIK
“Sevsen de sevmesen de o yemeği yiyeceksin.”

Tutarlı ve kararlı olmak
Bir çocuk sevmediği bir yemek ile karşılaştığında yememeyi tercih edebilir. Ancak o yemeği yemediği için başka yemek pişirilmesi, kaşıkla peşinden koşturulması veya öğün aralarında ufak tefek atıştırmalar yapmasına izin verilmesi bir sonraki öğünde yine problem yaşamanız ile sonuçlanır. Oysa yemek yemek fizyolojik bir ihtiyaçtır. Öğünler arası takviye yapılmadığı durumlarda çocukların yeme alışkanlığı bir süre sonra düzene girecektir. Bunun dışında sadece bazı yiyecekleri yememeyi tercih etme hakları olabilir, buna saygı duymak gerekir. Çünkü belli bir yaştan sonra damak tadı oluşmaya başlar ve bazı yemekleri yemeyebilirler. Ancak, burada anlatılmak istenen hiçbir sebzeyi yememek değildir. Örnekteki gibi aşırı otoriter tutum, sosyal ilişkilerde boyun eğen rolünü fazlası ile üstlenme ve kendi isteklerini ortaya koyamama ile sonuçlanabilir. Aşırıya kaçmadan hem sınır koyan hem de destekleyen bir disiplin uygulamada iki önemli kavram “tutarlılık” ve “kararlılıktır”.
Uzm. Klinik Psikolog Açelya Şahin Fırat

Dengeyi sağlamak
Her çocuğun kural ve sınırlara ihtiyacı vardır. Bu kurallar herkes için ve her zaman geçerli olursa adaletli ve katlanılabilir olacaktır. Ebeveynler öncelikle yaptıkları şeyden emin olmalıdır. Başkaldırıyı en az seviyeye indirme ve özsaygıyı koruma amacını güden bir tarzda ifade edilmelidir. “Keşke köfte-makarna her gün olsa, bu sebze yemeğini yemiyeceğim” diyen bir çocuğa gülümseyerek “Sağlıklı büyümek ve bir yetişkin olmak için sebze yemeye ihtiyacın var, ama büyüdüğünde istediğin yemeği pişireceğinden eminim” deyip, seçeneksiz yemeği önüne koyar, tüm aile ayni yemeği afiyetle yemeyi sürdürürüz. Gerçekte tatmin edemiyeceğimiz şeyi, en azından hayali olarak verebiliriz. Duyguyu ve isteği anlar ama doğru davranışta tutarlı devam ederiz. Bu daha az inciticidir.
Uzm. Dr. Leyla Benkurt Alkaş

Çocuğu gözlemlemek
Bu tip yaptırımlar, çocuğun kendisini çaresiz ve köşeye sıkıştırılmış hissetmesine neden olacağı için kızgınlık ve öfke yaratır. Anne veya bakım veren kişilere karşı tepkiselliğini inatlaşma, hırçınlık, vb. yollarla ifade etmeye çalışır. Kendisinin üstünlük kurabileceğine inandığı en ufak bir açığı çok iyi değerlendirerek güç mücadelesine girer. Bu, çocuk üzerindeki etkinizin azalmasına ve baş etmekte zorlanacağınız durumlarla sık sık karşılaşmanıza neden olur. Her aile birbirinden farklı kültürleri içinde barındırdığı için disiplinin sınırları da çocuktan çocuğa farklılık gösterebilmektedir. Burada en önemli nokta çocuğu iyi gözlemlemek ve onun kabul sınırları içerisinde disiplinin ne olduğunu çocuğa kavratabilmektir.
Psikolojik Danışman Sibel Günönü Demir

ÇIKARCILIK

“Eğer oyuncaklarını toplarsan sana televizyon seyrettiririm”

Davranış ödüle odaklanmalı
Çocukların bazı davranışları yapması için sürekli ödüller koymak bir süre sonra “rüşvete” dönüşmektedir. Böyle durumlarda çocuğunuzdan şu sözleri duymaya başlayabilirsiniz: “Oyuncağı almazsan ben de yemeğimi yemem!” Çocuk pazarlık yapmayı öğrenmiştir ve kendi yararı için kullanmaya başlamıştır. Bazı davranışların sonrasına ödül koymak motive edici olabilir. Fakat her davranışın bir ödüle odaklanması sıkıntı yaratır. Durum çocuğu şu şekilde anlatılabilir: “Bu senin zaten yapman gereken bir davranış, benim bunun için sana bir ödül vermem gerekmiyor.” Ancak çocuklara hoşlanmadıkları bir şeyi yaptırırken “büyükanne kuralı”nı uygulayabilirsiniz. “Eğer” kelimesini kullanmadan şöyle diyebilirsiniz: “ Önce odanı topla, ondan sonra televizyon izle.”
Uzm. Klinik Psikolog Açelya Şahin Fırat

Ahlaki sakıncaları vardır
“Eğer şunu yaparsan/yapmazsan, o zaman şu ödülü alacaksın” davranışı bazen çocuğu dolaysız bir amaca teşvik edebilir. Fakat bu çocuğun sürekli çaba göstermesine, tersine engel olur. Rüşvet vermeye alıştıran ödüllerin ahlaki sakıncaları da vardır. Pazarlık etmeye, şantaja “iyi davranmaya” karşılık gittikçe artan ödül taleplerine ve primlere neden olabilir. Ödül onaylama ve takdiri temsil ettiğinde daha faydalı ve eğlencelidir. Küçük çocuklar olumlu pekiştireç olarak somut ödüllere ihtiyaç duysa da giderek soyut beğeni sözleri, olumlu ifadelerle yüreklendirilmelidir.
Uzm.Dr. Leyla Benkurt Alkaş

Rol model olunmalı
Ebeveyn olarak çocuğa yeni ve istendik davranış kazandırma konusunda ödülü kullanmak zaman zaman gerekli olabilmektedir. Burada önemli olan çocuğun ödülü rüşvet olarak algılamasına engel olmaktır. İç de dış ödüller bir davranışın ortaya çıkarılması ve devam ettirilmesi sürecinde, her bir bireyde farklı oranlarda kullanılmalıdır. Çocuğun yeni bir davranışı kazanması için gerekli olan dış ödüller de, bir çocuk için oyuncakken diğer bir çocuk için çikolata, çizgi film, vb. olabilmektedir. Ödül ilk kez öğrenilen davranışın tekrar edilmesine olanak tanır. Tekrarlarla beraber bir süre sonra o davranış çocuğun sürecinde rutinleşmeye başlar. Bu noktada devreye iç ödüller girer. İç ödülden kasıtta çocuğun öğrendiği davranışı yapmaktan keyif almaya başlaması olarak açıklanabilir. Ödül, kurallar ve sınırlar oluşturulurken çok tercih edilmemeli onun yerine bu kuralların neden konduğu yaş dönemine uygun şekilde anlatılarak çocuğa rol model olunmalıdır.
Psikolojik Danışman Sibel Günönü Demir

KARŞILAŞTIRMA
“Bak Cenk"e derslerinde ne kadar başarılı, senin gibi tembel değil!”

Birey değil davranış örneklendirilmeli
Çocuklar arasında karşılaştırma yapmak, çocuğun örnek gösterilen diğer çocuğa karşı olumsuz şekilde koşullanması ile sonuçlanır. Örnek gösterilen çocuk çok yakın bir arkadaş, akraba veya kardeş olduğunda çocuğunuzla ilişkisi olumsuz yönde etkilenir. Kendine rakip olarak görmeye, açığını yakalamaya ve hatta onu olmayan şeylerle suçlamaya başlayabilir. Eğer çocuğunuza herhangi bir örnek göstermek istiyorsanız, birey üzerinden değil davranış üzerinden gitmek doğru olacaktır. “Cenk iyi bir çocuk” demek yerine, “Cenk"in bu davranışı çok hoşuma gitti” diyebilirsiniz.
Uzm. Klinik Psikolog Açelya Şahin Fırat

Gerçekçi bir dozda olmalı
Eleştiri, öfke ve başkaldırı yaratır. Hatta daha kötüsü sürekli eleştirilen çocuklar, kendilerini ve başkalarını eleştirmeyi öğrenir. Kendi değerlerinden kuşkulanmayı, başkalarının değerini küçültmeyi öğrenirler. Çocuklar öfke, utanma, yetersizlik gibi güçlü duygular içindeyken öğüt, teselli ya da yapıcı eleştiri kabul etmez. İçlerinden geçenleri, o anda ne hissettiklerini anlamanızı isterler. Diğer önemli kural övgünün çocuğun karakteri veya kişiliğiyle değil çabaları ve başarılarıyla ilgili gerçekçi bir dozda olmasıdır. Kıyaslamalar ve ayrımcılık, kardeşler arası kıskançlığa neden olur. İlk cinayet Kabil"in kardeşi Habil"i öldürmesi tirajik ve eski bir öykü olsa da günümüzde kardeşler arası küsmeler, kavgalar, miras çatışmaları hiç de az değildir. Ama problemleri tanımlarken ve çözerken başkalarının kullandığı teknikleri incelemek, öğrenmek konusunda kendi kendimize samimi olursak çocuğumuzda sorun çözerken kendisinden daha becerikli olan arkadaş veya kardeşlerinin yöntemini kullanmakta daha istekli olacaktır.
Uzm. Dr. Leyla Benkurt Alkaş

Sevgi başarıyla orantılanmamalı
Çocuğun kendini yetersiz ve değersiz hissetmesine, ebeveyni tarafından sevilmediğini düşünmesine, buna sebep olduğu için karşılaştırıldığı kişiye ve ebeveynine karşı kızgınlık yaşamasına, kendine olan güveninin azalmasına sebep olur. Başarı konusu, çocuğun yeni çözümler üretme konusundaki cesaretinin en kolay kırıldığı ve tamirinin çok zor olduğu hassas bir noktadır. Başarısızlığın başarıya çevrilebilmesi için kırılma noktası çocuğun kendini yeterli hissedebilmesidir. Bunun gerçekleşebilmesi için çocuğu kendi sınırları içerisinde değerlendirmek, başkalarıyla kıyaslamamak, olumlu yönlerini ön plana çıkartarak onu cesaretlendirmek, küçük başarılarını desteklemek gerekir.

H2