Almanya'nın Bad Godesberg kentinde yaşayan Sevgül Erdal (41), Gençlik Dairesi'nin (Jugendamt) 15 yaşındaki ikizleri Sima ve Sinan'yı kendisinden kopardığını belirtiyor ve ekliyor: "Şimdi de karnımdaki ikizlere el koyacaklar!.." Hukuk mücadelesi başlatan anne; çocuklarının okulda maruz kaldıkları ayrımcılığa karşı çıktıkları için Gençlik Dairesi tarafından önce gözetim altında tutulduğunu, sonra da polis zoruyla kendisinden koparılarak bakıcı ailelere verildiğini savunuyor. Sevgül Erdal'ın 3 kez bakıcı ailenin yanından kaçan kızı ise hâlâ kayıp.

'ÇOK BAŞARILI ÇOCUKLARDI'
Anne ve babasının işçi olarak gittiği Almanya'nın Bad Godesberg şehrinde doğan Sevgül Erdal; 25 yaşında İranlı Mohsen'le evlendi. Taksici kocasından bir yıllık evlilik hayatı boyunca şiddet görünce boşanan Erdal, ikiz çocukları Sima ve Sinan'ı anne ile babasının desteğiyle yalnız büyüttü. Erdal ailesinin üstünde kara bulutlar 2008 yılında belirmeye başladı. Sima ve Sinan'ın, çoğunlukla göçmen işçilerin çocuklarının devam ettiği okullarında uygulanan ayrımcığa tepki göstermesi üzerine anne, öğretmenlerin de önerisiyle Gençlik Dairesi'nden psikolog desteği istemek zorunda kaldı. Erdal sonrasında yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor: "Suçsuz oldukları halde, öğretmenler onları asi buluyordu. Halbuki okuldaki yabancı düşmanlığı herkesin bildiği bir şeydi. Çocuklara 'Sen aptalsın, sen bir şey olamazsın' deniyordu. Üstelik benim çocuklarım çok başarılıydı." Gençlik Dairesi'ne başvurunca eve bir yardımcı gönderildiğini, çocuklarının ihtiyacı olmadığı halde terapiye yönlendirildiğini ve kendilerinden küçük çocuklarla birlikte gördükleri terapinin hiçbir işe yaramadığını anlatan Erdal şöyle konuşuyor: "Geçen sene aralıkta annem Türkiye'de kaza geçirdi. Gençlik Dairesi'nden gelen görevli nasıl çaba harcadığımı görüyordu, hem işe gidiyordum, hem çocuklara koşturuyordum, hem de annemi Türkiye'den buraya getirtmiştim, onun için hastaneye gidiyordum. Görevli bu çabalarımı çok takdir ettiğini söylerken, arkamdan olumsuz rapor yazmış. Çocuklarımla ilişkimin ne kadar iyi olduğunu bildiği ve onları eğitebildiğimi gördüğü halde, onlara kural koyamadığımı belirtmiş raporda."

'SUÇLU GİBİ GÖTÜRDÜLER'
Kızı Sima'nın daha çok kendisiyle vakit geçirmeyi tercih etmesinin bile sorun olarak görüldüğünü kaydeden Erdal, "Bana 'Kızını niye gençlerle göndermiyorsun?' diye sordular. 'Biz Türk ailesiyiz, geleneklerimiz var, sizlerde 12 yaşındaki kızlar bile doğum kontrol hapı kullanıyor' dedim. Ama bu söz bile aleyhime kullanıldı" diyor. Anne Erdal, ilerleyen zamanlarda Gençlik Dairesi'nin yardımını almaktan vazgeçmesininse sonun başlangıcı olduğunu belirterek şunları aktarıyor: "Gençlik Dairesi'yle beraber çalışmak istemediğimi söyleyince, hemen mahkemeye başvurdular ve çocuklarımı alma kararı çıkarttırdılar. Avukatıma danıştım, karar çıkana kadar çocuklarımı saklamamamı söyledi. Çocuklarımı teslim etmeye mecbur olmadığımı da belirtti. Ben de çocuklarımı başka bir şehirde bir tanıdığımın yanına gönderdim. Ancak çok geçmeden o evi tespit ettiler ve iki polis arabasıyla çocuklarımı suçlu gibi alıp götürdüler."

'DENEY YAPIYORLAR'
Sevgül Erdal; 2 yıldır ayrı olduğu çocuklarının önce bir yurtta tutulduğunu, daha sonra da ikiz oldukları halde birinin Berlin'de, diğerinin ise Danimarka sınırında bir aileye verildiğini söyleyerek, yaşananları şöyle anlatıyor: "Bana bir ay çocuklarımı göstermediler, telefonla görüşmek bile yasaktı. Sonra öğrendim ki çocuklarım ikiz olduğu için bir deneye tabi tutuluyormuş, ikizlerin birbirinden uzakta nasıl yaşadığını gözlüyorlarmış.1.5 yıl önce ikinci kez evlendim, 4.5 aylık hamileyim ve yine ikiz bebek bekliyorum. Karnımdaki ikizlerin de elimden alınmasından korkuyorum." Kızı Sima'nın bakıcı aileye verildikten sonra üç kez kaçtığını ve kendisiyle birlikte yaşamak istediğini söyleyen Sevgül Erdal; oğluyla ise telefonla görüşebildiğini ve sürekli, "Anne beni buradan kurtar, sabahtan akşama kadar ahır temizletiyorlar, çalışmaktan belim ağrıyor" diye yakındığını dile getiriyor.

KÜLTÜRLERİNDEN AİLELERİNDEN VE DİNLERİNDAN KOPARIYORLAR
Sabah, Almanya'nın çeşitli kentlerinde yaşayan ve farklı sebeplerle çocukları ellerinden alınan Türk ailelerle buluştu. Alman Gençlik Dairesi'nin çeşitli gerekçelerle çocuklarından kopardığı aileler yıllar süren hukuk mücadelerini, aylarca göremedikleri çocuklarına duydukları özlemi anlattı. Sayıları 3 bini bulan çocuk ve gençler, yurtlarda ya da Alman ailelerin yanında yaşamaya zorlanmış durumda. Çocuklarının Alman ailelere verildiğini, Hıristiyan kültürüyle büyütüldüklerini, Türkçe öğrenmelerinin engellendiğini anlatan aileler; Türk hükümetinin ve kamuoyunun kendilerine sahip çıkmasını istiyor. Yetkileri sınırsız olan Alman Gençlik Dairesi'nin uygulamalarından yaka silken aileler, çocuklarını kaptırmamak için Türkiye'ye kaçırıyor.

'KIZIM KAÇTI VE HâLâ KAYIP'
Kızının ilk iki kaçışında kendisini aradığını, çocuklarını yasal yollarla almak istediği için polise haber verdiğini anlatan Sevgül Erdal, "Kızım 3'üncü kaçışında bana yerini söylemedi. Şimdi nerede bilmiyorum" diyor. Mart sonunda görülen mahkemede çocuklarının kesinlikle kendisine verilmeyeceği kararı alındığını dile getiren gözüyaşlı anne, kendilerine zarar verirler korkusuyla kararı çocuklardan gizlemiş. Yaşadıkları kasabada 50 kişinin Gençlik Dairesi'ne mektup yazarak, kendisinin iyi bir anne, çocuklarının da sağlıklı çocuklar olduğunu vurguladıklarını söyleyen Sevgül Erdal, sözlerini şöyle tamamlıyor: "Çocuklarıma kavuşmak için her bedeli ödemeye razıyım. Almanlar çocuklarımızı bizden bu kadar kolay koparmamalı." Bad Godesberg Gençlik Dairesi ise konuyla ilgili açıklama yapmadı.

'BU DURUMDA 4 BİN ÇOCUK VAR'
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada Avrupa'da Hıristiyan ailelere verilen Türk-Müslüman çocukların olduğunu doğrulayarak, "Sadece Almanya'nın gençlik dairelerinde bekleyen 4 bin çocuğumuz var" demişti. Bozdağ şunları söylemişti: "Yurt dışında gençlik daireleri var. Ailelerimizin elinden alınmış çocuklar var. Bu çocuklar Hıristiyan ailelere veriliyor. Türkler de bu çocukları alabiliyor. Ama almayınca başkalarına veriyorlar. Bu çocuklar etnik yönden asimile oluyor. Başka ülkelerde idari yapılarla çocuklarımız elimizden alındığında Türk ailelerinin, o ülke vatandaşlardan önce sahip çıkması gerek. Biz çocuklarımız kimliklerine sahip çıksın diye uğraşırken, bu yolla çocuklarımızın el değiştirmesine göz yumarsak vebalinden kurtulamayız."