İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, göçmen sorununa ilişkin, "Bugün, Türkiye’de bir göç sorunundan bahsediyorsak; öncelikli olarak, mevcut sorunların, bir basiretsizlik veya bilinçsizlik olmadığını, maruz kaldığımız her olumsuzluğun, bizzat iktidar eliyle tasarlanan, bilinçli bir şekilde kurgulanarak, uygulanan, kasıtlı bir politikasızlık olduğunu da, bilmemiz gerekiyor. İşte bu nedenle; düzensiz göç sorunun muhatabı da, sorumlusu da, suçlusu da; bizzat Recep Tayyip Erdoğan’dır. Yani esas mesele, sığınmacıların kendisi değil, para karşılığı, Türkiye’yi hendek ülke yapmayı kabul eden, bu iktidarın ta kendisidir" ifadelerini kullandı.

Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Antalya'da son dönemde yaşanan öğrenci intiharlarına ilişkin konuşan Akşener, "Elmalılı Hamdi Yazır yurtlarında yaşanan olayların araştırılması, soruşturulması ve gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması için konunun takipçisi olacağız. Gençlerimizi çaresizliğe iten, yaşamaktan vazgeçiren sebeplerin peşini bırakmayacağız" dedi.

GES TEPKİSİ: YANDAŞ ENDEKSLİ SENET ÇIKARILIRSA ŞAŞIRMAYIN

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin açıkladığı gelire endeksli senet (GES) girişimini eleştiren Akşener, "Meğer devlet hava meydanları ile kıyı emniyetinin gelirlerini pazarlıyorlarmış. Bu gelirler daha önce millete harcanırken şimdi GES alan tasarruf sahibine gidecek" dedi ve ekledi: "Nebati GES'ten sonra YES, yani yandaş endeksli senet çıkarırsa şaşırmayın."

ERDOĞAN'A ADAY ÇAĞRISINA YANIT: GECELERİ UYKULARININ KAÇTIĞINA EMİNİM

Erdoğan'ın altılı masaya 'Cumhurbaşkanı adayınızı açıklauyın" çağrısına da yanıt veren Akşener, "İşi gücü bıraktı, her fırsatta, 'Adayınız kim?' diye soruyor. 'Acaba benim yerime kim gelecek' diye, büyük bir merak içinde. Hatta bunun için, sandığa gömüleceğini bile bile, adaylığını bile açıkladı. Devir teslim heyecanıyla, geceleri uykularının kaçtığından eminim" dedi.

'SEN GİDECEKSİN İSTİBDAT BİTECEK'

Akşener, şöyle devam etti: "Sayın Erdoğan; sen hiç merak etme. Senin yerine, özgürlük gelecek! Senin yerine, adalet gelecek! Senin yerine, demokrasi gelecek! Senin yerine, liyakat gelecek! Senin yerine; huzur gelecek! Senin yerine, bereket gelecek! Sen gönlünü ferah tut. Sen gideceksin, İstibdat bitecek! Sen gideceksin; hürriyet gelecek! Sen gideceksin; güçlendirilmiş Parlamenter Sistem gelecek! Sen gideceksin, millet yeniden iktidara gelecek!"

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Ülkemizde yaşanan doğal afetlerin giderek artmasının sebebi var. Yaşadığımız bu felaketlerle bize fark ettirilmek istenen bir gerçek var. 17 Haziran günü dünya çölleşme ve kuraklıkla mücadele günü. İklim krizi tüm dünyayı ama özellikle de konumu nedeniyle ülkemizi derinden etkileyen acil sorunlarımızdan biri. Türkiye maalesef su sıkıntısı çeken bir ülke. Topraklarımızın yaklaşık yüzde 60'ı çölleşmeye eğilimli.

ANTALYA'DAKİ ÖĞRENCİ İNTİHARLARI

Antalya'da Akdeniz Üniversitesi'nin içerisinde bulunan Elmalılı Hamdi Yazır KYK Yurdu'nda yaklaşık bir aydır intihar vakaları yaşanıyor. Zor buldukları yurtlarda neler yaşadıklarını bilmek zorundayız. Eğer ortada gençlerimizin hayatlarını baskılayan şartlar varsa bunu öğrenmek zorundayız. Öğrencilerimizin barınma sorunu onları özel yurtlara mecbur bırakırken ve Enes'İn acısı hale tazeyken KYK yurtlarının da başıboş yönetimlere bırakılmasına göz yumamayız. Gerçeklerin bir an önce gün yüzüne çıkarılması için konunun takipçisi olacağız. Gençlerimizi karanlığa hapseden nedenlerin peşini bırakmayacağız. Ben defalarca bu kürsüden Erdoğan'ın vicdanına seslendim. Gel iktidar ve muhalefet el ele verelim bu ülkenin lügatından kadın, çocuk ölümlerini silelim dedim. Bu konuda tek bir somut adım atmadı, atmıyor. Çünkü kürsü şovları peşinde koşup hâlâ 3 maymunu oynuyor.

'BÜYÜK BİR BECERİKSİZLİĞİN CEZASINI ÇEKİYORUZ'

Aziz milletim; Ülkemizin ekonomisi, adım adım bir ödemeler dengesi krizine doğru gidiyor. Ancak, açıklanan makroekonomik verilerden, daha korkunç bir şey daha var. O da; Devlet terbiyesinden, ciddiyetten ve liyakatten nasibini almamış bir zihniyetin, hâlâ yönetimde olması… Bu liyakatsiz ekonomi yönetiminin elinde, Türk Milleti olarak, çok büyük bir imtihandan geçiyoruz. Her gün, saçma sapan açıklamalar dinliyor, akıl dışı kararlarla, karşı karşıya kalıyor ve büyük bir beceriksizliğin cefasını çekiyoruz .

Nitekim, geçtiğimiz günlerde, Ak Partili bir vekil; Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, 'Şehir hastaneleri için ödenecek paranın, bütçede bir yükü var; ama devlet memurlarının da bütçeye yükü var' dedi. Bunu duyan, bir başka Ak Partili vekil ise, altta kalmak istememiş olacak, 'Akaryakıt pahalı ama, sebebi biz değiliz. Dua edin, bol akaryakıt çıksın' dedi.

Şaşırdık mı? Maalesef şaşırmadık. Başını, 'Enflasyon sorunu yok, hayat pahalılığı var' gibi, akıl dolu tespitlerle, piyasalara güven veren, Bay Kriz’in çektiği; Kabine'sindeyse; dar gelirli vatandaşlarımızı, düşünmediklerini itiraf eden, Nebati Bakan’ın olduğu, olağanüstü yetkin bir siyasi kadronun, milletvekillerinin de böyle konuşmaları, elbette şaşırtıcı değil. Hatırlarsınız, AK Parti, bundan 20 yıl önce, 'Yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele edeceğiz' diye yola çıkmıştı. Bugün ise, bu arkadaşlar, siyasi yolculuklarının son durağında, artık; dar gelirliyi ikinci sınıf vatandaş, memurları ise bütçeye yük olarak görüyorlar. Milletimizi, akaryakıt için, duaya davet ediyorlar. Bizzat sebep oldukları ekonomik sıkıntılara, çözüm olarak da, milletimize şükretmeyi öğütlüyorlar. Nereden, nereye değil mi? Zihniyet böyle olunca da; çare olarak sundukları, sözde kurtuluş reçeteleri, sadece vatandaştan yandaşa servet aktarımına yol açıyor.

'GELİRE ENDEKSLİ SENET AÇIKLADILAR AMA ORTADA GELİR YOK'

Nitekim, Nebati Bakan’ın ışıltılı zihninin, son mucizesi de; biliyorsunuz, 'Gelire Endeksli Senet' oldu. Bu öyle bir mucize ki; Gelire Endeksli Senet açıkladılar, ama ortada gelir yok… Sonradan öğrendik ki; Devlet Hava Meydanları İşletmeleri ile, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nün, gelirlerini pazarlıyorlarmış. Bu gelirler, eskiden nereye gidiyordu? Devletin hazinesine. Yani millete. Peki şimdi nereye gidecek? Gelire Endeksli Senet’i alan, tasarruf sahibine. Yani; parayı vatandaştan kes, tasarruf sahibi bir azınlığa aktar, sonra da, utanmadan sıkılmadan, milletimize, 'çözüm' diye pazarlamaya çalış…

Nebati Bakan, bu kafayla, 'GES’ten' sonra, 'öz hakiki kurtuluş reçetesi' olarak, milleti tamamen denklemden çıkartıp, yandaş ekosisteminin, tamamı faydalanabilsin diye, 5’li çetenin gelirine endeksli, 'YES', yani 'Yandaş Endeksli Senet' çıkartırsa şaşırmayın…

Değerli dava arkadaşlarım; açıklanan programlar farklı, ama zihniyet aynı, öncelikler aynı, beceriksizlik aynı. Nitekim, Gelire Endeksli Senet’ten önceki, sözüm ona kurtuluş reçetesi, Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin, ülkemize maliyeti, 200 milyar lirayı bulacak. Bu para, bir çivi bile çakmadan, Hazine’nin kasasından çıkacak. Yani milletimizin cebinden çıkacak. Oysa, bu 200 milyar lira ile; Milletimize ve memleketimize çok daha faydalı işler yapılabilirdi. Mesela; Okullarda, sokaklarda, meydanlarda, her yerde şahit olduğumuz, hepimizin canını yakan, çocuk yoksulluğu ve yoksunluğu bitirilebilirdi. Mesela; Rüzgargülü Projemiz ile, devlet okullarındaki 11 milyon öğrencimize, 10 yıl boyunca, ücretsiz kahvaltı ve öğle yemeği verilebilirdi.

Mesela; geçim sıkıntısından dolayı dertlenen, kira artışlarından dolayı ev, kontenjanlardan dolayı da, yurt bulamayan, bulduklarında da, çileleri bitmeyen öğrencilerimizin, barınma sorunu çözülebilirdi. Mesela; yıllardır, 'hazinede para yok' diye, görmezden gelinen, kazanılmış hakları için, mücadele veren EYT’li kardeşlerimizin, hakkı verilebilirdi. Mesela; maliyetlerin altında ezilen, faturalarını ödemekte zorlanan, esnaflarımıza ve sanayicilerimize, destek olunabilirdi. Ama tüm bunlar, esasında bir öncelik meselesi… Ne var ki, artık AK Parti iktidarının, hiçbir hareketinde, hiçbir planında ve hiçbir programında, maalesef öncelik milletimizin olmuyor.

'İŞİ YAPAMAYANLAR GİDER, DAHA İYİ YAPACAK OLANLAR BAŞA GELİR'

Asgari ücrete rekor zam yaptık' diye sabah akşam böbürlenenler, başta akaryakıt olmak üzere, hemen her ürüne, neredeyse her gün gelen zamlarla, zerre ilgilenmiyor. Bu kürsüden, daha önce de söylemiştim, bugün yeniden, iktidara seslenmek istiyorum: asgari ücretli milyonlarca vatandaşımız evine ekmek götüremiyor. İğneden ipliğe her şeye gelen zamlara doğrultusunda, bir an önce, asgari ücreti güncelleyin. Ayrıca 2 bin 500 liraya çıkardığınız en düşük emekli maaşını da, asgari ücret seviyesine çıkartın. Milletimizi, ayın ortasına bile gelmeden eriyen maaşlar ile, açlığa, yokluğa ve çaresizliğe mahkûm edemezsiniz. Yandaşınız üç kuruş zarar etti diye, dünyaları yerinden oynatırken; milletimizi geçim sıkıntısıyla, borçlarla bir başına bırakamazsınız.

Kendi eşinizi, dostunuzu, akrabanızı ihya ederken, bu milletin evlatlarını görmezden gelemezsiniz. Artık kabul edin. Sizin bu aziz millete verecek, hiçbir şeyiniz kalmadı. Bu saatten sonra yapılacak belli. Getiririn sandığı, kararı milletimiz versin. Demokrasinin altın kuralıdır: işi yapamayanlar gider, daha iyi yapacak olanlar başa gelir. Türkiye sahipsiz değil, milletimiz de çözümsüz değil. Biz varız, biz buradayız. Madem yapamıyorsunuz, o zaman daha fazla gölge etmeyeceksiniz. Madem beceremiyorsunuz, o zaman yoldan çekileceksiniz. Madem yönetemiyorsunuz, o zaman Türkiye’nin önünde takoz olmayacaksınız. Siz sadece sandığı getireceksiniz, sonra da muhalefet saflarında yerinizi alıp, memleketi nasıl düze çıkartıyoruz, oturup izleyeceksiniz. Bu kadar basit.

TANK PALET FABRİKASI: KİRALADIK DEDİLER, SATILDIĞI ORTAYA ÇIKTI

Sakarya ziyaretimizde, Tank Palet Fabrikası konusunu da unutmadık. Bay Kriz’i Mevlana, kendini de Şems ilan eden, ihale zengini yandaş ile, Katarlı ortağına peşkeş çekilen, bu stratejik kurumumuzla ilgili, ne nutuklar atılmıştı, hatırlıyor musunuz? Önce dendi ki, 'Satmadık kiraladık.' Sonra satıldığı ortaya çıktı. Önce dendi ki, 'Fabrika değil, hurda yığını.' Sonra dendi ki, 'Obüsleri, tank paletlerini ve daha nice silahı, bu fabrika üretiyor.' Son olarak da; ordumuzun bu stratejik tesisinin, peşkeş çekilmesini örtbas etmek için, bir başka yalan daha uyduruldu. Dendi ki; 'Karasu’da yeni bir fabrika kuruyoruz. Bölgede, 10 bin kişilik istihdam yaratıyoruz.' Hatta, her zamanki gibi, şaşalı bir temel atma töreni yapıldı. Yandaş medya da, günlerce yayın yaptı."

Hal böyle olunca, ben de geçen hafta, Karasu’ya uğradım. 'Milyarlarca dolarlık yatırım' dedikleri fabrikaya gittim. Neler oluyor biliyor musunuz? Yatırım-matırım yok. Fabrika sökülüyor. Yanlış duymadınız, o şaşalı törenlerin yapıldığı, dev yatırım dedikleri fabrika, yerinden sökülüyor. İşte size, Bay Kriz’in, mangalda kül bırakmadığı, yerli ve milli yatırım anlayışı…

ERDOĞAN'A DIŞ POLİTİKA TEPKİSİ: ELİNİ NEREYE ATSA KURUYOR

Aziz milletim; her alanda olduğu gibi, maalesef dış politikamızda da, derin bir krizin içerisine doğru sürükleniyoruz. Bu derin krizin mimarı da, tabii ki Sayın Erdoğan. Sonuçta biz ona, boşuna Bay Kriz demiyoruz… Elini nereye atsa kurutuyor. Neyin hakkında yorum yapsa, hangi konuda bir bilmişlik taslasa, sonu mutlaka bir krizle sonuçlanıyor. Nitekim, haklı olduğumuz birçok konuda, sürekli olarak, haksız duruma düşüyoruz. Bırakın çıkarlarımızı korumayabilmeyi, elimizdeki gücü de, itibarı da, imkânları da kaybediyoruz. Peki; bağımsızlığı, gerçekçiliği, barışçılığı, Hukuka bağlılığı, tutarlılığı, akılcılığı ve ileri görüşlülüğü esas alan, Atatürk’ümüzün dış politika vizyonundan; henüz 16 yıllık, genç bir Cumhuriyetken, İkinci Dünya Savaşı yıkımının, dışında kalmayı başaran, dünyadaki hassas dengeleri gözeten, ve Türkiye’nin çıkarlarını korumaya odaklanan, diplomasi anlayışımızdan; iktidarın, her fırsatta nefret kustuğu, rahmetli İsmet İnönü’nün, Johnson Mektubu karşısında ortaya koyduğu, net tavrımızdan, dik duruşumuzdan ve özgüvenimizden,bugünlere nasıl geldik, biliyor musunuz? Devlet hafızamızı, kurumlarımızı ve geleneklerimizi, inatla yok sayan, kirli bir zihniyet yüzünden geldik. Milletimizin canıyla, kanıyla, emeğiyle kurulmuş Cumhuriyetimizi; 'devlet benim' demekten utanmayan, 'şahsını' millet bilen, devasa bir kibir, ego, ve ergen siniri yüzünden geldik. Hâlbuki dış politika; bir ülkenin, ön savunma hattı, devlet yönetiminin can damarı ve milletimizin güvenliğinin teminatıdır.

'ESAS MESELE SIĞINMACILARIN KENDİSİ DEĞİLDİR'

Değerli dava arkadaşlarım; Sayın Erdoğan’ın bu devlet ciddiyetinden ve akılcılıktan uzak davranışları; maalesef birçok önemli sorunu da, beraberinde getiriyor. İçişleri Bakanlığı’na göre, 3 buçuk milyon, Valiye göre, 5 buçuk milyon, Başkasına göre de, 6 milyonu aşan sığınmacının, ülkemizde olması da, bu sorunların, başında geliyor. Daha, sığınmacıların sayısı konusunda bile, ortak bir karara varılamayan, bir bilgi kirliliği ortamındayız. Bu sığınmacıların, nereden, nasıl, hangi yollarla geldiğine bile, cevap veremeyen bir iktidarla, karşı karşıyayız. Dünya üzerinde görülmemiş plansızlık ve programsızlıktaki bir göç politikasının, daha doğrusu, bir göç politikasızlığının, sonuçlarını yaşıyoruz. Hâlbuki Türkiye, hep bir geçiş yoluydu. Batı’nın uzun zamandır, Türkiye’yi kaçak göçmenler için, bir hendek yapma planı vardı. Avrupa, geri kabul anlaşmasını, işte bu yüzden Türkiye’ye dayatmıştı. Ama Ak Parti iktidarına kadar, ülkemizde böyle bir sorun yoktu.

Çünkü ülkemizde, bir devlet aklı vardı. Bir devlet politikası vardı. Sağ ya da sol fark etmeksizin, her gelen iktidarın benimseyip, uyguladığı, devletin yıllardır sürdürdüğü, bir göç politikası vardı. Ancak kendisini devlet yerine koymaya, pek meraklı olan bu arkadaşlar, diğer tüm alanlarda olduğu gibi, göç politikasında da, kurumsal devlet anlayışımızı, yok saydılar. Milletimizin bugün yaşadığı güvensizlik iklimine göz yumdular. Avrupa Birliği’nin geri kabul antlaşmasını imzalayarak; milletimizin çıkarları ile, kendi çıkarları arasında, bir tercihte bulundular. Ve her zaman olduğu gibi, yine kendi çıkarlarını, yani parayı seçtiler. Bugün, Türkiye’de bir göç sorunundan bahsediyorsak; öncelikli olarak, mevcut sorunların, bir basiretsizlik veya bilinçsizlik olmadığını, maruz kaldığımız her olumsuzluğun, bizzat iktidar eliyle tasarlanan, bilinçli bir şekilde kurgulanarak, uygulanan, kasıtlı bir politikasızlık olduğunu da, bilmemiz gerekiyor.

İşte bu nedenle; düzensiz göç sorunun muhatabı da, sorumlusu da, suçlusu da; bizzat Recep Tayyip Erdoğan’dır. Yani esas mesele, sığınmacıların kendisi değil, para karşılığı, Türkiye’yi hendek ülke yapmayı kabul eden, bu iktidarın ta kendisidir. Esas mesele, koltuklarını korumak adına, sığınmacılardan seçmen devşirmeye çalışan, bu kirli zihniyettir. Dolayısıyla; sığınmacıları ülkelerine geri göndermenin, yegâne yolu da, öncelikle bu iktidarı ve Bay Kriz’i evine göndermektir! Aziz milletim; sorunun çözümü için, öncelikle teşhisi doğru yapmak lazım."