On üç yıllık iktidar süreci partide “Statikleşme” yaşanmasına sebep oluşturmaktadır..

2002 yılında devraldığınız Türkiye yok artık!.

Varsa bile, bunu seçmene iyi izah etmek durumundasınız.

On üç yıldır siyasi hayatımızda yaşanan değişimden sonra, hala iç dinamiklerden şikayet eden siyaset dilinden vazgeçmelisiniz..

Seçim sonuçlarıyla seçmen böyle söylemektedir.

Hem tek başına iktidar olup, hem içeride bazı odaklardan şikayet ederek seçmenden oy istemek inandırıcı bulunmamaktadır.

Seçmen “Madem içeride halen benim irademe karşı duranlar var.

On üç yıldır sana verdiğim iktidar imkanıyla niye bunları etkisiz hale getirecek yasal düzenlemeleri ve pratikleri yapmadın?

İktidarında sıkıntı veren odaklar hep seçimlerde mi aklına geliyor?

Ülkenin demokratikleşmesi için niçin daha fazla siyaset üretmedin?

Temizliğine gölge düşürecek söylentilere sebep olan yönetim ve yöneticilerini düzeltmedin?

Her iktidar partisine üşüşen ve siyasetten geçinmeye çalışan ve siyasette statü arayan ‘Siyaset esnafına’ kapılarını sonuna kadar açtın?”Parti teşkilatlarında göreve getireceğin kişilerde parti politikalarını doğru anlayan ve partiye sadakat özelliği yerine “Paran var mı? gibi insanı aşağılayan bir üslupla yaklaşmanın bu göreve talip insanlar arasında oluşturduğu psikolojik yıkıma sebep oldun?" Diye sormaktadır.

Bu sorulara tatmin edici cevap üretilmelidir.

Ak Parti “Çevrenin ve mutedil çoğunluğun” partisidir.

Bu seçmenin, en belirgin özelliği “Değişimden yana olması ve değişim talep etmesidir”

AK Partili yöneticiler, tez zamanda devletin statükocu dilinden kendini kurtarmalı, milletin başına bela olan bu dili kullanmaktan vazgeçmelidir.

Bürokrasinin, temsil ettiği “Çevreye, mutedil çoğunluğa” ihanet etmesini engellemelidir.

Merkez ve devlet bürokrasisi tarafından dışlanan kesimler hala varlığını sürdürmektedir.

İktidardan beklediği şikayet değil, meselelerine çözümdür..

Özellikle, Adalet, özgürlük, demokrasi, iş, ekmek isteyenleri suçlamak hiç olmamalı, milletin verdiği desteği sürekli zannet memelidir.

Ak Partinin; milletten başka yaslanacağı yer ve meşruiyet kaynağı yoktur.

Bu bakımdan milletin Ak partiye bakışı önemlidir.

Milleti yaralayan eylem ve söylem Ak partiden sadır olduğunda millet üzülmektedir.

Yıllardır milleti yok sayan devletin, ceberrut diline karşı mücadele ettiğin halde, devletin aygıtlarını kullanarak özensiz bir şekilde aynı dili kullanıyorsun?

Yani devletleşiyorsun!

Açtığın bu kapıdan girmek için bürokraside sıra bekleyenlerin varlığını görmüyor musun?

Yapılanların insanımızın gözünden kaçmadığını bilmelisin.

Bilmiyorsanız, “Eliniz, gözünüz ve kulağınız olması gereken teşkilatlarınız” size bu sıkıntıları iletmiyor demektir.

Bu bilgi size sağlıklı gelmezse, nasıl milletin vicdanına dokunacaksınız?

Milletle olan bağınızı muhafaza edeceksiniz?

Ak parti “Yeni Türkiye” diyorsa bunu millete iyi anlatmalı,.bunun için “Yeni ve kuşatıcı siyaset dili” üretmelidir.

“Yeni Türkiye vizyonunun” içeride daha fazla demokrasi, özgürlük vadettiği, dışarıda ise daha haysiyetli ve mazlum milletler için umut kaynağı olduğu anlatılmalıdır.

Kısacası; AK Parti, içte ve dışta adalet, özgürlük, demokrasi ekseninde kuşatıcılığın taşıyıcı gücü olmalı, milletimizin bu arzusunun tecelli yeri olarak tanımlanmalı ve böyle olduğuna milletimiz ikna edilmelidir.

Milletin buna ihtiyacı vardır, “İçeride düşman üreten dil ve söyleme” değil.

 

Not: Bu yazı 2015 yılında kaleme alınmıştır.

Dünden bugüne olumlu anlamda değişen birşey yok.

Hatta parti referandumlar ve Cumhur İttifakıyla elde edilerek yapılan sistem değişikliğinden aldığı güçle iyice 1920-1950 arası CHP’ye benzemektedir.

Her söylem ve tavrıyla rakipler küçümseniyor ve güç kutsanıyor.

31 Mart seçimlerinden sonra İstanbul’da yaşananlar ve yapılanlar seçmeni rahatsız etmiştir.

Seçmen rahatsızlığını yapılan itirazlarla yenilenen İstanbul Büyükşehir seçimlerinde çok şedit bir şekilde ortaya koymuştur.

Adeta bu son ikaz demiştir.

Ülkemizin siyasi geleceğinde İstanbul’da yenilenen bu seçim çok konuşulacaktır.

Seçimler sonrası getirdiğimiz eleştiri ve önerileri art niyetli olmakla suçlayanlar ve “Fare” yakıştırması yapanlar için inşallah bu yazı niyetimizi anlamalarına yardımcı olur.

Son söz; Ak Parti kendi içinde demokrasiyi işletmez ve yaşananların Reis tarafından düzeltilmesini beklerse, kötü sonuçlara hazırlıklı olmalıdır.