12 EYLÜL Askeri Darbesi’nde işkenceye maruz kalan mağdurlar ifade vermeye başladı. Mustafa Kahya, İpek Keskin Gür ve Metin Terzi ifadelerinde elektrikli işkencelerden jop ve kafes işkencesine kadar tüm acıları anlattılar.

Yemeklere tükürüyorlardı

Diyarbakır Cezaevi’ndeki yoğun işkenceler nedeniyle hayatını kaybeden Orhan Keskin’in ablası İpek Keskin, kardeşini yargılayan hakim ve savcılarla o dönem cezaevinde görevli askerlerinden şikayetçi oldu. Keskin dilekçesinde işkenceleri tek tek şöyle sıraladı: Bir lokma ekmek bir yudum su Diyarbakır’ın 50 derecesinde verilmemiştir. Cinsel organlarına ip bağlanarak saatlerce işkence uygulanmıştır. Foseptik çukurlarına konularak tedavisi olanaksız olan hastalıklara yakalanmaları ve ölmeleri sağlanmıştır. İnsanlar birbirine tecavüz etmeye zorlanmıştır. Askerler jopla tecavüz etmiştir. Nutuk, İstiklal Marşı, Türk Bayrağı gibi değerler işkence aracı olarak kullanılmış, günlerce yüksek sesle okutturulmuştur. Yemeklerin içine deterjan dökülmüş, tükürülmüş, pislik atılmış ve zorla yedirilmiştir. Günlerce keyfi uygulamalarla yemek verilmemiştir.

Jiletle kesip merhem sürdüler

Edebiyat öğretmeni Mustafa Kahya da uğradığı işkenceleri “Falaka ile dayak atma, çıplak vaziyette Filistin askısı denilen ‘t’ şeklinde kollarımız kaldırılarak çıplak vaziyette elektrik veriliyordu. Kangren olmayalım diye ayaklarımızın şiş bölümlerini jiletle keserek beyaz bir merhem sürüyorlar, ağzımızda sigara söndürüyorlardı. Cinsel organ, göbek, kulak memesi ve alnımızdan elektrik verdiler” diye ifade etti.

Lağım hücrelerinde işkence

Metin Terzi yaşadığı işkence dolu yılları ise şöyle anlattı: 2 ay göz altında kaldım ve gözlerim hiç açılmadı. Falaka ve jopla dövüldüm. Filistin askısında uzuvlarıma elektrik verildi. ‘Televizyonlu hücre’ tabiriyle camı kırık hücreler ve ‘banyolu hücreler’ olarak da lağım dolu hücrelerde işkenceye maruz kaldık.
star