Türkiye uzmanı Henri Barkey, “Diyelim başka Türk gemisi veya başka bir ülkenin gemisi Gazze’ye gitmeye çalışırsa ve İsrail bunu durdurursa ne olacak? Türk ve İsrail donanması birbiriyle mi karşılaşacak?” diye sordu.  Washington Büyükelçisi Namık Tan ise Twitter’da  “İsrail, Akdeniz’in kendi gölü olmadığını anlamak zorunda” dedi.
 
PALMER Raporu’nun içeriğinin öğrenilmesi ve İsrail’in, Mavi Marmara baskını için özür dilememekte ısrarcı olmasının ardından Türkiye’nin açıkladığı yaptırımlar, medya ve uzmanların gündemine yerleşti. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun açıkladığı beş maddelik yaptırım paketinde dikkatleri en çok çeken ise Doğu Akdeniz’le ilgili vurgu oldu. Davutoğlu, “Doğu Akdeniz’de en uzun kıyısı bulunan sahildar devlet olarak, Türkiye Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır” demişti. Hükümetten hiçbir bakanlık, bu maddenin neye yorulması gerektiğine ilişkin şu âna kadar sorulan soruları yanıtlamadı. Türkiye’nin, Akdeniz’de daha agresif bir siyaset izleyeceğine ilişkin işaretler barındıran bir diğer açıklamaysa, Washington Büyükelçisi Namık Tan’dan geldi. Daha önce Tel Aviv’de görev yapan tecrübeli diplomat, Twitter’dan “İsrail, hiçbir ülkenin uluslararası hukukun üstünde bulunmadığını ve Akdeniz’in kendi gölü olmadığını anlamak zorunda” açıklaması yaptı.
 
Türkiye uzmanı:  Ciddi kriz
 
Ortadoğu ve Akdeniz uzmanlarıysa, bu yaptırımın olası olumsuz sonuçlarından endişeli. Türkiye’de yakından tanınan, dünyaca ünlü akademisyen Henri Barkey, Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, “çok ciddi bir kriz”le karşı karşıya bulunulduğunu öne sürdü. Doğu Akdeniz’le ilgili yaptırım kararının kendisini şaşırttığını vurgulayan Amerikalı uzman, “Bu tür öngörüler için çok erken; ama bu durum çok tehlikeli bir dönüşümle sonuçlanabilir. Diyelim başka Türk gemisi veya başka bir ülkenin gemisi Gazze’ye gitmeye çalışırsa ve İsrail bunu durdurursa ne olacak? Türk ve İsrail donanması birbiriyle mi karşılaşacak?” sorularını gündeme getirdi. Türkiye’nin NATO üyesi olması dolayısıyla böyle bir olası gelişmenin NATO’da da kriz yaratabileceğini ifade eden Barkey, “Eminim böyle bir şey olmaması için herkes temkinli davranmaya çalışacaktır, ama yine de bu cümle, gelecek için kaygı yaratıyor” dedi.
 
NYT: Sorumsuzluk
 
Barkey’yi kaygılandıran “o cümle”, New York Times gazetesinin de dikkatini çekti. Gazetenin,  başyazısında, ’’Davutoğlu, Ankara’nın, Doğu Akdeniz’deki seyrüsefer serbestisi için her türlü önlemi alacağını söyledi. Bunun ne demek olduğunu açıklamadı; ama bir NATO müttefiki olarak Türkiye’nin, İsrail’le askeri bir çatışma yaşayacağına ilişkin en ufak bir imada bulunmak bile, sorumsuzluktur” yorumu yapıldı.
 
Donanma nasıl kullanılacak
 
Dışişleri Bakanlığı’nın “seyrüsefer serbestisi için gerekli önlemlerin alınması” konusunda uzmanlar iki duruma işaret ediyor. Bunlardan birincisi, Gazze’ye yardım ulaştırmak üzere Akdeniz’de yol alan gemilere artık Türk donanmasının eşlik etme olasılığı. Gemi Gazze’ye yaklaşırken İsrail donanması “rotanı değiştir” ihtarı yapacağı için, biri abluka uygulayan, diğeriyse o ablukayı tanımayan iki ülke donanması karşı karşıya gelmiş olacak. İkinci seçenek ise Kıbrıs Rum Kesimi’nin (KRK) Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama çalışmaları yapmak üzere İsrail’le anlaşması.  Türkiye KKTC dışarıda bırakılarak yapılacak sondaj anlaşmasını gayrımeşru sayacağını duyurmuştu. Uzmanlar şimdi, olası sondaj çalışmalarının, Türkiye tarafından, “Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestisi güvenliğini tehdit edici bir unsur” olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğini merak ediyor.
 
Rum Kesimi: Sondaja devam
 
Bunlar tartışılırken KRK,  sondaj girişimini geri çekmeyi düşünmediğini duyurdu. Başmüzakereci Egemen Bağış’ın “Onlara ait olmayan sularda arama yapmak yasadışıdır. Türkiye’nin ciddiyetini bilirler. Deniz Kuvvetleri’ndeki askerlerimizin eğitimi ve teçhizatını; bu orduyu bunun için kurduk. Her türlü opsiyon masadadır” sözlerine yanıt verdi. Sözcü Stefanos Stefanu, Türkiye’nin bu tavrının “kabul edilemez ve kınanması gereken bir tavır olduğunu” söyledi.  
 
hürriyet