Özcan, “Konuşmazsam sorumluluğumu yapmamış olurum” diyerek, hükümetin Kürt, Alevi ve Roman açılımları ile ilgili sert sözler söyledi. Özcan, Habur'daki görüntüleri de 'rezalet' olarak nitelendirdi.


Özcan, Türkiye gündeminde uzun süredir ağırlığını koruyan tartışmalarla ilgili olarak ANKA"nın sorularını yanıtladı.

Özcan, Demokratik Açılım, Alevi açılımı, Roman açılımı, Ergenekon davası, DTP"nin kapatılması, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç"a suikast iddiaları ve Elazığ Milletvekili Fevzi İşbaşaran"ın ortaya attığı asker-polis tartışması ile ilgili olarak, “Konuşmazsam sorumluluğumu yapmamış olurum” değerlendirmesini yaptı.

'Kürt Açılımı' olmaz

Problemlerin çözmek için hükümetin iyi niyetle giriştiği Demokratik Açılım projesinin daha işin başında şanssızlık ve yanlışlarla hedefinden saptırıldığını vurgulayan Özcan, öncelikle sosyologlar ve kanaat önderleriyle görüşülmesi gerekirken İçişleri Bakanlığı koordinasyonunda Polis Akademisi"nde Kürt meselesi konusunda kanaatleri bilinen belirli gazetecilerle toplantı yapılmasını eleştirdi ve, “Adına "Kürt Açılımı" denilmesine itiraz edilmeyen sürecin ilk şanssızlık ve yanlış olmuştur” dedi.

HABUR"DAKİ GÖRÜNTÜLER REZALET

Özcan, Habur karşılaması, “pişman olmayan PKK"lıların serbest bırakılmasının Adaleti zedeleyip büyük yara açtığını” anlatırken, “Habur"daki görüntüler tam bir rezalete dönüşmüş, bu görüntüleri Türk milleti kendisine meydan okuma olarak algılamış ve kanını dondurmuştur” diye konuştu.

Ak Parti MİLLETVEKİLİNE ELEŞTİRİ

“Sürecin sadece muhalif gruplar değil, bizzat Ak Parti"li milletvekillerince de sabote edildiğini” ifade eden Özcan, Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı"yı kastederek, “Bir hanımefendi Anayasa"dan "Türklük" tanımı kalkacak diyebilmiş, bazı milletvekilleri ise, sabırlı olunması gerektiğini, Kürtçenin eğitim dili olacağını, "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünün dağlardan silineceği gibi demeçler verebilmişlerdir.

Oysaki problem Türkiye"de varolan demokrasi açığını gidermektir. Etnik grupların var olduğunu söyleyerek, ısrarla Kürt vurgusu yapılarak problemin çözülebileceği yanlışlığa dönüşmüştür. Etnik vurgu ayrımcılığı çağrıştırır, vatandaşların birbirlerine "öteki" diye bakmasına sebep olur. Etnik vurgu ile problem çözülmez aksine dar bir alanda örülen problemi daha da büyütür. Kristal vazoyu çatlatırsanız sonra hiçbir açılım bu çatlağı birleştirmez” dedi.

“PKK MEŞRUİYET KAZANDI”

Bu süreç içinde Siyasi Kürtçülük hareketinin ivme kazandığını büyük bir propaganda alanı bulduğunu kaydeden Özcan, “DTP"lilerle el sıkılıp sıkılmayacağı tartışılırken PKK"ya meşruiyet kazandırılmıştır. Demokratik açılımın bir tarafının Öcalan olduğunu açıkça söyleyebilmişlerdir. Bu propaganda haksız olmuş, Silahlı Kuvvetlerimiz, güvenlik güçlerimiz yıpratılmaya çalışılmış, neredeyse her gün yeni bir iddia ve iftiranın odağı olmuşlardır. Bunun acısını çekiyoruz., PKK"nın ilk terör baskını yaptığı Eruh"ta yıldönümü festival diye kutlanıyor! Daha yakın zamanda Tokat"ta 7 erimiz PKK tarafından şehit edilirken büyük aymazlık içinde seyrettik” ifadesini kullandı. Özcan şöyle konuştu:

"MİLLİ BİRLİK MUHALEFETLE UZLAŞARAK OLUR"

“MHP ve CHP"nin oy oranı en az yüzde 35"tir. Bu yüzde 35 ile uzlaşmazsak Milli Birlik Projesi yürütemeyiz. Hele etnik vurgu yaparsak hiç yürütemeyiz. Muhalefetin AKP"yi, AKP"nin de muhalefeti anlamak mecburiyeti vardır.”

"ETNİK VURGU YAPILMAMALI"

Çözüm, kesinlikle etnik vurgu yapmadan bireysel demokrasi eksiğimizi tamamlamaktır. Taşlı, sopalı PKK yanlısı sokak gösterilerine müsamaha ve müsaade edilmemelidir. Aksi halde bu haliyle Demokratik açılım projesi siyasi Kürtçülerin yeni bir ulus yaratmak hedefine hizmet eder ki bu birlikteliğimizin, kardeşliğimizin sonu olur.”

"AYNI YANLIŞ ROMAN VE ALEVİ AÇILIMINDA DA VAR"

“Yapılan yanlışlığı Roman açılımında da görüyoruz. Bu projeyi Sayın Faruk Çelik yürütüyor. Bu bir demokratik sorunsa ki öyledir, o zaman niye Demokratik Açılım Projesi içinde değil? Alevilerin talepleri bir demokratik taleptir. Dolayısıyla bu da Demokratik açılımın içinde olmalıdır. Dinin, mezhebin, etnik grupların üzerinde vurgu yapılması demokrasi ile çelişir.”

"ÜÇLÜ MEKANİZMA DÖRTLÜ MEKANİZMAYA DÖNÜŞTÜ"

“PKK"yı tasfiye etmek için ABD, Irak ve Türkiye arasında oluşturulan üçlü mekanizma, son gelişmelerle, pratikte dörtlü mekanizmaya dönüşmüştür. Irak"ın kuzeyinde ABD tarafından kurdurulan Bölgesel Peşmerge Yönetimi bağımsız bir devlet olmadığına göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından muhatap alınamaz. Görülüyor ki başta Dışişleri Bakanımız olmak üzere bakanlarımız, bürokratlarımız her Bağdat"a gidişlerinde Erbil"e uğramak durumunda kalıyorlar.”

"MAHABAD KÜRT CUMHURİYETİ BENZETMESİ"

“Biliyoruz ki bu coğrafyada büyük güçler Kürtleri kullanmışlardır. 2. Dünya Savaşı"ndan sonra büyük prestij kazanan Sovyetler, 1946"da İran"a girdi ve Gazi Muhammed"e "Mahabad Kürt Cumhuriyeti"ni kurdurdular. Ancak Sovyetler aynı yıl İran"dan çekilince, Gazi Muhammed ve yakınları idam edilerek kukla cumhuriyet tasfiye edilmiştir. ABD"nin bugün aynı düşünceyi Kuzey Irak"ta uygulamayacağını söylemek safdillik olur.

Türkiye için Kuzey Irak"taki gelişmeler PKK"dan da tehlikeli görünmektedir. Bölgesel yönetim, Erbil"e Kandil bağlantısını kesse, PKK Kandil"de tasfiye olur. Ancak yapmaz. Nitekim demokratik yolu tavsiye ediyor. Elinden silahı bırakmayan terör örgütüne karşı demokratik yol!

Türkiye, üçlü mekanizmayı dörtlü mekanizmaya dönüştürmemeli, siyasi Kürtçülüğün merkezi olan Erbil"de daha önce Türkiye"den beslenen Barzani"nin zaman zaman Türkiye"ye nasıl tehdit ve tahrikkar üslup kullandığı unutulmamalıdır. Bu durum yarın daha da büyük problem yaratacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti"ni kuran Kurucu Siyasi Heyet, hiçbir etnik ayrım yapmadan herkesi Türk Milletinin eşit vatandaşı olarak, Türk kabul etmiş, kurduğu cumhuriyete de Türkiye Cumhuriyeti Devleti demiştir. 25 yıllık PKK terörü dahil 86 yıldır değişmemiştir ve asla değişmeyecektir.” - hürriyet