Şimdi bu da nereden çıktı diyerek beni araya nifak sokmakla itham eden AK Partililer olabilir. Onlara diyeceğim bu sorunun kaynağı ben değilim Hasan Kadife kardeşimizdir.

Ancak şunu söyleyebilirim, kamuoyunda Ahmet Ertürk’ün kısa süren İl Başkanlığı döneminde böyle bir soru Milli Görüş kanadı tarafından gündeme getirildi ve 24 Haziran milletvekili listeleri açıklanınca aynı kişilerce soru tekrarlandı.

Şu anda gündemde tutanlar da onlar.

Böyle bir sorun var mıdır, yok mudurdan önce asıl yanıtı aranması gereken demokratlık bir mensubiyet midir, yoksa bir zihniyete verilen ad mıdır, sorusudur.

Demokratlık kapsamı geniş bir kavramdır ve mensubiyetten daha çok günümüzde şu üç maddede özelliklerini sayabileceğimiz insanların zihniyeti, yaşam tarzı ve  bakış açısını ifade eden bir sözcüktür.

BİR: Devlete itaat dinimizin emridir (ulü’l emr) anlayışında kanunlara sadık ve itaatkârdırlar.

İKİ: Dine saygılı ve orta yolcudurlar. Çoğunluğu beş vakit olmasa da en azından Cuma namazlarını kılar, orucunu kaçırmaz.

Bunun yanında dini yaşam biçiminden daha çok bir inanç sistemi olarak kabul eder ve uygularlar. Ailede ve bireysel hayatlarında seküler (dünyevi) bir yaşamı benimseler.

Tarikat, cemaat gibi dine dayalı oluşumlara pek itibar etmezler.

ÜÇ: İdeolojik ve radikal partilerden ve örgütlerden ürkerler. Oylarının rengi ortama göre değişse de genelde orta yolcu kitle partilerine verirler. Ayrıca sağlamcıdırlar.

Bu kesime en iyi uyan “liberal” ismidir.  

Bu üç özellik “ortalama Aydın insanının” genel karakterinin özetidir.   

Aydın’da ilk kurulduğunda bazı ilçelerde teşkilat kurmada AK Parti’nin zorlanması insanımızın özelliği gereği sağlamcı olması, yeni kurulan bir partiye karşı ihtiyatlı olmasının bir sonucudur.

Nitekim AK Parti ilk girdiği seçim 2002’de yüzde 18 oyla üçüncü olabildi ve DYP barajı aşamadığı için almış olduğu 89 bin 713 oya rağmen dört milletvekili çıkarmıştı.

Gerek 2002 sonrası iktidar performansı gerek 2004’de Aydın Merkezde liberal kimlikli İlhami Ortekin, Kuşadası’nda Fuat Akdoğan’ı diğer ilçelerde de benzerlerini belediye başkanı aday yapması vatandaşa güven verdi.

O güvenin bir sonucu olarak il genel meclisinde yüzde 35 oyla toplamda 55 il genel meclisi üyesinden 35’ni alma başarısı gösterdi.

Ne var ki,2004’de seçimi kazandıktan sonra kısa bir süre sonra İlhami Ortekin partiden ayrıldı.

Buna 2009 yerel seçimlerinde Yalçın Pekgüzel gibi bazı liberallerin aday adayı yapılmasının asıl nedeninin başka partilerden adaylıklarını engellemeye yönelik “şişeleme ve tıpalama” olayından ibaret olduğu yönündeki o günkü il başkanının söylemi eklenince bu güven sarsıldı ve kendilerini kullanılmış hisseden çoğu liberal AK Parti’den soğudu.

Bunda o zaman bir hayli etkili olan ve liberal kesimden hazzetmeyen “cemaatin” de katkısı oldu.

Aydın’da bu partinin ikinciliğe demir atmasında asıl kırılma noktası budur.

2009’da Merkezi(Efeler) Mustafa Ancın, Nazilli’yi Mehmet Gacar’la kaybeden AK Parti 2004’e göre büyük bir düşüşle yüzde 28 oyla ancak 20 il genel meclisi üyesi kazanması bu algının bir ürünüdür.

Yapılan hatanın farkına varan o devrin aktörleri giden oyları geri getirmek için bazı hamleler yaptılar ama Dimyat’a pirince giderken bu sefer de evdeki bulgurdan oldular.    

Mesela ilk icraatları il başkanını değiştirmek oldu ancak seçilen jokeyin yanlışlığı pahalıya patladı ve partide eskiler yeniler kavgasıyla parti adeta savaş alanına döndü.

Karşılıklı şikâyet ve karalama kampanyasına başka grupların da eklenmesiyle çekişme o derece şiddetlendi ki, kara çalmadan nasibini almayan kalmadı ve sonucunda il başkanı yapacak kimse bulunamadı.

Çözüm eski parlamenter Ahmet Ertürk’ü bu işin başına getirmekle bulundu. Ama ne var ki, o da AK trollerin döşediği mayınlar sonucu kısa süre sonra başkanlığı bırakmak zorunda kaldı.

24 Hazirana gelindiğinde ise milletvekili sıralaması ile merkez sağ seçmene bu dönüşüme Ahmet Ertürk’ün bıraktığı yerden devam edileceği mesajı verildi.

Ve o sayede AK Parti yüzde 32,5 oy oranıyla 4 milletvekili çıkarma başarısı gösterdi.

Demek oluyor ki, AK Parti’nin sorunu “çevreyle” değil “merkez” iledir. Aday seçiminde yapılan yanlışların, üstü örtülü ittifakların sorumlusu, tabi sosyolojik anlamda ve Aydın için söylüyorum, işte bu merkezdir.

Kaldı ki, iç çekişmenin tarafı gibi gösterilen demokrat kesim organize siyasi bir grup değil ortamına, kafasının yattığı, gönlüne hoş gelen adaya göre oy kullanan bir zümredir.

Genetiğine uygun aday olduktan sonra çoğunluğu hiçbir partiye karşı peşin hükümlü olmayan bir kitledir.

Bu bağlamda güven duyulan, çamaşırı temiz, istismarcı olmayan adaylarla karşısına çıkıldığında geçmişte örnekleri görüldüğü üzere AK Parti’ye de desteğini esirgemeyen Aydın insanının kahir ekseriyetidir.

O nedenle böyle bir mücadele varsa AK Parti yenilenmeyi kafasına koymuş, büyükşehri de almaya niyetlenmiş demektir.

Ancak Hasan Kadife kardeşim ne der bilmem ama çeşme başında, suyu serin içenlerin ve kavak gölgesinde oturanların buna izin vereceklerini pek sanmam.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA